Çocukluğu doksanlı yıllara denk gelenler ve ortalama bir ekonomik düzeyi olan ailelerde büyüyenler için çocukluğun bazı madde başları boştur, eksiktir. Sokakta oynamanın her halini doyasıya yaşamış bir nesilken bizler, evde oyalanacak yeteri kadar oyuncak, kitap vs. bulamayışımızla doğru orantılıdır aslında bu süreç. “Sokak ve malzemeleri” en önemli oyuncaklardı bizler için, hem de bedava…
Oyuncaklar konusu başka bir yazının konusu olabilir, en detaylısından… Burada biraz olmayan oyuncaklarımızdan ziyade ulaşılamayan kitaplardan bahsetmek isterim. Ödev yapmaya da kitap okumaya da semt kütüphanesine gidilirdi. Ve oranın imkanları da size sınırsız bir dünya asla sunamazdı. Ansiklopedi çağı çocukları olan bizler her şeyi alfabetik bir dünyada sırayla bulmaya çalışırdık ciltlerin içinde. Belki de o yüzden her şeyi sınıflama ve detaylandırma merakımız, kim bilir? Kütüphanede olan sınırlı sayıdaki hikaye kitaplarındaki dünyalardan hayaller biçerdik kendimize… Hayallerimiz “Ayşegül” serisi kadar sürer, yeni bir seri ya da hikaye buluncaya kadar yıllarca süren dizi tekrarları gibi hayallerimizde de ezbere, tekrara düşerdik. Boşa değildir aslında adımızın “ezberci nesil” diye adlandırılması…
Semt kütüphanesinden bahsederken dönemin imkanları içerisinde kitapçı sayısını ve ulaşılabilir olma durumunu detaylandırmaya sanırım gerek yok.
Şimdi…
Şimdi bambaşka bir dünya akıyor yayın dünyasında… Rengarenk, çok boyutlu, derinlikli, çeşit çeşit, zevkinize, kişiliğinize, aile hayatınıza vs. neye göre isterseniz o kadar kitap var. Korkular bile çeşitlendirilerek hikaye edilmiş mesela sırf çocuklar korkularını aşsın diye. Doktor korkusundan karanlık korkusuna, okul korkusundan kalabalık korkusuna kadar… Detaylar o kadar ince ve üzerine düşünülmüş ki hayran olmamak mümkün değil. Olsaydı bizim zamanımızda da bunlar korkar mıydık bu kadar çok her şeyden, diyesi geliyor insanın hemen. Çocuğunuzda özgüvenle ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünüyorsunuz ya da hayal kurmakla ilgili… Gelişsin istiyorsunuz arkadaşlık becerileri, ders çalışma alışkanlıkları, merakları vs vs… Aklınıza ne gelirse ulaşılabilir mesafede… Kütüphaneler artık daha dolu, daha çeşitli…
Seçeneklerin bu kadar çok olduğu yayın dünyasında “çocuk kitapları”nı sadece çocukların okuyabileceği kitaplar olarak değerlendirmek; kendimizi, kendi çocukluğumuzu ve en nihayetinde de çocukları anlamak adına bence ciddi bir yanlış. Bu kitaplardan çocukların da bizlerin de alacağı o kadar çok şey var ki… “YanlışlıklaDünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk”ta, çocuklar kendisindeki tüm farklılıkların normal olabileceğini bizler de karşımızdakinin farklılıklarını derecelendirmeyip ayrıştırmamayı öğrenebiliriz. “Momo”da içinde bulunduğumuz dünyaya -her zaman geçerli olacak- önemli göndermeleri çocuk yetişkin ayırt etmeden fark edebiliriz. Ve hepsi ayrı bir inceleme yazısı olabilecek nice çocuk kitabında kaç yaşında olursak olalım farkındalığımızı artıracak çok fazla detayı görebiliriz. Kendi “büyük” dünyamızdan biraz sıyrılıp “çocuk kitapları”nın küçük sandığımız kocaman dünyasına sığınabiliriz. O zaman aslında kendi dünyamızın ne kadar kısır, sınırlı, kendini tekrar eden bir yer olduğunu fark etmemiz çok da zor olmayacaktır.
Aslında en nihayetinde de birbirini anlamadığı düşünülen, sürekli nesiller arası çatışmalardan dem vurulan bir dönemde kitaplar, özellikle de “çocuk kitapları” bize önemli bir destek… “Kuşak farkı” diye bir olgunun gerçekçi olmakla birlikte bazı noktalardan yumuşatılabilmesi, kuşakların birbirine daha da yaklaşabilmesi neden kitaplar aracılığıyla olmasın? Okudukça biz onlara, onlar da bize kitaplardan bir köprü neden kurmayalım? Aslında “çocuk kitapları” olmayan çocuk kitaplarıyla…
YORUMLAR