Aşikar ruhun esintileri - 2
Nalan Yılmaz

Nalan Yılmaz

Esintiler...

Aşikar ruhun esintileri - 2

08 Temmuz 2014 - 15:16

'Sevgi önce insan olmanın dudaklarını tattığında, şarkı söylemeye başlar' dediğinde Mevlâna, nede güzel dile getirmiş insanlık makamını...
Hayat nehrinde akıp giderken, yaklaşırken her geçen gün bir adım daha nihayete doğru; karşılaştığımız insanlar, olaylar, bazen de nesneler içinde boğulup gitmez isek, içimizdeki Ben'i de kaybetmeyiz.
Zaten içimize doğan tüm sevgi ihtiyacı benlik için değil midir?
Egolarımızdan soyutlanabilirsek, saf benliğimizi kendi gerçekliğimizi tanımış oluyoruz.
Bir sürü dış dürtülerin ya da rastlantıların sonucunda oluşan 'ben' lerimizi asla yok edemeyiz, sadece manâ dünyasında değiştirip; en büyük gücümüzü 'sevgimizi' kullanarak dönüştürebiliriz...
Acaba kaçımız önyargısız, handikaplarımız ya da kibirimiz olmadan bakabiliyoruz karşımıza çıkan sevgiye..
Bilinç seviyemizi veya manâ dünyamızı ne kadar zenginleştirebiliyoruz ki; kabullenip gönülden,cevap verebilelim karşımızdaki sevgiliye.
Çünkü ne kabul etmeye hazır olduğumuzdan daha fazla sevgiyi alabiliriz ondan, ne de vermek zorunda olduğumuz ihtiyacımızdan daha fazla sevgiyi verebiliriz ona...
Atabiliyormuyuz ki önyargılarımızı baştan, ya da hüküm vermeden önce bakabiliyormuyuz ki karşımızdakine?
Çünkü hüküm verdiğimizde aşkı sadece zihnimizde ve bedenimizde yaşarız. Ruhumuzun derinliklerine inemeyiz ya da canımızın tadına varamayız... Hüküm verdiğimiz an sınırlamış oluruz kendimizi ve işte o zaman dönüşümü yaşayamayız, içimizdeki titreşimleri,kanat çırpışları hissedemeyiz..
Bizleri önyargılı yapan,bilmezmiyiz ki yaşadığımız kırgınlıklar, incinmişliklerdir...
Yaşanan üzüntülerin karşısında bittiğimizi anladığımız an; işte tam da o anda bize kapılar açılır ardına kadar... İlâhi kaynaktan gelen ışık ile aydınlanırız.
Çünkü yaratıcı kimseye zulüm etmez, insanlar aldıkları yanlış kararlar ile kendi nefislerine zulum ederler...
Bizim acımız, gözyaşlarımız, O'na yakarışlarımız sadece kendi acziyetimizi kavrayabilmemizdir.
Yaşadığımız sıkıntıların getirdiği bilgiyle 'anlayıştır' bize olanlar; anlayış!
O'nun izni ya da yardımı olmadan hiç olduğumuzu anlamaktır. Tüm kırgınlıklarımızı o 'hiçliği' anlayabilmek adına yaşarız..
O ateşe atlamazsak, kendimizle yüzleşemeyiz.
Ve yaşadığımız depresyon, üzüntüler dönüşümümüzün başlangıcı oluyor, eski kişiliğimiz ölüyorken; yeni kişiliğimizin ise doğum sancılarını yaşıyoruz.
İşte tam bu noktada; farkına vardığımız anda, sevginin sonsuz yolculuğuna aşk ile yelken açıyoruz..
İşte tam bu noktada sevdiğimiz her bir insanın ilahi güzelliğin bir aynası olduğunu, yaradanın sırrının sırrı olduğunu hissedebiliyoruz..
İçimize doğru döndüğümüz an, ruhumuzun isteklerini dinleyip, O'nu önemsediğimiz an bunu başarabiliyoruz ancak...
Etrafa saçılmış farkındalığımızı bulunduğumuz ana çekebilmeliyiz. Her daim anda olabilmeliyiz.
Çünkü sevgi sade ve sadece An'dadır...
Öncesini ya da sonrasını hayal etmek, sevginin sadece gölgeleridir...
Ve içimize dolan bu ışık, artık etrafımıza da onun gözleriyle bakmamızı sağlar. O yüce varlığı, O'nun sevgisini hissederiz ve kaynakta olduğumuzu anlarız.
Bize dokunduğunu hisseder, bütün hücrelerimizde yaşarız...
İşte o zaman içimiz ilahi aşkla dolar. Yüreğimiz nasıl da Rabbin arşı ıle dopdolu olur...
İşte o zaman 'Rahman arşa istiva etti ayetini kavrarız ve o akışa teslim oluruz.
Gerçeklik dünyasına adım atmış oluruz artık ve bütün benliğimizle sarsılır, sarsılırız...
Ruhumuzun derinliklerinde bu bilinç düzeyimiz açıldığında, kendimizi tamamıyla O'nun gücüne teslim ettiğimizde, kalbimizi O' na açtığımızda; kalp ile ruhumuz birleştiği anda, bize akan ilhamların farkına varır ve yakalayabiliriz...
Ve hayatımızı boş yere geçirmemiş, israf etmemiş oluruz..
Her şeyin ruhunda sevgi olduğunu, topraktan yaratılmış şu aciz bedenimizin AŞK 'tan nasibini alınca yücelip, nitelik kazandığının farkındalığını ve onurunu yaşamış oluruz...

YORUMLAR

  • 0 Yorum