Biraz Ölmek, Biraz Ölmemek
Neslihan Aydın BATOK

Neslihan Aydın BATOK

Mürekkep İzi

Biraz Ölmek, Biraz Ölmemek

13 Mart 2017 - 13:27

Bugün felsefik cümleler yok! Bugün kinaye ya da iğneleme yok. Bugün biz varız, gerçekler var, acı var, hüzün var, ÖLÜM var. En büyük gerçeğimiz değil midir ölüm, bazılarımızın hiç hatırlamadığı, bazılarımızın ara sıra hatırladığı ve bazılarımızın hiç unutmadığı… Ben hayatımda ilk defa ölümü gördüm. Yaşamadım… Ama gördüm. Ateş gerçekten düştüğü yeri yakıyormuş, sadece o yere yakın olanlara da sıçrıyormuş. Ben bugün bana sıçrayan ateşin canımı nasıl yaktığını anlatacağım. Düştüğü yeri nasıl yaktığını siz tasavvur edin…

Kimse bilmez uyandığı günün ölüm günü olduğunu. Uyanır, ne yapması gerekiyorsa yapar, anlık gelişmelere veya bir gün önce o gün için kurduğu programa uyar. Bilemez ki randevu defterinde azrailiyle buluşmanın da yer aldığını. Biz de o gün son günümüz mü değil mi bilmeden koyulmuştuk yine hayat meşgalemizin yoluna. Bu yol bir iş için akşam vaktinde görüşmeye gittiğimiz Eski Foça yoluydu. Gittik, görüştük ve dönüyorduk ki, bir otobüs, 2 araç yolda durmuş, insanlar içinden inmiş ve bize de dur işareti yapıyorlardı. Biz de durduk ve indik. Kaza olmuştu. Biz durduğumuz zaman tahmin etmiştik kaza olduğunu fakat çok ciddi bir kaza gibi gelmemişti. Karanlıktı ve otoyol olmadığı için aydınlatma yoktu, hiç bir şey görünmüyordu. Araçların farları biraz aydınlatıyordu o kadar. Kaza yapan araca yaklaştık yardım için, araçtan yavaş yavaş insanların yardımıyla inmeye çalışıyorlardı. Biri yaşlı bir amca diğeri yetişkin bir abi vardı yaralanan. Ya kafalarını çarptıklarından ya da olayın şokundan ayakta olmalarına rağmen bilinçleri kapalı gibi davranıyorlardı. Tam cevap alamıyorduk sorduğumuz sorulara. “Araçta başka biri var mı? Birilerini arayalım mı? Çarpan araç nerde?” şeklinde sorulardı. “ Çarpan araç vurup kaçmış sanırım” dedi kalabalık arasından biri. Haklıydı da, bize göre de öyleydi, çünkü ortada başka araç görünmüyordu ki! Kazayı haber vermeye başladık. Herkes elini telefonuna attı. Ambulans, jandarma, polis… İşte ne varsa aradık.10 dakika sonra bir ses “Diğer araç burada koşun diye bağırdı” Koştuk o tarafa doğru yaklaşık 50 metre sonra aracın yarısını gördük. Ama gördüğümüz kısım sanki oraya atılmış bir hurda gibiydi. Ümitlendim. Dedim ki demek kim gördüyse hurdayı çarpan araç sandı. Yanılmıştım… bir 20 m sonra da aracın diğer yarısı, aynı hurda görünümü vardı, hurda dan tek bir farkı vardı, radyo ışıkları yanıyordu ve 1 metre ötesinde yerde bir genç yatıyordu… Kalabalık arasından bir ses “Ben sağlıkçıyım” dedi heyecanlandım. Çünkü ne orda gördüğüm diğer insanlar ne de ben nasıl ilk yardım yapacağız bilmiyorduk. Sağlıkçı olduğunu söyleyen kadın nabız almaya çalıştı gençten. İçimden değil, bariz dışımdan “Allah’ım lütfen yaşasın, Allah’ım lütfen yaşasın……..” Belki art arda yüzlerce kez tekrar ettim. Kadın “ÖLMÜŞ” dedi. Birden nefesim kesildi. Hemen ümit veren bir ses “ Hayır ne ölmesi ağzı hareket ediyor” deyince yine dua etmeye başladım. Sonra kalp masajına başladılar. Bizler de acaba araçta başka biri var mıydı çalıların arasına fırlamış olabilir mi diye her bir tarafa bakmaya başladık. Bulamadık. Sonra yerde yatan gencin yakınları, annesi, babası geldi… Ve işte orda gemiler yandı… Kim evladını o şekil görmeye dayanabilirdi ki. Ben kadına sarıldım çocuğa yaklaşmasına izin vermedim çünkü ölmediyse bile öldüğünü sandığı için onu sarsıp yaşama ihtimalini çocuğunun elinden alabilirdi. Benimle beraber başka bayanlarda vardı onlarda yardım ettiler. Sakinleştirme cabalarımız pek karşılığını alamıyordu ama en azından yaralıya yaklaşmasına engel oluyorduk. Ambulans geldi. Müdahaleye başladılar. Onlarda kalp masajına devam ettiler. Biz artık gözyaşlarıyla anneye eşlik, duaya devam ediyorduk. Sağlıkçıların hal ve hareketlerinden artık çok geç olduğu anlaşılabiliyordu ama aileye “Oğlunuz hala hayatta lütfen şükredin” diyorduk. Sözün özü bir gencimizi daha trafik terörüne kurban verdik.

Şimdi insan kendine sormadan edemiyor. O gencimiz o akşam evden çıkmasaydı, çıksaydı ama hız yapmasaydı, daha dikkatli olsaydı, diğer araç sollama yapmasaydı, araçlar daha sağlam olsaydı, biz diğer aracı daha erken fark etseydik, yol bölünmüş yol olsaydı, yolda aydınlatma olsaydı, ambulans daha erken gelseydi, hepimizin araçlarında sağlık ekipmanları olsaydı, ilk yardım eğitimi almış olsaydık, bunlardan yalnızca bir tanesi olsaydı belki de şuanda o gencimiz soluk alıp vermeye devam ediyor olacaktı. Bunları BİRAZ bile yapsak neleri değiştirebilirdik farkındasınız değil mi. Şimdi bir de o araçtaki kişinin sizin oğlunuz, abiniz, kardeşiniz vs. olduğunu düşünün. Ve bunların yapıldığını. Bunlar yapıldı diye yaşamını devam ettirdiğini düşünün. Ne iyi olurdu değil mi?

Dedim ya ateş düştüğü yeri yakıyor diye. Lütfen size de sıçramasına izin verin, Biraz çaba, biraz dikkat, biraz empati, Başka hayatların BİRAZ daha yaşamasına müsaade ediyor.

YAŞAMA ŞANS VERİN…

YORUMLAR

  • 0 Yorum