Benim yazılarımı az çok takip edenlerdenseniz bilirsiniz, bir standardım yok. Yazılarımda bir beden de yok doğal olarak. S, M,L ,XL vs. herkes üzerine alabilir. Kendinden bir şeyler bulabilir yazılarımda. Bazen bilim çerçevesinden bakar mantıksal yaklaşırım, bazen maneviyatım ağır basar duygusal. ..
Demeyin sakın bu kız ne garip konuşuyor diye! Ben garip konuşmuyorum aslında bu insanlar garip.
Yine garip insanların garip düşüncelerinin ve garip tavırlarının insanlığa açtığı yaralara değineceğim. Herkes üzerine alınabilir. Biraz alınalım ki kendimize çeki düzen verelim değil mi?
Şimdi başlığa gıyaben soralım bakalım;
Bu kadar zor mu dürüst olmak?
Neden sığınırsın yalana ki? Ne kaybedeceksin de yalan atıyorsun. Ucunda ölüm varsa amenna. Ya da hadi açlık diyelim. Ya da en iyi ihtimalle birini korumak için olsun. ANLARIM… Cidden anlarım. Saygı duyarım. Amma ve lakin ortaya çıktığında sana bir şey olmuyorsa. Hani öldürülmüyorsan falan. Geç aynanın karşısına iğrenerek bak kendine. Çünkü dışardaki herkes bu şekil bakacak sana.
Düşünüyorum. Ucunda trilyonlar kazanacak olsam yalan atar mıydım? Olabilir. Atabilirim. Ama nasıl biliyor musunuz? Attığım yalan tek bir canlıya zarar vermeyecekse. Tek bir kalbi kırmayacak tek bir gururu ayaklar altına almayacaksa. Zaten bu şartları sağlasam bile yapar mıyım acaba diye şüphe duyuyorum hala. Peki neden biliyor musunuz? Belki bu kuracağım cümleden sonra birçoğunuz bana gülecek, mübalağa yaptığımı düşünecek ama umurumda mı? Tabi ki de değil! Ben karakterimi kaybettikten sonra trilyonların onun yerini dolduramayacağını düşünenlerdenim. Bana gösterin bakalım hangi rafta uzun ömürlü bir karakter satılıyor? Gördünüz mü hiç?. Varsa eğer parayı tercih edeceğim hemen ;)
Bu kadar zor mu mert olmak?
Zor arkadaşlar zor. Mertlik beş para etmez olmuş. Herkes namerde düşkün durumda. Kim ne kadar alçaksa o kadar sevilir olmuş. Diye düşünürken en az benim kadar mert insanlara denk gelmek ilaç gibi geldi bana. Hep beraber oturduk şimdi namertlerle mücadele ediyoruz. Ha bide onların tabiri caizse yalaka tayfasıyla.
Bu kadar zor mu suçunu kabul etmek?
Bakıyorum da çevreme deli gibi iftira dönüyor. Herkes ortada ki suçu başkasına atmak için resmen üç kâğıttan rekora koşuyor. Biri var ki rekorların hepsini egale etmek üzere. Ben madalyasını bronz değil, gümüş değil, altın değil tam tamına 2 karat elmastan yapacağım. Kimsenin hakkını yemem. İftira atmak için harcadığı çabayı iyi olmak için harcasa dünya daha güzel bir yer olurdu. O çabayı ışınlanmayı bulmak için kullansa değil ilden ile, gezegenlere bile ışınlanabilirdik. Durum o kadar vahim ki adama ışınlanmayı bulmuşsun diye biri hesap sorsa bununla gurur duymak yerine hesap sorulduğu için hemen ‘Ben bulmadım, bilmem Allah’ın cezası kim buldu. O kadar yapma etme dedim dinlemedi ki’ der… Ya biz insanlar var ya…Çok zoruz çok…
Ben dürüst oldum çok canım yandı. İyi oldum çok kullanıldım. Belki diyeceksiniz madem öyle sen neden hala bu parçayı çalıyorsun diye. Benim en güzel servetim karakterim. Bana en büyük kötülüğü getireceğini bilsem doğru bildiğimi konuşurum. Düşüncemi karşı tarafın hoşuna gitmese de söylerim. Bu kadar güzel bir huy bahşedilmişken dikeninden neden şikâyet edeyim ki?
Konuşulacak çok şey var. Ama konuşsan da almayacak çok beyin var. Yine anlattığımı iyi ve karakterli insanlar anlayacak diğerleri boş boş bakacak. Yazık ettiğimi düşünsem de bu kelimelerime varsın bir köşede dursun yazdıklarım. Yine de arzum; bunların aklınızın bir köşesinde yer edinmesi.
Kalâsik bir hareketimle kapanış yapayım… Güzel bir söz;
“Yetenek sizi zirveye taşıyabiIir; fakat zirvede kaImanızı sağIayacak oIan şey karakterinizdir.” John Wooden
YORUMLAR