Bir çocuğun spor hayatı başladığında anne babanın da birçok noktada disipline olacağı, yaşamlarını çocuğun takvimine ve zorunluluklarına göre planlayacakları, duygularını, hırslarını daha açık bir şekilde tanıyacakları, tartacakları yeni bir döngü başlar.
Bu koşuşturmaca, yetişme, yetme hali hem çocuğun hem de anne ve babanın ayrı ayrı hikayelerinin oluştuğu bir maratona dönüşür zamanla. En büyük temenni; sağlıkla geçen, çocuğun kendini başarıyla gerçekleştirebildiği, hırs, çaba ve niyeti doğru ve iyiye yöneltebildiği bir olgunlaşma sürecini yaşamasıdır. Anne ve baba ise bu maratonda soğuk, sıcak, erken, geç, karanlık demeden çocuğu adına iyi bir şeyler yaptığına olan inanç ile kendini güçlü tutmaya çalışarak yola devam etmeye çalışır.
Kapalı kapının iki tarafında da aslında büyük bir çaba vardır. Bir tarafta koşturan, çalıştıran, diğer tarafta da bekleyenin emeği.
Biz ebeveynler, çocuğumuzun maça çıkmasını, sorumluluk almasını beklediğimiz, insiyatifi ela almasını düşündüğümüz noktalarda, çocuğumuza günlük yaşamda verdiğimiz sorumluluklar neler veya yaşantısındaki hangi konular için kendisi bir strateji planı yürütüyor, takip edip süreci kendi kontrol ediyor diye düşünüyor muyuz acaba?
Yani çocuk kendi hayatı ile ilgili hangi sorumlulukları paylaşıyor ya da zorlukların hangi aşamasında yönetici merci kendisi. Bu durumlar ile yüzleştiğinde duygusal regülasyonu, süreci yürütme ve sonuçlandırma becerileri nasıl işliyor?
Biz anne ve babalar, bunları önce kendi içimizde değerlendirmeliyiz. Çocuğun potansiyeli doğrultusunda süreci yönetme aşamasında bireysel kalmasını destekleyen de var, ben yapıvereyim, henüz erken diyenimiz de...
Aslında büyümek, çocukların sadece yaş alması ile değil, yaşayacakları, karşılaşacakları konular, durumlar ile ilgili bir hazıroluş hali geliştirmeleri, süreci hem duygusal hem davranış olarak yürütme becerilerini geliştirip uygulayacak alanlar bulmalarını kapsar. Tabi biz onlara alan açtıkça, çemberin merkezine onları koyup biraz uzaklaştıkça olur bu olgunlaşma.
Şimdi evde vermediğimiz görevleri, farkında bile olmadan onun adına halledilen işleri, üzülmesin, strese girmesin diye aslında yaşaması ve yönetmesi gereken durumları bizler hallediverince; stresi yüklü, heyecanlı, çekişmeli, alkışı da, eleştirisi de bol maç atmosferinde çıkıp gerekli yerde inisiyatifi ele almalarını, takım ile işbirliği içinde süreci yürütmelerini, olabilecekler ile yüzleşmekten kaçınmamallarını beklemek haksızlık olmuyor mu?
Çocuğun süreci yönetmesinde; karakteri, hırs ve çabayı kendi içinde şekillendirip yansıtma biçimi, kendine güveni, cesareti ve hazır oluşu, bir maçta oynama istekliliği ve becerilerini gösterme kapasitesi, fiziksel özellikleri birbiriyle çok bağlantılı etmenlerdir. Burada biz ebeveynlerin konumu, çocuk ile olan etkileşim tarzı süreci olumlu yada olumsuz yönde etkileyen dinamikleri oluşturur.
Hırs, çaba, güven hepimizin bildiği kavramlar iken nedir bu; "Hazıroluş Hali".
Sporda, kendi içinde güçlü, şişirilmiş ama aslında oyuncuya hiç ulaşmayan kelimeler ile motivasyon sağlamaya çalışmak, onu oynamaya itelemek, zorlamak ile hazır oluşunu bekleyip ihtiyaç duyduğu kaynakları oluşturmak arasında ince bir çizgi vardır.
Peki hazır oluşu beklemek bazen geç kalınmasına veya çok zaman geçmesine sebep olur mu?
Bireyi hazır oluşa hazırlayan, hızlandıran etmenler nelerdir?
Çocuğun hazır oluşa ulaşması; oyuncunun fiziksel ve psikolojik hali olarak ikiye ayrılır.
1. Yeterli çalışma, kondisyon antrenmanları ile spor dalı için uygun yaşta buluşması ve fiziksel olarak ilerlemesi için gerekli çalışmaları yapmak, vücut yapısının özellikleri
2. Kaynaklarını fark etmesi ile oluşan algı süreci ile bunları kullanmaya başlamakta istekli ve cesaretli olma hali
Ailenin veya Koçunun kendini gerçekleştirmesine olanak sağlayacak yönlendirmeleri ile "Hazır Oluş" hali hızlanır.
Aynı antrenmanları alsa da her çocuğun kendi ritminde bir ilerleyişi vardır. Bu yüzden doğru yaşta başlayıp hem fiziksel, hem psikolojik olarak ilerleyen çocuk için maça çıkma, mücadele etme, öne çıkma, inisiyatif alma, başarısını sindirme ve egoyu dengeleme süreci ile eleştiriyi bir itici güç olarak algılama halini beklemek, beklerken de doğru yönlendirmeleri yapmak çocuğun kendi için hazır oluş farkındalığını hızlandıracaktır. Diğer yönden spordan kopuş, kendi cesaret ve güvenini sorgulama, başarısızlık ile ilgili olarak doğrudan kendini sorumlu tutma ve sürekli eleştirmeye kadar gider.
Her spor branşında farklı motivasyon kaynakları, ayrı yönlendirme, analiz ve çalışma programları vardır. Aile çocuğunu kendi hayal ve hedefleri doğrultusunda değil, çocuğunun becerileri çerçevesinde yol alabileceği bir spor dalına yönlendirmelidir. Belirli bir yaşa kadar devam etme, isteyip bırakma kontrolü, kararı, takip ve disiplini ailede olmalıdır. Çünkü çocuk kendi için doğru ve iyi olanı muhakeme edemeyip sonradan pişman olabileceği keyfi tercihler yapabilir. Ailesinin yıpratıcı olmayan itici gücüyle doğru branş ile buluştuğunda çocuğun kendini başarılı kılan, performansını arttıran yönlerini fark etmesi hızlanır.
Özellikle takım sporu yapan kişilerin bulundukları takımın ihtiyaç duyduğu dinamikler ile kendisinin iyi olduğu alanları birleştirebilmesi ile takımın bütünlüğüne katkı sağlayacak özelliklerinin aktif hale gelmesi bütünün başarısını artırır. Yani bireysel olarak gelişen, güçlenen çocuk takımdaki her oyuncunun doğru aktif ilerleyişi ve birbirlerine olan katkıları ile daha etkin bir gelişme sağlar. İyi oyuncu kadar, oyuncunun ilerleyişini aktif kılacak doğru takım da önemlidir. Takım oyunu sırasında sorumluluk aldığı dönemlerde bu birlikteliğin gücünden ve disiplinli etkisinden yararlanabilmek için sahada paylaşmanın da bu işin bir parçası olduğunu hatırlamalı çocuk.
Başarı tek kişinin sorumluluğu ile değil takımın sorumluluk almasıyla olduğunda sürekli ve istikrarlı bir başarıya ulaşılır. Bununun bir spor bilinci olarak çocuklara öğretilmesi gerekir. Çünkü bireysel beceriler ilerlerken takım olabilme duygusu işlenen çocuğun saha görüşü, stratejik becerileri daha hızlı gelişecektir. Ayrıca takım oyunlarında sahadaki herkesin yetenekleri doğrultusunda eşit mücadele etmesi bilinci de sporcu bilişi için gereklidir.
Takım oyunlarında ilerleyiş ve gelişim olduğu kadar bazen süreç içerisinde duraksadığını, ağırlaştığını hissederiz çocuğun. O zaman da yüklerini hafifletmek gerek güçlüsün devam edebilirsinden önce. Sorumluluğu taşımak, yönetmek zor gelebilir bazı dönemlerde. Bu performans düşüklüğünün nedenini doğru ayırt etmek ilk aşamada yapılması gerekendir. Psikolojik ve fiziksel yapısını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapılmalı ve gücünü toplaması, kendini yenilemesi, zihinsel ve duygusal olarak kendine tekrar inanabilmesi için ihtiyacı olan zaman verilmeli oyuncuya.
Çalışmalar, antrenmanlar bu dinamikler ile ilerlerken çetin lig mücadeleleri başlar. Bu aşamada önemli noktalardan biri duyguların ve davranışların birbirinden ayrılabilmesidir. Duygusal olarak ne hissedersek hissedelim, davranış olarak devam edebildiğimizi unutmamalıyız. Spor bilişinde de oyuncunun bunu hep hatırlaması gerekir. Korksak, heyecanlansak, tedirgin olsak da aslında koşmaya, o sahada kalmaya, fiziksel olarak tüm gereklilikleri yerine getirebilme yetisine sahibiz. Oyuncuya kontrolün kendisinde olduğunu hatırlatmak duygu ve davranışı birbirinden ayrılabilmesi gücünün de kendi yönetiminde olduğu güvenini verir.
Bir diğer önemli nokta; çocuğun başarısızlığı veya yapamama durumunu doğru değerlendirmesi ile ilgilidir. Çocuk, bir yeri ağrımasa da, vücudunun herhangi bir yerinde problem olmasa da, hiçbir sağlık nedeni veya çevresel faktörler olmaksızın kötü oynama ihtimali olabileceği, hata yapabileceği zamanlar olabileceğini kabul etmelidir. Bunu hissederse başarısızlığının veya yapamamasının ardında rahatsızlığını veya daha farklı dış etkenleri öne sürmek yerine kendisi ile ilgili daha objektif bir görüş geliştirebilir. Takım oyunlarında disiplin ve çabanın temel prensipler olduğunu, başarının Koç, takım ve bireyin ortak inanç ve motivasyonu ile artacağını unutmamalıyız.
Çocuklar oyun içinde adaletli olunmasını ve yaptıkları iyinin görünür olmasını ister.
Kendine yer bulduğuna inanan ve takıma ait hisseden, Koçunun varlığına ihtiyaç duyduğunu hissettirdiği her çocuk gelişim basamaklarında hızla ilerler.
Çocukların kendini gerçekleştirme sürecinde doğru bir yola yönelip en iyi kazanımlar ile öğrendiklerini yönetme, bir yaşam bilinç ve disiplinine dönüştürerek hayata aktarabilme becerilerinin gelişmesi dileğiyle ...
Sağlık ve Sevgiyle
YORUMLAR