OYUN İÇİNDE OYUN (BÖLÜM 7)
Neslihan Aydın BATOK

Neslihan Aydın BATOK

Mürekkep İzi

OYUN İÇİNDE OYUN (BÖLÜM 7)

31 Temmuz 2017 - 19:48

Arel Alice'le alakalı gerçeği öğrenmişti artık ama neden içinde daha kötü hisler gezmeye başlamıştı. Alice'e mi üzülüyordu. Ondan mıydı bu iç karışıklık. Yoksa yeni bilgiler kafasında yepyeni sorular mı doğurmuştu. İşi hiç kolay değildi. Aydınlığa kavuşan her merakı daha fazla meraka gebe bırakmıştı Arel'i.

Arel son bir günde çok yormuştu beynini. Artık inzivaya çekmesi gerekiyordu onu yoksa bozulan çamaşır makineleri gibi yerinde tepinmeye başlayacaktı. Yanan ateşe daldı gözleri ve artık şu anı değil gelecekle ilgili güzel şeyleri düşünmeye bırakmıştı kendini. Bu da ona terapi gibi gelmişti. Gözleri göz kapaklarıyla olan savaşı kaybetmeye başlayınca da vücudunu inzivaya çekti, çadırına geçti. Derin bir uykuya daldı.

Arel uyandığında kan ter içindeydi. Sanki uyurken on kişiyle kavga etmişti. Bilinçaltı öyle kontrolsüz bir şeydi ki Arel ona söz geçiremediğini rüyalarından anlayabilirdi. İlkel kabile üyelerinden biriydi rüyasında. Bunu anımsayınca bir gülme yerleşti Arel'in yüzüne. Kevin uyanmış gözleri yarı açık Arel'e bakıyordu. Arel'in yüzündeki gülme ifadesi onu da güldürmüştü. Kevin "Ne oldu Arel rüyanda Alice'i mi gördün?" dedi ve uzaktan ayağıyla dürttü Arel'i. Arel bu şakadan hiç hoşlanmamış olsa gerek yüzündeki tüm tebessüm dağıldı. Hızla fırladı yatağından, bir şey demeden uzaklaştı. Kevin arkasından "Bu kadar kızacak ne var? sanki beni gördün dedim" diyerek yatmaya devam etti.

Arel kafasını dağıtmak için uzaklaştı biraz. Yine başlamıştı beyninin mesaisi. Engel olmak istiyordu ama olamıyordu. Birden aklına ışınlanan fikirle harekete geçti. Kimse yokken ortada kendi araştırmalarını yapmak istedi, sonuçta nasıl haberdar olacaklardı ki Arel'in bu eyleminden. İlkel kabile burada, yakınlarda bir yerde olmalıydı. Asıl koordinatlar Daniel'deydi ama sonuçta Daniel onları kabileye yakın bir yerlere getirmiş olmalıydı. Kısacası şansını denemek için kendini ikna çabaları sonuç verdi ve harekete geçti. Hızlı hareket etmeliydi. Kamp alanından uzaklaştığını anlarlarsa Alice'in ona ne tür bir işkence planladığını kestiremiyordu. Bir yandan bu korkuyu da kendiyle taşıyarak ilerliyordu.

Ani bir manevrayla durdu Arel. Bir ses duymuştu. Hiç hareket etmiyordu sesi daha iyi algılamak için fakat kalbi o kadar gürültülü çalışıyordu ki sanki bir trenin lokomotifi gibi alıp başını gidecekti ve Arel'i de arka vagonlardan biriymiş gibi kendiyle sürükleyecekti. Sakinleşmeye çalıştı. Çabası sonuç vermiş olsa gerek ki sesin nereden geldiğini hatta ne olduğunu anlamış gibiydi. Bir su kaynağı bulmuştu. Bu temiz su kaynağıydı. Fazlasıyla sevindi buna. Çünkü biliyordu ki binlerce yıldır insanoğlu hep su kaynakları çevresinde yerleşim yerlerini kurmuşlardır. Tarihte de yazıldığı gibi bazıları su kaynağının dibinde kurmanın o yerleşim yerlerinin her hangi bir taşkında yok olacağı anlamına geldiğini de anımsattı kendine Arel. Eğer bu kabile de böyle bir örnekle karşılaştıysa daha temkinli olmak adına kaynağa yakın ama zarar görmemek içinde yeterli uzaklıkta ve yükseklikte kurmuş olabilirlerdi yerleşim yerlerini. O yüzdendir ki Arel önce kaynağın akış yönünün tersine doğru ilerlemeye başladı. Bir yandan bir ipucu bulmaya çalışan Arel diğer yandan ölmemek için dua ediyordu. Çünkü yanında her hangi bir tedbiri yoktu. Ne karşısına çıkabilecek vahşi hayvanlardan kendini koruması için bir alet ne de onu zehirleyecek otlara karşı bir ilaç. "Yürek yemek bu olsa gerek" diye düşündü Arel.

Suyun çıkardığı huzur verici ses eşliğinde Arel ilerledikçe oradan bir canlının geçtiğine dair ipuçları da eşlik ediyordu ona. Tabi Arel bu canlının bir insan olma ihtimalinden çok vahşi bir hayvan olması ihtimaline odaklanıyordu. İnsan olması için daha zekaya ait bir tahribat gerekiyordu. Sonra çok uzaklaştığını düşündü Arel. Zaten bir girişimle her bilgiye ulaşamayacağını oda biliyordu. İlk girişimde bir şeyler bulması onun çok şanslı olması demekti ama Arel kendisinin şanslılar kümesinden çok çok uzakta olduğunun farkındaydı.

Dönüş yolunda da gözlemlerine devam eden Arel kamp alanına yaklaşmıştı. Kamp alanındaki hareketliliği gören Arel doğal görünmenin yollarını aradı. Sahte tavırlar pek ona göre değildi ama bu gizli araştırması için oscar'lık performansa hazırladı kendisini. Sanki hep oralardaymış gibi doğal tavır sergileyerek görünmez tehlike çemberinin içine girdi. Alice'le hemen göz göze geldiler. Alice'in ona doğru hızla yaklaştığını fark etti ama etmemiş gibi davrandı Arel. Çay, kahve içilen standa doğru yürüdü ve birden Alice onun arkasındayken önünde belirdi. Arel fren yapmışcasına durmak zorunda kaldı. "Alice ne oluyor beni mi özledin yoksa" diyerek güldü Arel. Alice "Evet. Seni rahatsız etmeden duramıyorum, şuan için benim yaşama kaynağımsın" diyerek karşı atağa geçti. Arel'in onu utandırarak savurma çabası böylece boşa çıktı ve büyük bir saldırının geleceğini fark edip gardını aldı. "Ne istiyorsun peki Alice? Rüyalarım da mı sorgu kapsamında. Şimdiden söyleyeyim ben anlatırım ama senin duymak isteyeceğini sanmam" deyip yüzüne de pişkin bir tebessüm takınarak kahve doldurdu. Önce Alice'e uzattı. Kendisine sonra dolduracaktı fakat kafasını kaldırıp Alice'le göz teması kurunca kızın gözlerinden sanki Arel'in ne yaptığını biliyormuş gibi bir bakış fırlattığını gördü. Iskalaması için "Alice tamam pes ediyorum çok yorgunum uyanamadım hala resmen, bu kahveye ihtiyacım var ayılmam için. lütfen ya eşlik et yada beni bu davadan beraat ettir ki rahat rahat kahvemi içeyim" dedi. Alice ne tam ikna olmuştu ne de inanmamıştı. Sanırım artık kelime oyunları start vermişti. Finish'i gören kim olacaktı o belirsizde...

Daniel yine görünmez mikrofonuyla sahneye çıkmıştı." Çocuklar kahvelerinizi için kahvaltınızı da sağlam yapın. Bu kadar tehlikenin arasında sırf açlıktan bayılırsanız vay halinize, en azından daha karizma bir sebeple sağlığınızı riske atın" deyip gülerek ona getirilen kahveyi de alıp sandalyesine oturdu ve düşünce denizine ödüllü bir atlayış yaptı.

Arel kahvaltıdan sonra hazırlanmaya başladı. Erkenden her şeyini tamamladı, bayrama hazırlanan çocuklar gibiydi. Diğerleri oyalanarak hazırlanırken Arel, Daniel'in ve ALice'in tavırlarını incelemeye başladı. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Ağız okuma konusunda çok iyiydi Arel ve onlar bunu bilmiyordu. Hatta Arel dışında kimse bunu bilmiyordu. Onun gizli silahıydı bu, başkalarının bilmesi bu silahı devre dışı bırakırdı. Kendince cümleleri oluşturmaya başladı Alice'in ağzından ".....Bulabilecek miyiz, bulsak da ....götürüp tedavi ede.." gibi bir şeyler okudu. Daniel'den de "sonra konuşuruz, ....izliyor....gerekirse...kabul ederim.." Bunlar ne demekti. Kafası iyice karıştı. Anlayamadığı kısımları dolduramıyordu ama Arel gruba katılabilmesi için bulduğu bilgiyle bunu bağdaştırınca gözleri büyüdü. Diğer yandan gizli çalışmasını nasıl sürdürmesi gerektiğini düşündü. Yine herkes yattığında çıkacaktı yada uyanma vaktine bir kaç saat kala. Ama bu sefer biraz temkinli olacaktı çünkü beyhude yere ölmenin de manası yoktu.

Guruplar ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladılar. Arel Daniel'lerin ekipteydi ama sanki tek başına bir ekipti. Hiç kendini o guruba ait hissetmediği gibi diğerleriyle de pek alakası yok gibiydi. Şuan onun kendisini iyi hissetmesine yarayan tek sebep gizli yürüttüğü operasyonuydu. Bunu düşünürken birden aklına bir fikir geldi. "Neden operasyonu tek yürütüyordu ki?" Kevin'ı dahil etmeyi düşündü. Ona güvenebilir miydi ki. Bundan pek emin değildi. Tabi hadi Kevin gel demeyecekti. Önce ona güvenip güvenmemesi gerektiğini test edecekti. Ama nasıl? Bu sorunun cevabını bulması için Kevin'la daha yakın olmalıydı Arel. Kevin'ı yanına çağırdı. Sırf sohbet etmek için çağırmış gibi davrandı. "Sıkılmadın mı Kevin?" diye sordu. "henüz herhangi bir macera yaşanmadığı için sıkıldım, tabi sende artık ortamı germiyorsun bize hiç eylence bırakmadılar yani" dedi gülerek. Arel ya ben bu denli boşa oksijen harcayan adama güvensem de ne fayda diye düşündü. Ama başka birine de ihtiyaç duyuyordu. Yine de şansını deneyecekti. Asla yapmayacağı bir şeyi yapacakmış gibi anlattı Kevin'a, bu onun testiydi. "Kevin Profesörün ajandasında ne var çok merak ediyorum" dedi Arel ve devam etti. "Aslında onu okuyabilsek Daniel için ne önemliyse önce biz bulur gözüne gireriz. Çalışmada da altın harflerle adımızı yazarlar". Kevin durdu, Arel'in yüzüne baktı "Bu kadar ucuz bir adam mısın sen?" dedi. Arel şaşkınlık içindeydi ama çok mutlu olmuştu. Bu haliyle Leonardo Da Vinci'nin ünlü tablosu Mona Lisa'yı andırıyordu. Kevin testi başarıyla geçmişti. Bu kadar pervasız olup etikleri olan insan Arel için doğru bir insandı. Kendi sırrını da paylaşabilirdi artık nitekim başarılı olmak için alçakça bir yol denemeyi reddeden insan arkadaşını asla ele vermeyecek bir insandı. Yine de Arel acele etmedi. Biraz daha Kevin'la sohbet etmeye devam etti. Hatta artık Arel için sohbet konusu kendisinin aslında ucuz bir insan olmadığını, bunu yapmaktaki amacını da gizleyerek anlatmasıydı. Kevin'a hırslarına yenik düştüğünü ama onun bu tepkisinden dolayı kendinden utandığını falan söyledi. Bu şekilde gün sonuna kadar Kevin için daha net fikir edinebilme şansı yakalayacaktı. Eğer sırf kendisini aklamak için asıl amacını ortaya çıkarsaydı bu fırsatı elinden kaçırmış olacaktı.

Dönüş yolunda herkes yorgundu. Daniel ise hem yorgun hem çaresiz görünüyordu. Herkesin kafasında belki de aynı soru dolanıyordu 'Daha ilk günden Daniel neden bu kadar pes etmiş duruyordu?' Sonuçta bir hafta burada kalacaklardı ve bir hafta uzun bir zamandı. Elbet istediğini elde edecekti. Arel'in de kafasında aynı soru vardı fakat aynı zamanda Daniel'in araştırdığı kabilenin istediğini barındırıp barındırmadığını da sorguluyordu. Bugünkü keşif gezisiydi. Daniel'i pes etmiş gösteren başka bir sebepti. Arel bu sebebi kısmen biliyordu. Ama kendisine saklıyordu. Bunları bir kenara bırakıp Kevin'a odaklanmaya başladı Arel. Kamp alanına vardıklarında Kevin'ı kolundan çekti ve insanlardan uzaklaşmaya başladılar. Kevin şaşkınlık içerisinde "Ne yapmaya çalışıyorsun Arel. Kolum bana lazım" dedi. Arel "Biraz sessiz ol, azıcıkta sakin bana yeter" dedi. Kimsenin onları görmediğine inandığı bir anda gereksiz olduğunu bilse de "Sana güvenebilir miyim Kevin?" diye sordu Arel. Buradaki amaç onun evet demesinden sonra güvenmesi değildi. Zaten güvenmesi için bir çaba sarf etti. Bu soruyu sorarken Arel'in amacı Kevin'ın ağzından çıkanı söz vermiş gibi görmesiydi. Ama Kevin "Güvenme dedi" Arel'i yine şaşırtmıştı. Bu çocuğun garip bir yanı vardı. Arel neden der gibi gözlerini dikti Kevin'ın üstüne. Kevin "Bunu soruyorsan kesin başına bir iş açtın ve suç ortağı arıyorsun. Ben olayları izleyip eğlenmekten yanayım o kadar da içine girmek istemem" deyince Arel rahatladı. Anladı ki Kevin korkudan sarf ediyordu bu cümleleri. Sonra derin bir nefes aldı ve "Ben anlatayım tercih senin" dedi. Sonra sabah giriştiği maceradan bahsetti. Kevin hem istekli hem tedirgindi. Arel konuşmanın sonunda "Senide çamura bulaştırmak istiyorum, üstünün başının batmasına hazır mısın?" diye sordu. Kevin bulunduğu yerdeki kütüğe oturdu. "Burası çok sıkıcı. Söylediğin şey eğlenceli duruyor, aynı zamanda riskli. Hmmmm... Ya sıkıntıdan öleceğim ya da seninle bir haltlar karıştırırken" deyip Arel'e baktı. Arel buna sevinmişti ve sadece pişman olmamayı diliyordu. Gerçi ne olabilirdi ki? En fazla Alice bu olayı çözerdi, Arel den de zaten bu bekleniyordu, Kevin da Arel'e kanan saf bir çocuktu.. olay buydu, ötesinde bir şey yaşanması imkansızdı.

Gün bitiminde herkes çadırlarına doğru yol aldı. Arel ve Kevin da çadırlarına geçtiler. Önce bir iki saat yatacaklardı ve ardından kalkıp harekete geçeceklerdi. Kevin hemen horlama seanslarına başlamıştı ama Arel'in gözüne uyku girmiyordu. Oysa biraz dinlenmeliydi. Biran uykunun büyüsüne kapılmıştı ki Kevin onu dürterek gerçeğin acılı kollarına attı. Suç zamanı gelmişti. Sessizce kamp alanından çıkmayı başardılar. Arel'in dün keşfettiği su kaynağına doğru gittiler. Bu sefer daha hızlı ilerledi Arel, Kevin da arkasından takipteydi. Söylene söylene itaatkar ve isyankar bir köle gibi gidiyordu Arel'in arkasından. Birden ikisi de olduğu yere çakıldı. Vardıklar noktada gördükleri kişi onların damarlarından hızlıca ilerleyen kanı dondurmaya yetti...

YORUMLAR

  • 0 Yorum