Doğum ve ölüm. İki nokta arasındaki yolculuğumuz. Ya da iki ezan arasındaki ömrümüz. Peki bu yolculuğa çıkan her insan isteklerini gerçekleştirebilir mi? Madem ki her şey eksik kalacak bu kadar hırslanmak, savaşmak, tüketmek, gönül kırmak, istediğini elde etmek için her şeyi hak görmek yolcu için yolculuğu değersizleştirmez mi?
Keskin, net yargılardan ifadelerden hep uzak kaldım.. çünkü yaşam kendi bildiğini kendi enerjisini istediği gibi yerli yerine koyacaktı.. bazen susacak, bazen coşacak ve hep mücadeleye devam etmemizi istiyordu..
Tüm felsefeci ve bilim adamları soru işaretlerinin bol olduğu yaşamı anlamaya çalışmışlardır. Doğup yaşayan ve sonra dünyadan ayrılan insan bu yolculuğu boyunca ne kazandı ya da ne kaybetti? Bu dünyadaki görevini yerine getirebildi mi?
Epik tiyatroyu sevmemin sebebi oyundan sonra giden seyircinin hem aklına hem ruhuna manalı ve derin sorular bırakabilmesidir. Sorgulayan insan gerçeği bulur. Öğrendikçe kendini tanır. Usta yazarımız Yaşar Kemal’in de söylediği gibi “insan korkularının üstüne gittikçe insanlaşır”. Yola çıkarken bir bilinmezliğe doğru gideriz. Bizi de kendine asıl çeken budur; Ne olacağını merak etmek. Ya en dibe vururuz ya da kendimizi buluruz. Yolculuk kendini aramakla başlar.
Bizim kültürümüzde yola çıkanlara uğurlar olsun denir. Azığını alan yola koyulur. Ayrılık çeşmeleri adını koymuştur Anadolu yola çıkanların uğurlandığı çeşme başlarına. Yoldan gelecekler bu çeşme başlarında beklenir, karşılanır. En çok sevdiğim cümlelerden biridir; “hayat 15 dakika sonra yağmur yağacağını bilip sokağa çıkabilmektir”. Göze alırsın yola çıkarken yolun zorluklarını. Yine de diretirsin içinde kocaman bir gitmek isteğiyle. Kendini keşfetmenin, yeni yerler görmenin, hayatına yeni tecrübeler kazandırmanın karşı konulmaz çekiciliğine kendini bırakırsın.
Hem mesleğim hem de yaşama biçimim olarak müzik; yolculuğumda beni yeniledi, değiştirdi ve rehberim oldu. Rehberiniz iyi değilse eğer yolunuzu şaşırabilirsiniz. Peki ne yapmamız gerekiyor? Doğru rehberi nasıl bulacağız? Harekete geçmeyip bekleyecek miyiz? Belki de yapılacak en doğru şey sadece ayağa kalkıp yola çıkmaktır. Sonuç olarak duran her şey tozlanır.
Peki nereye gitmeli, nasıl yapmalı da yeni şeyler öğrenmeli? İçsel yolculuğumuzda da cevabını bulamadığımız soruların cevabını bulma özlemi.. içinden çıkamadığımız durumlarda bir bilene olan ihtiyacımız, aynı duyguları aynı zorlukları ve aynı sevinçleri hissetmiş sanki önceden tanıyormuşçasına bir cana denk gelebilmek.. aynı yöne giden insanlarla sohbet edebilmenin, anı yaşamanın, hayatı paylaşmanın erdemine varabilmek..
Hayat güçlü kalabilen yolcuların yanındadır. Defalarca aynı sonucu çıkarmış bir sebep belki sende aynı sonuca varmayacaktı. Sapma açısını içinde barındıran her eylem bu düzensizliğin içinde bir düzene uymaktaydı.. olasılıklar hep özgürdü.. aynı yerde yürümek, aynı yiyecek ve içecekleri tüketmek, aynı insanlar, aynı sesler.. birbirinin aynı olan her gün yaşanmış sayılır mı, bizi boğup tüketmez mi.. durağanlaşan hayatlarımız monoton işlerimiz, bizi bizden de uzaklaştırmaz mı.. O halde kendini yaşama bırakmalı.
Dışarı çık dostum hayat gürül gürül acısı tatlısıyla akıyor. Senin de bir yolun olsun, sen de başkalarının yollarından geç. Bu dünyadaki yolculuğun senin, bizim, hepimizin olsun, yeter ki enerjimizi doğru alanlara doğru zamanlarda aktarabilelim..
Ne diyordu Orhan Veli;
Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...
Yolunuz açık olsun,
Sevgi ve saygılarımla
YORUMLAR