Cehennem nedir? Cehennem cahilin otoritesidir diye belirtmiş Azra Kohen. Kendisine katılıyorum ve fikrini geliştirmek için bende “Cennet de cahille savaşarak alınmış otoritedir” diyorum. Şimdi bizlerin aklına bu otorite kazanılan ya da kaybedilen bir şey midir diye bir soru takılabilir. Hatta bırakın takılsın ve bu kendi yağında kavrulan yazarınız sorunuza cevap vermeye çalışsın ;)
Tabi ki genelde yaptığım gibi önce bu kelimenin meali nedir onu bir açıklayalım.
1) Yaptırma, yasak etme, emretme, itaat ettirme hakkı veya gücü, yetke, sulta, velayet
Örnek: Sakarya zaferi ile gazi ve müşir Mustafa Kemal Paşa tam otoritesini elde etmiştir. F. R. Atay
2) Siyasi veya idari güç.
3) Çalışmalarıyla kendini kabul ettirmiş, başarılı kimse.
4) Yetkili
Açık konuşmak gerekirse ben 3 numarayı sevdim:) Ama onu daha da güzelleştirebiliriz. Peri olmasak da görünmez bir değneğimiz var. Nasıl ve ne için kullandığımız artık bizim maharetimiz. Bana ve benim düşüncelerimde ki yansımalara gelirsek otorite, ilaç gibidir, dozunda verdiğinde derman dozunu kaçırdığında zehir olan. Keşke 1kaşık güler yüz, 2bardak ciddiyet, bir tutam vicdan gibi bir tarifi olsa da hepimiz rahat etsek ama maalesef ki ‘maalesef yok’ demem gerek ;) Bu durumda bunun ayarını düşüncelerim ve örneklerimle vermeye çalışayım sizlere.
Kimileri var ki otoriter olmak pahasına karakter kelimesinin üstüne bir sünger çekmiştir.
OTORİTE=KARAKTERSİZLİK değildir efem. Bunu nasıl böyle anladılar çözemedim. Otorite bence karşı tarafın size sadece saygı duymasından ve sizin düşüncelerinize, liderliğinize muhtaç olmasından kaynaklanması gereken bir kavramdır. Oysa sözüm ona kurduğunuz otorite insanların üstünde yalnızca zorbalık kökenli bir yönetme şekli. İtaat etmekte olan kişi içinden bin küfürle, bir o kadar nefretle size saygı duyuyormuş gibi hissettirmekte. Eyvallah kelimesiyle elimde olsa sizi bir tarafıma bile takmam demektedir. Ama ne yaparsın, el mahkûm.
Burada otorite kuran ya da kurmaya çalışan kişileri yeriyorum gibi bir algı oluşmasın. Oluşturmak istediğim algı şudur; insanlar size saygı duyup sizi dinliyorlarsa ve sadece çıkarı için değil size gerçekten itimat ediyorsa o zaman doğru bir otorite kurmuşsunuz demektir. Ve bu evrede de karakteriniz hala yerinde durmaktadır.
Diğer açıdan bakmak gerekirse, yani otorite kurmaya çalışan açısından. Şimdi illa güler yüzlü olacağım diye şebek gibi ortalıkta dolanmanın manası yok, otorite kurcam diye zorba olmanın asıp kesmenin de manası yok. Bir kere vicdan sahibi olacaksınız, güler yüzünüzü ciddi bir duruşla göstereceksiniz, size muhtaç diye bu muhtaçlığı kullanmayacaksınız, müşkül durumu olanın müşküliyetini ortadan kaldıracaksınız, kendinizi onların yerine koyacaksınız ve bunları ayarında yapacaksınız ki ne siz mağdur olun ne de sizin otoriteniz altındaki kişiler mağdur olsun. Benim anlatmaya çalıştığımı Zülfü Livaneli “Sert olacaksın, otoriteyi elden bırakmayacaksın ama zalim olmayacaksın. Zinhar zülüm yapmayacaksın. O zaman uşak efendisine bağlanır ve ömür boyu bu hürmet hissini terk edemez.” Diye o kadar güzel açıklamış ki benim kelamım onunkinin yanında mırıltı kalır.
Derken kendimi bu konu da anlatmam da gerek. Ben üstümde çalışanın gereksiz otoritesini takmam, işimi yaparım ona şüphe yok fakat kişiyi takmam. Hani yukarda da demiştim ya bin küfürlü, eyvallahlı bir söylem, hah işte ondan;) Ama eğer o kişi karakteriyle, duruşuyla ve vicdanıyla beni mest etmişse o zaman ben işimi şevkle yaparım. Siz de o işin sonucunu binle çarpın :) Demek istediğim aslında birazda bu, eğer doğru bir otorite kurulursa iki tarafta kazançlı, memnun ve mutlu olur. Bana kurulan otoriteye olan tavrımı kısmen anlattım, şimdi ben nasıl bir otorite kuruyorum biraz onu anlatayım. Misal benim kız kardeşim, kuzenim annem babam beni dinlerler, yani lafım geçer sağ olsunlar, ya da yanlış bir şey yaptıklarında da benden çekinirler. Bunun nedenini kendi kendime sorduğumda, ben bu insanları doyurmuyorum, ceplerine parayı ben koymuyorum ya da bunun gibi bir ihtiyaçlarını karşılamıyorum işte burada cevap ortaya çıkıyor. Onlar üzerinde bir otoritem var bu aşikâr ama sebebi bana olan müşkülleri değil gerçekten saygıları ve fikirlerime verdikleri değerleri.
Ya da benim altımda çalışan insanlar, yeri gelir onların işlerine yardımcı olmak adına elimi atarım, dertlerini çizgimi bozmadan dinlerim, bende çözümü varsa çekinmem çözerim, ve öyle bir duruma gelir ki insanlar bana yaptıkları iş onlara zulüm değil lütuf gibi gelir. Bunu dillendirirler, bende zaten bu yüzden bilirim:)
Farkında mısınız bilmem ama yine her şeyin anahtarı iyi niyet, vicdan ve güzel huydan geliyor. Anahtarımız aynı kullanıldığı yerler farklı da diyebiliriz. Toparlamak gerekirse, sertliğin aşırısı kin doğurur. Hoşgörünün aşırısı, otoriteyi zayıflatır. Ortayı bulabilirseniz; ne küçük görülür, ne de hakarete uğrarsınız.
YORUMLAR