Merhaba sevgili okurlarım.
Umutsuzluktan bahsetmek istiyorum biraz. Son bir yılda iliklerimize kadar hissettiğimiz umutsuzluktan.
Yarım kalan hayallerden, gelecek kaygısından.
Sindirilmeye ve yanlızlaştırılmaya çalışılan bizlerden bahsetmek istiyorum.
Şikayet ettiğimiz ne varsa hepsine kucak dolusu sarılmak ve koşarak gitmek isteyen bizlerden.
Dilimize pelesenk olmuş herşey çok güzel olacak umuduna bugünlerde daha sıkı sıkı sarılan bizlerden bahsetmek istiyorum.
Bir ağacın gölgesinde dinlenmenin, denizin kokusunu doya doya içimize çekmenin, istediğimiz yerde istediğimiz kadar doya doya göğe bakmanın ne büyük bir hürriyet olduğunun farkına varan bizlerden.
Farkına varan ama hiç bir şeyi değiştirmeyen bizlerden.
Oysa ki; ölümü bu kadar ensemiz de, bu kadar yakınımızda hissetmişken. Ne oldu da biz tekrardan bu kadar kötü olabildik.
Bitmeyen hırslar, bitmeyen rant kavgaları, kadınlara çocuklara uzanan kirli eller..
Bir yer de açlıktan ölen insanlar, bir yerde ırk savaşları. Bir yer de koltuk sevdalıları, bir yerde evine ekmek götüremeyen babanın haklı isyanı..
Bir yerde de tüm bu kötülüklere sessiz kalıp, gözünü kör eden kulağını tıkayan bir güruh..
İnsan evladı tam da böyledir işte. Ölümü hissettiğinde korkar tövbeler eder yanlışlarını görür yaptıklarından utanır. Kendince dersler çıkarır, hayat çok kısa yahu der ve hayata sımsıkı sarılır çünkü ölümü hatırlamıştır.
Ölümü hatırlamıştır ama ders çıkarmamıştır.
Bundan sebepdir ki dostlarım insan evladı çabuk unutur kolay alışır ve hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya devam eder...
Sevgilerimle...
YORUMLAR