Arel onun için ayrılan otel odasına doğru giderken bir yandan da nasıl bir aptallık ettiğini düşünüyordu. Ne vardı yani başka grupta olsa, derdi neydi de kendini ortaya attı? şeklinde düşünceler, sorular, çıkmazlarla boğuşuyordu. Sanki o an adresi ayaklarına okutmuştu da ayakları ona sormadan odasına götürüyordu onu. Neyse ki sağ salim odasına varan Arel üzerini bile değiştirmeden yatağa attı kendisini. Tavana dikti gözlerini ve başladı çözümler üretmeye...
Eğer vazgeçtim derse asla unutulmayacak bir tip olarak hafızalara kazınacaktı ama unutulmama sebebi başarısızlık olacaktı. Belki de yıllarca bunun geyiği öğrenciler arasında dolanacaktı. Hatta öyle bir zaman gelecekti ki bu bir deyim olacaktı nerede ve ne zaman söylendiği bilinmeyen! "Arel gibi atlamak" diye bir deyim cereyan etti aklında. Bu kabus gibi düşünceler dönerken birden yataktan doğruldu ve "kötü bir deyim olmayacağım" dedi. Hemen çantasından leptopunu çıkardı ve araştırmaya koyuldu. Arama motoruna ilk olarak 'Christopher Daniel Kenneth'i girdi. Bütün yaşamını kurcalayabileceği kadar kurcalayacaktı ve elbet onunda bir zaafını bulacaktı. Bir açığı olması gerekirdi ya da araştırmalarında tamamlayamadığı kısım. Kim bilir! belki de o kısmı Arel tamamlayacaktı.
.....
Aradan saatler geçti henüz istediğini bulamamıştı. Sayfalarca not aldı, her notu farklı renk kalemle yazdı sanki bir şifre çözermiş gibi ilgisini çeken cümleleri, kelimeleri fosforlu kalemle daha da belirginleştirdi. Yapmaya çalıştığı şey karşısına en az çıkan konu veya kelimelerin altını çizmekti. Bunu neden yapıyordu ki? Oysa insan en çok hangisiyle karşılaştıysa onu önemsemeliydi. Aslında artık biraz yatsa iyi olurdu. Sonuçta bulacağı şeyi sunması içinde açık bir zihne ihtiyacı vardı. Göz kapakları onunla savaş halindeydi oysa Arel neredeyse bir mandal getirip onları kaşlarına tutturacak durumdaydı. Birden göz kapakları mandala ihtiyaç duymayacak şekilde açıldı. tuttuğu notlara öyle dehşet içinde bakıyordu ki ışınlanmayı bulsa bu kadar şaşırmayacaktı. Nitekim bu inada istese onu bile bulabilirdi. Hemen notlarını kendi kafasındakileri birleştirecek şekilde bir araya getirdi ve yazıp çizmeye devam etti.
Neredeyse gün ağaracaktı. Rahatlamanın verdiği bir esnemeyle yatağına uzandı, saatini ayarladı ve şaşılacak bir sakinlikte uykuya daldı.
Arel'in kurduğu alarm öyle bir çalıyordu ki sanki Arel değil de saat geç kalmıştı yola koyulmaya. Alarmını duyan Arel dehşet içinde uyandı ve ne yapacağını bilmez bir halde sağa sola baktı sonra gözü masanın üstündeki notlarına ilişince derin bir nefes alıp yavaşça yatağından çıktı. Keyifle banyosunu yaptı, maillerini okudu, kahvesini içip yanında bir şeyler atıştırdı. Onun bu rahatlığı başka gurupta olmayı kabullenmesinden miydi yoksa gerçekten işin kilidini kırmış mıydı şimdilik bilinmez ama bu rahatlığı gören yeryüzüne stres hiç inmemiş diye düşünürdü.
Odasından tabiri caizse hoplaya zıplaya çıkan Arel yavaşça hareket edilecek noktanın yolunu tuttu. Oraya vardığında herkesin gözü Arel'in üstündeydi. O da bunun farkındaydı ama onlara renk vermemek için bir çaba sarf ediyordu. Daniel buluşma noktasına vardığında aklında Arel bile yoktu o kadar stresliydi ki dün ne yaşandı hatırlamıyordu ya da pek umursamıyordu. Derken öğrencilerden biri "Bay Kenneth beşinciyi açıklıyacak mısınız?" diyerek güldü. Ardından salon da kahkahalara bulandı. Sanki ayağına taş takılmış gibi sendeleyen Daniel "Ahh evet bide o vardı" deyip baş parmağı ile işaret parmağını anlına doğru götürdü. Arel birden irkildi. Daniel "Evet genç çocuk ben belki vazgeçmişsindir diye unutmuş numarası yaparak sana rencide olmama şansı verdim. Ama çok meraklı öğrencilerimiz senden bu şansı çaldılar. Seni dinliyorum" dedi. Arel önce bir yutkundu. Sonra sakin tavırlarla Daniel'e doğru yürüdü. Yanına yaklaşıyordu ama tek kelime dahi etmiyordu. Salondakiler şaşkındı onlar için Arel delirmişti artık. Ne amaçlıyordu? Neden bu kadar sakindi? Derken Daniel'in kulağına eğildi ve " Fikrim değişti" diye fısıldadı. Daniel şaşırdı. Arel'in vazgeçtiğini sanıyor ama öyle olmadığını düşündüren bir şeyler hissediyor. Daniel de kimsenin duymayacağı şekilde "Beni etkilemek o kadar da zor mu yahu? " diyerek alaycı bir tavır sergiledi. Arel "Guruptaki kişilerin neden grupta olduğunu biliyorum, dünkü fikrim değişti" dedi. Daniel irkilmiş bir şekilde ve artık alayı bırakmışçasına " Evladım, şansını zorladığını düşünüyorum" dedi. Arel " onların bildiği şeyi artık ben de biliyorum. NE ARADIĞINI biliyorum" diye bastırarak söyledi. Daniel Arel'in ciddiyetinden emin olmak için geri çekilip gözlerinin içine baktı Arel güvenilir bir insan olduğunu ona belirtmek adına samimi sıcak bir tebessümle gözlerini Daniel'in gözlerinden ayırmadı. Böylece iki tarafta tatmin olmuştu. Daniel hiç bir şey sormadan sessizliğe gömülmüş şaşkınlık içinde sonucu bekleyen salona döndü ve " beşincinizi alkışlayın" dedi. Salondakiler alkışlamak neydi diye düşünüyorlardı sanki. Sanki öyle bir kelime lugatta yoktu. Sonra soğuk su etkisiyle yüzlerine vuran Daniel'in söylediğini kavradılar ki gönülsüzce de olsa alkışladılar. Ama yüzlerinde memnuniyete dair hiçbir duygu yoktu. Biri hariç. Kevin Arel'e doğru ağzı kulaklarında yaklaşıyordu." Arel, dostum. Ne yaptın sen öyle ya!! Buna nakavt derler kardeşim. tebrik ederim" diyerek Arel'in elini sıktı ve kendisine doğru çekip tüm sıcaklığıyla ona sarıldı. Arel olayın şokunun üstünden dağılmasını beklerken Kevin'ın sarılmasıyla bir toz bulutundan çıkarcasına gerçek hayata döndü. Ya da belki de artık Arel gerçek hayattan tamamen uzaklaşmıştı. Kevin'ın samimi karşılamasına tepkisiz kalmamak için "te- teşekkürler Kevin. sağol" dedi ve ani bir hareketle ondan kurtularak Daniel'e döndü. Daniel ona karşı soğuk bir buz kütlesi gibi olmuştu. Şimdi artık Arel kendi yaptığından şüphe duymaya başladı. Bir insanın özeline bu kadar inmek doğru muydu? Belki de kazandığını sandığı şeyi kendi elleriyle çöpe attı. Kim bilir? Belki de Arel akademik hayatına orada nokta koymuştu. Dünden bu güne Daniel'in gözüne girmek onu etkilemek için uğraşan Arel şimdi kendini onu tehdit eden bir suçlu gibi hissediyordu. Bu günden itibaren onun güvenini tekrar nasıl kazanabileceğine odaklanacaktı. İçten içe kendisine en önemli görevi buymuş gibi söz verdi...
YORUMLAR