Karakter dünyaya gözünü açtığı zaman etrafında dürüstlük, hoşgörü, vicdan, gurur, yardım severlik,erdem vegülümseme vardı. İlk adımlarını atmaya başladığında dürüstlüğü koluna taktı çünkü Samuel Johnson “ Büyük olma yolunda atılan ilk adım, dürüst olmaktır” dedi.
Bunu duyan sahtekâr sindiremedi karakterin bu tercihini ve yoluna çıkmaya karar verdi. Hileciye gitti ve “ gel şu dürüstlüğü alt edelim de Karakter gerçek arkadaşlarla tanışsın” dedi. Hileciyi de alan sahtekâr Karakterin aklını “ Dürüstlük sana ne kazandırır ki? Bak biz kime ne istersek onu söyleriz onlarda inanır, biz ne istersek yaparlar” diyerek karıştırdı. Dürüstlük kendisini savunamadı çünkü karaktere birçok şeyi kaybettirmişti. Karakter onu kenara itti ve yoluna yeni arkadaşlarıyla devam etti.
Karakter bir gariban gördü ilerlediği yolda ve ona hoşgörülü davrandı. Sahtekâr ve hileci buna surat buruşturdular. Derhal kibiri çağırmalıyız diye düşündüler. Kibir geldi ve sinsice gülerek hoşgörüyü ayaklar altına aldı. Hoşgörü her ne kadar Karakter’e “Ben, göremeyenlerin ve duyamayanların da hissedebileceği bir dilim. Kendinden bunu mahrum etme” dese de ezilmişti artık kibrin ayakları altında.
Karakter adımlarını atıyordu ama bir şeyler sızlıyordu içinde, canı yanıyordu. Yoksa hastalanmış mıydı? Bir türlü çözemiyordu. Derken vicdanı ona seslendi “Özür dilerim Karakter ama kibrin, sahtekârlığın ve hilecinin yüzünden sızlıyorum ben burada. Senin canını yakıyorum. Ya onlardan ya benden kurtul” dedi. Karakter düşündü, aklına Victor Hugo’nun bir sözünü getirdi.” En mükemmel adalet, vicdandır” Diğerlerinden kurtulmaya karar verdi. Tabi planlamadığı bir şey vardı. Diğerleri gaddara haber salmıştı bile. Gaddar sahneye çıktı ve vicdanı yerle yeksan etti. Karakterin artık sızlayan hiçbir tarafı yoktu. Acısı da dinmişti. Hem kendine yeni de bir dost edinmişti. Çokta havalıydı bu dost.
Karakterin yanındaki dostları gören yardımseverlik gözlerini dağladı. Görmemiş olmayı yeğledi. Karaktere döndü ve “ Bunlar sana ne kazandıracak ki? Kanını emecekler, gururunu sömürecekler, MUTLULUK asla sana varmayacak. Gülümsemeyi ise ben giderken yanımda götüreceğim” dedi ve koşar adım karakterden uzaklaştı. Karakter dizlerinin üstüne çöktü ve ağlamaya başladı. Diğerleri tutup karakteri sarstı “kendine gel ! senin paran pulun, yatın katın, her şeyin var. Bunları biz sana verdik. Biz hala senin yanındayız. Bide utanmadan ağlıyor musun?” dediler. Uzaklardan beliren Erdem “Seni mutluluğa götüren, doğru ve güzel şeylerdir, eğer mutlu değilsen hep yanlış ve kötü şeyler yapmışsın demektir. Yanındaki dostlar kanserle yarışır. Vücuduna bulaştırdıysan artık arınamazsın. Öleceğin günü bekle…” dedi. Karakterse artık yıkılmıştı. Sonra kendisine Edward Young’ın söylediği sözü anımsattı. ”Bir insanın en büyük sermayesi, büyük bir servet değiI mükemmeI bir karakterdir. “
YORUMLAR