Bana ‘Neyi yapmayı çok seversin?’ diye sorsalar, ‘Umut etmeyi’ derdim. İnsanların nefes alması kadar önemli çünkü umut etmek. Hatta belki de nefes alıyor olmaktan bile daha önemli olabilir. Sonuçta nefes sizi biyolojik olarak yaşamda tutarken, umut yaşamın kendisini vadeder. Komadaki insan da nefes alıyor, sizce yaşıyor mu?
Umut öyle bir güç ki, hayal gücünün yakıtı da diyebiliriz. Üstelik ücretsiz:) Hayal gücü olmasaydı insanoğlu şuan hala mamut avlıyor olurdu. Şuan durumumuz nedir peki? Hemen durun ve on saniye düşünün. Akıllı telefonlar, dronlar, robotlar… Dehşete kapıldım. Oysa çok değil sadece 20 yıl önce ben çocukken aynasından istediği kişiyi görebilen bir cadı vardı ve bizim için o ayna büyülüydü. Cam küreden birilerini görmek mucizeydi, uçan halıyla bir yerlere gitmek bir hayaldi. Şimdi ki çocuklara gösterin bakalım o ayna ne kadar mucizevi gelecek onlara? … HİÇ…
Umudunuzu kaybettiniz biraz değil mi? Yani o çocuklar için. Kaybetmeyin onlarında hayal kuracağı çok şey var. Yeter ki umut mucizesine nail olsunlar;)
Benim ilk yazımı (Kaç Promil İssizsin) okuyan bilir. O yazımda da Steve Jobs’un bendeki önemini anlatmıştım. Burada umuttan bahsederken Steve Jobs’tan bahsetmemek olmaz.
Steve Jobs’un efsanevi bir Standford üniversitesi konuşması vardır. İçine karanlık çöküp umudunu o karanlıkta bulamayanlara ışık olabilecek cinsten bir konuşma. O konuşmadan birkaç alıntıyla devam edeceğim yazıma. Amacım yazarken kendi içimdeki karanlığı aydınlatmak ve sizlerin de içine aynı ışığı yansıtmak. Buna artık benim rutinim ya da terapim de diyebiliriz. Umarım sizlere de iyi gelir;)
Steve Jobs’un üniversiteyi bırakmış bir dahi olduğunu bileniniz çoktur. Aslında tam bırakmış dememek lazım. Ailesinin bütün birikimlerinin okula gitmesine gönlü razı olmuyor, çünkü hayattaki tek sermayesi okula ödeyeceği para. O da kısmen de olsa okulu bırakıp tek sermayesini ailesinin garajında Macintosh’u tasarlamaya harcıyor. İki arkadaşıyla garajda kurduğu o firma 10 yıl içerisinde 4000 kişiye iş imkânı sağlayan bir firma haline giriyor. Acı noktaya gelelim. Steve Jobs kendi kurduğu firmadan KOVULUYOR. Trajikomik…
Bu durumda Steve Jobs’u yıllar sonrası için şöyle betimlememiz lazım; sokaklarda, kir pas içinde çöp toplayan, umudunu kaybetmiş bir alkolik. Ha tabi arada insanlardan sigara isterken “Biliyor musunuz? Macintosh benimdi bir zamanlar, çok zengindim çoook..” demesi ve insanların onu tiye alıp gülmesi gerek.
Öyle olmadı… UMUT girdi devreye. Roller değişti.
Steve Jobs bu kovulmayı hayatının en güzel olayı olarak betimledi. Çünkü Next diye bir firma kurmayı ve eşiyle tanışmayı buna borçluydu. O firma öyle bir büyüdü ki kısa süre içinde ilk kurduğu firmayı da satın alarak dünyanın en büyük yazılım şirketi haline geldi.
Umudun nasıl bir büyü, ne kadar etkili bir sihir olduğunu idrak ettiniz mi? Etmediyseniz bir örnek daha verebilirim. Ama bu örneği siz araştırın lütfen. Googgle’a yazmak 2 saniyenizi, okumaksa 2 dakikanızı bile almaz;) JACK MA’nın da mucizesine bir göz atın derim.
Bir yerde yaşam varsa, orada umut da vardır. Hala nefes alabiliyor ve düşünebiliyorsanız umut etmek için tüm malzemelere sahipsinizdir. Neden duruyorsunuz?
YORUMLAR