Merhaba sevgili okurlar,
Hatırlarsanız daha önce kahve tadında bir yazı yazmıştım. Hep kahveye yüklediğimiz hatrın çayda da olma ihtimali ve hayatımızdaki önemini düşününce, güzel bir demli çay eşliğinde yazıma başlamaya karar verdim.
Her şeye AŞK'la bakan gözlerim ve yüreğimin bu konuyu da bağlayacağı yeri tahmin edersiniz.
Unutmayalım gerçek AŞK yanımızda, hatta içimizde. İş görebilmek ve hissedebilmekte.Gelelim şimdi Çayın Sevdası'na.
Çay deyince ne çok şey gelir aklımıza değil mi?
Türk toplumu olarak gün içinde neredeyse hepimizin en az bir bardak içtiği çayın hayatımızdaki önemi yadsınamaz bir gerçek. Taze demlenmiş ince belli bardaktaki tavşan kanı çayı hiç bir içeceğe değişmeyiz çoğumuz.
Çayı koy geliyorum,
Hadi kızım bize çay yap,
Ben çayları getireyim,
Oğlum bize 3 çay söyle,
Ben çayları koyuyorum sen...
Bu cümleler sanırım gün içinde en çok duyduğumuz ve söylediğimiz sözlerdir.
''Çaylar geldi'' sözüyle yudumlamaya başladığımız bu içecek bakalım bize tarihin hangi zaman diliminden ve nerelerden geldi?
Çayın ana vatanı Çin'dir. Tarihi 5 bin yıl önce Çin İmparatorluğuna dayanır. Bahçede bir hizmetlinin hazırladığı sıcak çayın içine düşen yaprağın etrafına verdiği kokudan etkilenip tadına bakılmasıyla ilk çay yudumlanmıştır.
Avrupa'ya ise binlerce yıl sonra,1606 yılında gelmiştir. 1650 yılında Çin'den gelen demliklerle demleme usulu çay içilmeye başlanmıştır.
Amerika'ya 1700'lü yıllarda ulaşan çay, 1800'lü yıllarda Amerika ve Avrupa'da hızla bir endütriye dönüşmüştür.
1871 yılında İngiltere'de ilk dükkanını açan Thomas Lipton kısa bir süre sonra Seylan'da ilk çay tarlasını da satın alarak dünya liderliğine daha o günlerde imzasını atmıştır.
Amerika'da sıcak havalarda çay satmakta zorlanan bir esnaf, çayı soğuk olarak sunmuş ve böylece ''ıce tea'' kavramı doğmuştur. Poşet çayın keşfi de 1900'lü yıllarda gerçekleşmiştir.
Poşet, yeşil ve beyaz çay çeşitlerinden pek hoşlanmayan, ille de demlenmiş siyah çay diyen bizlerin çayla yarenliği nasıl ve ne zaman başlamış ona göz atalım dilerseniz.
Tam bir kahve tiryakisi olan Türkler çayla 1900'lü yıllarda tanışmıştır. Ülkemizde bu kadar kısa bir geçmişi olan çay, günümüzde sudan sonra en çok tüketilen içecektir. Türkiye bugün dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasındadır.
Ülkemizde çay bitkisinin ilk kez 1888 yılında Bursa'da ekimi yapılmışsa da üretimi başarılı olmamıştır. Bu çaba çeşitli illerde devam etmiş ancak ilk üretim 1917 yılından sonra Doğu Karadeniz bölgesinde gerçekleşmiştir. Türkiye'de en fazla çay üretimi Rize ilimize aittir.
Binlerce yıl önce tesadüfen sıcak suya düşen çay yapraklarının güzel kokusu ve tadıdır bizdeki çay tiryakiliği. Çay bir kez sevdalanmıştır suya.Düşmek için beklemiştir rüzgarın dala vurmasını.
Sonra mı?
Çay bir soba üzerindeki demliğin içinde sevdasını beklerken,serenad misali ıslık sesi gelir altındaki demlikten. Bir el uzanıp kavuşturunca çayı suya, mutlulukla etrafa yayar başdöndürücü kokusunu. Bu yüzdendir yudumlayanın AŞK ile hoş sohbeti.
Bir dalın koynunda bekledi
Kimbilir kaç zamandır
Karın üzerine düşen kor misaliydi
Çayın suya sevdası
Rüzgara ve bir ele minnetle
Vuslata erdi Çay ile Su...
Nazlı Saraç Orak (Naz'ca)
YORUMLAR