Ne kadar anlıyoruz desek de anlamakla yaşamak bir değil. Empati kurmak güzel bir şey elbet ama birebir yaşamanın birebir hissetmenin karşılığı değil.
Bacağı kopmuş bir insanı, istediğin kadar empati kur anlayamazsın. Hatta derler ya ‘kralı gelse’ diye, hah işte ondan. Kralı gelse empati kursa boş ve faydasız. En fazla içinde bir yer cız eder o da en fazla arkanı dönüp gidene kadar canını acıtır.
Ne mi diyorum?
Diyorum ki engelli arkadaşlarımız mı engel aşamıyor yoksa bizler mi engel oluyoruz.
Diyorum ki engelsiz bizler çevremizi kendi kolay kullanımımıza göre mi düzenliyoruz.
Diyorum ki asıl körler, asıl sağırlar, asıl sakatlar bizleriz...
Neden engelsiz olduğumuz halde ben bize engelli diyorum?
Anlatayım efendiler;
Körlüğümüzden başlarsak eğer sağımıza solumuza bakmamız yeter. Misal, kaldırımlarda bizler gayet güzel ilerliyoruz. İlerlemekle de kalmıyoruz arabalarımızı bile park ediyoruz. O da yetmiyor masa sandalye koyuyoruz. Geçip oturuyoruz keyfimize bakıyoruz.
Görme engelli bireyler nerde peki?
Muhtemelen ya kaldırımdaki araca çarpmıştır, ya masaya tökezlemiştir yahut yürüyecek yer bulamadığından araç trafiğine çıkmıştır. Sizce bu arkadaşlardan araç vergisi alınmalı mı? Bence alınmalı sonuçta yaya yolunda değil de araç yolunda ilerliyorlar.
Neyse canımızı sıkmayalım ya, Sonuçta bizler körüz. Görmüyoruz bu bir çare arkadaşlarımızı. Yani vicdanımızın gözleri görmüyorsa bu bizim suçumuz mu?
Kaldırımdan devam edelim. Tekerlekli sandalyeye mahkûm arkadaşlarımız. Siz de bizi mazur göründe bir zahmet kaldırımları kullanmayın. Bizim vicdanımız görmüyor. Azıcık anlayış lütfen!
Aynı vicdanın kulağı da sağır maalesef. Öyle sağır ki engelli arkadaşlarımız sesini her yerden duyurmaya çalışıyor ama nafile serzenişler bunlar. Biz duymuyoruz ki!
Tüm suç vicdanımızın cidden, bizde kabahat yok. Bakın kendisi aynı zamanda fiziksel engelli. Nasıl dediğinizi duyar gibiyim diyeceğim de duyamadığımdan anlar gibiyim diyeyim en iyisi ;) Tüm bunlar olup biterken kıpırdamıyor meret. Bir kalkıp hareket etse şu vicdanımız iyiydi ama işte oda engelli. Bizim suçumuz yok yani.
BU KADAR İSYAN YETER :)
Şimdi biraz vicdanı gören, duyan ve hareket eden kişilerden bahsedelim. Başta hükümetimizden bahsetmeyi bir borç bilirim. Beni takip eden okurlarım bilir. Siyaset, politika gibi konulardan kaçarım, konuşmam. Çünkü ben adil olanı dile getiririm. Benim doğrum herkesle aynı olmadığı içinde siyaset konulu yazılarım olmaz. Amma ve lâkin, bu konuda iktidardaki partimizin hakkını vermek gerek.
1/7/2005 tarihinde kabul edilen 5378 no’lu kanun, İşte bu bireylerimizi zorla görmemizi, duymamızı ve harekete geçmemizi sağlıyor. Artık onlar içinde hareket eşitliği getiriyor. Daha açıklayıcı olması açısından kanunun amaç kısmındaki Madde 1’i yazayım sizlere.
Amaç
Madde 1- (Değişik:6/2/2014-6518/62 md.)
Bu Kanunun amacı; engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin ederek ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirerek toplumsal hayata diğer bireylerle eşit koşullarda tam ve etkin katılımlarının sağlanması ve engelliliği önleyici tedbirlerin alınması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını sağlamaktır.
Sizlere daha da güzel bir şeyden bahsedeyim. Bir kanun varsa elbette uyulmadığında bir de ceza vardır değil mi?
Hükümetimiz ceza konusunda da denetimi elden bırakmadı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı İzleme ve Denetleme Komisyonları kurdu. Bu kurumlar tüm hızıyla Türkiye’deki kurum ve kuruluşlara ceza kesmeye başladı bile.
İzmir için konuşmak gerekirse, durum burada daha hızlı gelişmekte. 2013 yılında ENGELSİZMİR kongresiyle bu konuda ne kadar hassas olduklarını gösterdiler. İzmir valimiz Erol AYYILDIZ’a da bu konuyla ilgili çalışmaları ve desteği için teşekkürü borç biliriz.
Yönetimde hassas ve duyarlı kişiler olduğu sürece bizlerde vicdanımızı tedavi edebiliriz. Bu kişileri örnek alırsak bizde bir kola değnek, bir görmeyene ışık ve bir duymayana ses olabiliriz.
Unutmayalım ki her insan bir engelli adayıdır. Bugün hangimiz “yarın kaza geçirmeyeceğim kesinlikle” diyebilir ki. Sabah uyandığınızda gözlerinizin tekrar göreceğinden ne kadar emin olabilirsiniz. Sabahı bile beklemeye gerek yok. Şu an telefonunuzu kulağınıza aldığınızda patlamayacağının garantisini kim bana verebilir. Haa telefonun garantisi vardır, yenisini alırsınız üzülmeyin. Peki sağır olan kulağınızın, cam parçası gelmiş gözünüzün ya da artık kullanamayacağınız elinizin garanti belgesi var mı ki verip yenisini alasınız…
Demem o ki sevgili okurlarım, bize empatiden biraz fazlası lazım. Bununla karnımız doymayacak icraat gerek. İstemek gerek. İsteyip uğraşmak ve yardımlaşmak gerek. Tabi bunların hepsine biraz vicdan gerek…
Bütün vicdanı engelli olmayan okurlarıma harekete geçin diyorum.
ENGEL olmayın diyorum…
YORUMLAR