Daniel , otobüslere binmeye hazırlanan ekiplere yöneldi ve düşünceli bir şekilde onlara doğru yürümeye başladı. "Herkes hazırsa otobüslere geçsin. Oyalanma lüksümüz yok" dedi. Sinirli miydi yoksa araştırmanın ehemmiyetinden dolayı oluşan stresinin yansıması mıydı Daniel'de ki bu ruh hali, kimse kestiremiyordu. Havada nedeni tahmin edilen ama sanki kimse tarafından bilinmiyormuş gibi hissettirilen bir kaygı kokusu vardı. Benzer durum Arel için de geçerliydi ama Arel'in tedirginliği tastikliydi. O kadar umutsuz bir ruh hali içindeydi ki gururundan olmasa valizini alıp Türkiye'ye dönecekti. Yine de kendini olayın akışına bıraktı. Kaybetmişlik sendromuna yakalansa da kaybetmiş unvanı ona henüz takılmamıştı. Tüm ekipler otobüse binmişti artık. Bir bilinmeze doğru yolculuk başlamıştı .
Otobüsün tekerlekleri içerideki yolculardan ziyade gerginliği de sırtlanmış hızla ilerliyordu. Arel düşüncelere dalmıştı. Düşüncelerin arasında kendine rol bulmuş, hatta başrol de oynayan öyle bir şey takılmıştı ki, Arel o düşünceden bir yere varma çabasındaydı. Onu hem yoran hem de heveslendiren bu düşünce; araştırmanın konu başlığıydı. 'Dış dünyadan habersiz ilkel kabilelerin bilinç ve bilinçaltı çalışması'. Bu ne demekti? onlar ilkel kabileleri bulup onları deney faresi gibi mi kullanacaklardı yoksa onların yaşamlarına dahil olup gözlemsel sonuçlarla mı yetineceklerdi? Peki bu konuyla Arel'in Daniel'e ait bulduğu bilgilerin ne denli bağlantısı vardı. Konu Daniel'in özel araştırması için mi ortaya çıkmıştı yoksa Daniel konuya özel araştırmasını sonradan mı dahil etmişti? O kadar karışık, bir o kadar yorucu bu düşünce topluluğunun tiyatrosundan uzaklaşmak istedi Arel. Beyni patlayacak gibiydi. Zaten yirmi dört saate hayatının yirmi dört yıllık stresini ve yorgunluğunu sığdırmıştı. Artık akıntının hızına, karşısına çıkaracağı engellere ve bunlara dayanıp dayanmayacağı belli olmayan bünyesine bırakmıştı kendisini. Düşüncelerden kurtulur kurtulmaz gerçek hayatla bağlantı kurmak adına yanına hevesli oturmuş olan Kevin'a döndü ve " Ömrümün kısa olduğunu düşünüyorsun, değil mi?" diyerek gülümsedi. Kevin " Aksine! Benim ömrümün seninle kısalacağını düşünüyorum" dedi ve Arel'in şaşkınlığının da eşlik ettiği bir gülme tuttu ikisini de. "Yani belaya susadım diyorsun?, seni şimdi den uyarayım yoğun bir ivme değişimine maruz kalabilirsin bu değişim başını döndürebilir mideni bulandırabilir ve hatta istifra ettirebilir. Yanında yeterince poşet var mı" diyerek gülmeye devam etti. Kevin ona biraz iyi gelmişti sanki. En azından yüzündeki kasları biraz çalıştırmayı başarmıştı. "Kevin senin bu araştırma da ki tek derdin tezini bitirmek dersini geçmek falan mı?" diye sordu birden Arel. Kevin birden irkildi sanki o bu soruyu önceden hiç düşünmemişti ve Arel'in sormasıyla kendine bir cevap hazırlamaya çalışıyor gibiydi. " Aslında bende kestiremiyorum olaylar beni bu duruma sürükledi desek daha doğru olur. Yani ha bu araştırmadayım ha başka... Bana çok da fark etmiyor. Tek bildiğim sıkıcı geçmemesini istediğim. O da sanırım seninle halloldu" diyerek göz kırptı Arel'e. "Amaçsızsın yani" dedi Arel. Şaşkındı açıkçası. Orada bulunan herkes risk altındaydı, keyfine gelip sırf eğlenmek için ölme riskini almış bir insan, değil Arel'i on yaşındaki bir çocuğu bile şaşırtabilirdi. Ya tam olarak nelerle karşılaşılabileceğini ona aksettirmemişlerdi ya da tehlikeyi de seviyordu eğlenmenin yanı sıra. Çok da sorgulamak istemedi Arel zaten oradaki herkesin gerçek manasıyla araştırmanın hakkını vereceklerini düşünmüyordu. Hatta bunu araştırmayı yapan Daniel'in bile düşünmediğini biliyordu. O yüzdendir ki Daniel kendine faydalı olabileceğine inandığı insanları yanına aldı. Tabi Arel buna dahil değildi.
Otobüs birden ivmesini yavaşlattı ve sola doğru uzanan toprak bir yola saptı. Sanırım otobüsü bırakıp arazi araçlarıyla gidilebilecek yerlere kadar ilerleyecek oradan da yaya devam edilecekti . Yapılacaklarla yada güzergahla alakalı onlara tam bir bilgi verilmemişti ama Arel'in kendi çapında ki araştırmaları sonucu tahminleri bu yöndeydi. Araçtan indiler. Herkes çantasını aldı. Daniel "Çocuklar şimdi herkes kendi grup lideriyle sizin için ayrılmış araçlara binecek ve yaklaşık bir saatlik bir yolculuk sonrasında kamp yapılacak bölgeye varılmış olunacak. Bu süreçte araçlarımızdan mümkün olduğunca inilmeyecek. Hepinizin hayatından ben mesulüm. Bu resmi bir mesuliyet değildir bilesiniz. Vicdani bir mesuliyettir. Bundan dolayı zehirli bir ot yüzünden ölmemeniz için sizden rica ediyorum" dedi. Gruplarda bir fısıldama oldu. Herkes sanki olayın biraz daha ciddiyetine varmış gibiydi. Daniel haklıydı. Amazonda tehlikeli hayvanlar tarafından parçalanmaktan çok yabani bir ot tarafından saldırıya uğrayabilirdiniz. Her ne kadar Daniel oradaki bilinen zehirli bitkilere karşı tedbirli gelmişse de bunların bilinmeyeni de vardı. Hatta insan bünyesi o kadar değişkendi ki belkide ilaç zehirlenen kişiye etki etmeyecekti. Bütün ihtimalleri düşünmekte fayda vardı.
Daniel'in söylediklerinden sonra soğuk duş etkisi almış gruplar kendilerine tahsis edilmiş araçlara binerek Daniel'in aracının rehberliğinde yola koyuldular. Arel de Daniel'in bulunduğu araçtaydı elbetteki ama bedenen de ruhen de orada değilmiş gibi bir hava sezinliyordu. Bunu bozan grubun üyelerinden bir bayan öğrenci oldu. "Ben Alice" dedi ve tebessüm etti. Arel onunla mı konuşuyor diye tereddüt etti. hemen cevap veremedi. Alice'in hala ona bakıp cevap almak için beklediğini görünce ikna oldu ve " Adımı bildiğini bilsem de ben Arel" dedi. Sanki kendince gücenme alınma hallerine girmişti Arel. Alice samimi ama ciddi bir tonla " Evet biliyorum. Bu gezide seninle ortak hareket edeceğiz. Bir nevi benim talimatlarıma uymak zorundasın. Gerek görmediğimiz her türlü hal ve hareketten şimdiden men edildin. Bizim rehberliğimiz olmadan kendi özgür iradenle ek bir araştırma yapamazsın ya da bizim söylediklerimiz dışında herhangi bilgi hakkında kayıt tutamazsın. Bu araştırmanın sonunda çantan ve not defterlerin hatta çekmese de telefonun kontrol edilecek. Yasakladığımız konularla ilgili herhangi bir ihmal tespit edersek araştırmaya hiç katılmamış görüneceksin. Anlaşıldı mı?" dedi ve önde oturan Daniel'e baktı. Daniel memnun, Arel afallamıştı ama belli etmemek de onun için çocuk oyuncağıydı. "Beynimi de kontrol edip silemeyeceğinize göre sorun yok, yani anlaşıldı" diyerek öfkesini yine kinayeli bir şekilde ortaya koydu. Daniel arkasına bakmadan "Benim için çok da zor olmasa gerek beynini silmek? Haa, evlat ne dersin?" dedi. Arel birden buz kesti. Daniel haklıydı. Adamın işi buydu. Resmiyette böyle birşey yapması mümkün değildi ama zaten bazı araştırmalar resmiyete taşınmıyordu ki! Birşey söylememek faydasına diye düşünerek sustu. Alice Arel'e dikmişti gözlerini ve yüzüne bir tebessüm takılmıştı. Başı aracın savrulmasından kaynaklı hareket ediyordu ve o tebessüm sanki kahkaha atıyormuş gibi duruyordu.. Arel bozulduğunu aleni bir şekilde görmesini istemediği için başını cama doğru çevirdi ve çevreyi izliyormuş gibi yaptı oysa gözlerinden manzara değil ateş kıvılcımları beliriyordu. İnene kadar tek kelime etmedi Arel. Diğerleri de etmedi. Arel sinirinden susmuştu diğerleri ise Arel'in yanında konuşmak istemediklerinden. Kamp alanına vardıklarında Arel sanki tüm yol boyunca nefesini tutmuş da araçtan inince nefes almaya başlamış gibi derin ve hızlı bir şekilde oksijen tüketimine başladı. Ardından herkes işe koyulmaya başladı. Araçlardan çadırlar çıkartıldı. Kimse kendi özel eşyası dışında bir şey getirmemişti yanına çünkü bölgeye vardıklarında grup sayısından bir fazla araç ayrıca su tankeri mevcuttu ve bunlar onların araştırması sırasında yetecek kadar gıda ve suyu temin etmekteydiler. Her ihtimale karşı Daniel telsizle ihtiyaç takviyesi yaptırtacaktı ama gereken neyse onun mevcut halde bulunması Daniel için daha önemliydi. Diğer tüm araçlarda ise kişi sayısına göre çadır ve uyku tulumları mevcuttu. Hatta bunlara ek olarak kafa lambaları, ilk yardım çantaları vs. Kısacası Daniel gerekli tüm önlemleri almıştı. Geriye bunların araçlardan çıkartılıp kullanılır hale getirilmesi kalıyordu. Bunu da herkes bireysel olarak halledecekti. Nitekim işe de koyulmuşlardı.
Zaman geçtikte kamp alanı daha da düzenli ve kullanışlı hale gelmişti. Gruplar artık bir şeyler yeme ve dinlenme hevesiyle yanıp tutuşuyorlardı. Daniel görünmez mikrofonunu eline aldı yine ve " Bugün amacımızın ilk adımlarını layığıyla attığımızı düşünüyorum. Birazdan da kamp ateşimizi yakıp karnımızı doyuracağız. Size, her bir gruba ayrı ayrı gözlemlerinizi kaleme almaya bu akşamdan başlamanızı tavsiye ederim. Hava da oluşacak nem değişimini bile not edebilirsiniz. Teferruat istiyorum yani. Kısacası ilginç gördüğünüz canlı cansız her şey. Biz burada tek bir amaç için bulunmuyoruz. Eğer böyle düşünüyorsanız aklınızdan bunu çıkarın. Ben uydu görüntülerinden tespit ettiğimiz kabileyi araştırmak istiyorum bu doğru ama keşfetme ihtimalimiz olan her bilgiyi de önemsiyorum. Buna göre hareket eden her öğrencinin, ismini duyurma konusunda da benim hareket edeceğimi bilmesini istiyorum. Şimdiden bütün arkadaşlarıma bilimi aydınlatma yolunda birer meşâle olma şansı diliyorum" dedi ve Alice'e gülümseyerek portatif sandalyesine oturdu. Pası Alice'e atmış gibiydi. Alice" Arkadaşlar karşılaştığınız olumsuz durumları ve ihtiyaçları da çekinmeden bana bildirebilirsiniz. Şimdi herkes yemeğini yesin ve biraz dinlenmeye çekilsin" dedi. Arel Alice'in nasıl bir konumda olduğunu tam olarak kestiremiyordu. Belki de içten içe onun bulunduğu durumu kıskanıyordu. Çünkü hayalinde orada olmak vardı. Birden bu düşüncesinden utandı. Tüm cesaretini toplayarak Alice'e doğru yürüdü ve "Alice, sorunlar derken benim sorunlarım da bu gruba giriyor mu?" diye sordu. Alice de "Tabi ki de, ama karşılaştığınız sorunlar dedim karşılaştırmaya zorladığımız sorunlar değil" diyerek gülümsedi. Sonra Arel'in omuzuna dokunarak "Bak Arel, ben hislerime güvenirim sen kötü biri değilsin. Ama durumu kendin için biraz zorlaştırdın. Daniel çok ciddi bir konu üzerine çalışıyor ve bunu aleni bir şekilde yapamaz. Bunu ulu orta yapması yada birileri yüzünden bunun ortaya çıkması hayal gücünün dahi kaldıramayacağı sorunlara vesile olabilir.Şimdi lütfen kendini içine düşürdüğün durumu kabullen ve bizim de işimizi zora sokma. Biz seni düşman olarak görmüyoruz sadece sınırlarını belirlemeye çalışıyoruz. Bunu da inan senin iyiliğin için yapıyoruz. Aslında senin de dahil olduğun bu ekibin ve belkide bir çok kişinin iyiliği için" Arel bir türlü durumu tasavvur edemiyordu ve bunun sebebinin zekasından kıtlığından değil bilmediği bir şeylerden kaynaklandığının anlayabiliyordu. Ama Arel'e güvenmelerini o kadar çok istiyordu ki bunu başarabilmeleri için onlardan bir ışık görmek istiyordu. Küçük ve son bir şans daha belki. Biraz ümitsiz de olsa bu konu, şansını zorlamaya devam edecekti. "Alice işin ciddiyetinin farkındayım ne olduğunu bilmesem de. Bu denli ciddi olmasa zaten Daniel'in benim hırsım ve çabamdan etkilenip övmesi ne biliyim ödüllendirmesi gerekirdi. Ters bir şeyle var farkındayım ama sizin korktuğunuz konumda değilim. Tabi bunu ben biliyorum. Size söylemem beni sizin için doru kişi yapmaya yetmiyor onun da farkındayım... Anla işte.. Hem çok şey söyleyebilirim hem hiç bir şey...." dedi ve bulunduğu yere oturdu. Ardından Alice de ona üzülmüş gibi bir bakış attı ve yanına oturdu. "Sana verebileceğim tek tavsiye, freni boşalmış bir araçta olup ölmektense araçtan atla ve yaşa olur. Bunun dışında sana faydam yok, üzgünüm." dedi. "Benim nasıl burada olduğumu bilmek ister misin?" dedi Alice. Arel'in kafasını dağıtmaktı belkide amacı. Merak ettiğini belli edermişçesine kafasını kaldırıp pür dikkat Alice'i dinlemeye başladı Arel. Alice " Benim ailem Daniel'in yanında yıllarca çalıştılar. Babam Daniel'in şoförüydü annem de evde ki işlerle ilgileniyordu. Ben doğduğumdan beri Danil'in hayatındayım. Kişisel gelişimimi, eğitimimi hemen her şeyimi ona borçluyum. Daniel hiç bir zaman bana borçlu hissettirmedi ama ben hep ona faydam olsun daha doğrusu onun gözüne girebileyim diye elimden geleni yaptım. Nitekim başarabilmişim ki şu an bu konumdayım. Yani bunu sorguladığını da adım gibi biliyorum. Bir nebze faydası olduysa konumum kısa vadeli kazandığım bir mevki değil." diyerek Arel'e gülümsedi. Arel hem düşüncelerinin nasıl bu kadar çıplak kaldığına hem de Alice in söylediklerine şaşırmıştı. Birden Alice'in kuruduğu cümlelerin geçmiş zaman kipiyle oluştuğunu farketti ve" Aileni nasıl kaybettin peki" diye sordu. Alice "işte ailemi kaybetme sebebimle seni uyarma sebebim aynı. Lütfen irdeleme"diyerek yerinden kalktı ve uzaklaştı.
YORUMLAR