Mondros Ateşkes Antlaşması ile tüm ordularımız dağıtılmış, İstanbul tek kurşun atılmadan teslim edilmiştir, yine de Türk Milleti’ni hiçbir şey İzmir’in işgali kadar sarsmamıştır.
Artık karar anıdır…
Ya istiklâl, ya ölüm!
İşgal kuvvetleri 15 Mayıs 1919’da zulümle İzmir’e ayak basmıştır.
“Vatan bağrına düşman dayamıştır hançeri ve Hasan Tahsin çıkarır revolverini, trak, trak, trak…”
“Geldikleri gibi giderler.”
O hükmünü çoktan vermiştir. Tüm gemileri yakar, bir gemiye biner.
Ege’de göç ve uzun sürecek bir mezalim başlamak üzeredir.
Ve uyuyan devi uyandırırlar…
Anadolu ve Rumeli’de dağ ateşleri yanmaya başlamıştır…
Ankara, İbrahim Ethem Bey’i direnişi örgütlemek üzere Demirci Kaymakamı sıfatıyla Ege’ye gönderir…
Ve diğer kahramanlar doğmaya başlar;
Yörük Ali Efe, Akhisar Efeleri, Bergama –Soma Kuvvacıları, Çete Ayşe, Gördesli Makbule, Erzurumlu Kara Fatma ve Çetesi, İnebolu’da cephane taşıyan kadınlar, Sökeli Cafer Efe, Bergamalı Ali Osman Efe, Nezahat Onbaşı, Afyon’da ray döşeyen kadınlar, Danişmendli İsmail Efe ve daha niceleri Ölmek vardı, dönmek yoktu onlar için…
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunmaz.”
Buhara Cumhuriyeti ise maddi yardım yanında, TBMM’ye üç tane altın kılıç gönderir. Kılıçlardan biri Mustafa Kemal’e, diğeri İsmet Paşa’ya hediyedir. Buharalılar üçüncü kılıcın İzmir’e ilk girecek birliğin komutanına verilmesini ister…
26 Ağustos’tan hemen önce tüm birliklere 3. Kılıcın hikâyesi duyurulur. Artık ordunun tüm subayları ve erleri İzmir’e ilk girecek birliğin içinde olmanın hayaliyle yanıp tutuşmaktadır.
26 Ağustos 1922… Sabahın ilk ışıklarıyla başlar büyük taarruz.
30 Ağustos Zafer Bayramı…“Büyük işleri yalnız büyük milletler yapar”
31 ağustos 1922... Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçarken, tüm ordular şu telgraf mesajını alırlar…
“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Ordu adeta İzmir’e akmaya başlarmıştır. Yunan Ordusu acınacak haldedir. Bazı Yunan Alayları Afyon-Uşak arası vadilerde kaybolur, dağılır. General Trikopis tutsak alınır. İstanbul’da General Charpy, öfkeden deliye dönmüştür…”Bu hızla yarın İzmir’e girerler” İnanamıyordu. 250 bin kişilik devasa ordu darmadağın olmuştu.
Bir yandan yaralar sarılmaktadır… Akıllarda ise hep İzmir vardır. Haber dalga dalga Anadolu’ya yayılır. Bayraklar dikilir, her yerde. Türk süvariler Fahrettin Altay komutasında İzmir’e doğru adeta uçarken, piyadeler önüne kattıkları Yunan’ı İzmir’e sürmektedir.
8 Eylül 1922… Manisa kurtarılır. Akşamında ise komutanlar, İzmir’e ilk girecek birliği belirler. 2. Süvari Alay’ı müfrezelerinindir bu şerefli görev.
Yüzbaşı Şerafettin emri alır. Sabaha kadar gözüne uyku girmez. 9 Eylül’de gün doğarken 4. Süvari Alayı Sabuncubeli’nden İzmir’e inmeye başlar. Dağlarda çiçekler açmaya başlamıştır.
Mavi Gölü Dev Belkahve’den onları izlemektedir.
9 Eylül 1922, sabah 09:00 Bornova…
Bornova o yıllarda bağlık, bahçeliktir. Rum milisler bağ evlerinden ateş açar… Yüzbaşı Şerafettin bunlarla uğraşmaz. “İleri!” der.
“Bağımsızlık benim karakterimdir.”
Halkapınar Tuzakoğlu Fabrikası’nda tuzak kurulmuştur. Şerafettin Bey “At in!” emri verir. Çıkan çatışmada dört askerimiz şehit olur. Şerafettin Bey anılarında: “Hepsinin de gözleri açıktı ve İzmir’e dönüktü.” Diyecektir. Düşen şehitlerimiz şimdi “Kahramanlar” denilen o bölgede Halkapınar Şehitliği’nde yatarlar kardeşçe…
9 Eylük 1922, saat 11:30… Süvariler artık Alsancak’a girmiştir.
“KORDON’DA NAL SESLERİ”
Türkler evlerinden çıkar, atların boynuna sarılıp öpenler vardır. Rum ahali gemilerle kaçma telaşındadır. Pasaport’te bir Rum el bombası atar. Yüzbaşı Şerafettin’in atı ölür, kendisi de omuzundan yaralanır. Atını değiştirip, Pasaport’tan Konak Meydanı’na doğru dörtnala gitmeye başlarlar… Bu arada taciz ateşleri açılır.
“Üstüm başım kan içinde kalmıştı. Önem vermedim. ‘ileri’ diye seslendim. Ölsem de ne gam!... İzmir’e girmiştik ya…”
Saat 12:30 civarı… Saat Kulesi’ni gördüklerinde göz yaşlarını tutamazlar…
Balkonunda Yunan bayrağı olan Hükümet Konağı’na yönelirler. Hükümet Konağı’na yaralı gelen Şerafettin Bey, 15-16 yaşlarındaki İzmirli bir gencin verdiği bayrağımızı alır, koynuna saklar ve…
Şerafettin Bey’in ve şehitlerimizin kanıyla ıslanan o bayrak, sonsuza kadar orada dalgalanacaktır. Bayrakları bayrak yapan nedir?
“Hemen balkona koştum… Yunan bayrağını derhal indirdim. Halkımızın öpe öpe getirdiği şanlı bayrağımızı aldım, önce öptüm, öptüm… öptüm…. Yüzümdeki kanlar ve gözyaşlarım ayyıldıza bulaşmıştı….”
Öğleden sonra piyadeler de İzmire girer… O gün tebrikleri kabul ederler… İngiliz Konsolosu ilk sıradadır! Halk kahramanları bağrına basar.
10 Eylül 1922 Geceyi Nif Köyü’nde geçiren Mustafa Kemal İzmir yolunda.
İzmir’de Tarihi gün, Mustafa Kemal Konak’ta… Ve üçüncü kılıç sahibine kavuşur.
Yüzbaşı Şerafettin’e Törenle verilir…
Not: Tarih kitaplarından alıntılarla hazırlanmıştır…
YORUMLAR