Çocuklarımızın evlere sıkıştığı çocukluklarının donduğu, hareket alanlarının daraldığı günleri yaşıyoruz. Içimiz buruk onlara karşı. Bazılarımız güzel ortamlar, olanaklar sundu evlatlarına, bazılarımız imkan yaratamadığı gibi çalışma koşullarından dolayı bir dönem göremedi bile çocuklarını. Eşitsizlik vardı aralarında geleceklerine yansıyan. Evlerde öğrenmeye, evlerde oynamaya çalıştıkları bu dönemlerde okulsuz kaldılar uzun bir süre. Yüz yüze eğitimi bu kadar uzun süre donduran sayılı ülkelerden biri olduk.
Evet korkuyorduk; onlar bizim canımızdı.. Evet korkuyorduk; evde olan yaşlılara taşıyabilirlerdi.
Evet korkuyorduk; parkta o çocuk bu çocukla oynarken virüsü kapabilirlerdi.
O zaman siz evde oturun hiç çıkmayın
dedik önce. Oturdular, beklediler.. Oynadılar, oynadılar. Kiminin oyunu, kiminin sabrı tükendi. Kimi ekrana bağlandı, çok yedi. Kimi kaygılarıyla boğuştu. Kimi keşiften, etkileşimden, sosyal beceri gelişiminden uzak kaldı. Sonra belirli saatlerde çıkın dedik. Güneşi kaçırdılar, yağmura yakalandılar çoğu zaman...
Ah çocuklarım; özgürce koşacağınız, hoplaya zıplaya, güle oynaya kendinizi gerçekleştireceğiniz zamanlarda hep sınırlar çıktı karşınıza. Bazen eve alıştınız parka bile gitmek istemediniz. Ekranlardan kaçırırken sizi, 8 saat ekrana bakabilen en iyi öğrenci oluverdi.
Sonra okullar açıldı. Bir kargaşa, belirsizlik, kararsızlık yaşadı anne babalarınız. Bir senenin telafisi olur sağlığı daha önemli deyip göndermeyen anne babalar da oldu. Kaygılarını içine gömüp okul gereklidir diyen veya başka çaresi, kimsesi olmadığı
için okula gönderen aileler de oldu....Oysaki sadece fiziksel sağlık değil, ruh sağlığı da önemliydi...
Okulun; sadece ögretim yeri değil bir gelişim, etkileşim alanı olduğunu, kendi sürecini sorumluluk alarak yönetip, öğrendiklerini deneyimledikleri bir yer olduğunu unuttuk belki.
Çocuk, farklılıklar, yenilikler, zorluklar ile tanışıp bunları içselleştip sorumluluk almayı, organize olmayı öğreniyor okulda. Kendi içinde bir disiplin geliştiriyor, bu disiplini takip etmeyi, bilgiyi öğreniyor. Öğrendiklerini , duygularını farklı kişilerle paylaşıyor, farklı tepkiler alıyor. Doğruya iyiye, kötüye karar veriyor..Tüm bu bileşenler ile gelişiyor, büyüyor ....Evlerde, küçük alanlarda yaşayan çocuk tüm bunlardan biraz eksik kalıyor. Her şey küçülüyor, yapılandırılmış bir sistem ile işler kolaylaşıyor, rahatlık, erteleme ve
bazen boş verme yerini alıyor. Yeniliklerin ve üretmenin daha az olduğu kısıtlı bir yaşama uyum sağlamaya başlıyor. Hazır oluşa ve hazır sunuşa alışıyor...
Okulun; çocuklarımızın iyiyi, doğruyu, değerleri öğrenebildiği ve uygulayabildiği, birey olabilmek yönünde olgunlaştığı büyük ve çok fanksyonlu bir yaşam alanı olduğunu hatırlayalım. Elbette kronik hastalığı olan çocukların, risk grubundaki yaşlıların veya anne babalarının olduğu evlerdeki hassasiyet ve önlemlerin çok farklı olması gerektiğini anlıyorum. Bu ailelerimizin de yaşadığı zorlukları ve çaresizlikleri biliyorum.
Bu yüzden asıl amacımız; eğitimden taviz vermeden çocuklarımız ve öğretmenlerimiz için tüm gerekli önlemlerin, korumanın ve kararların alınmasını talep ederek onları yüz yüze eğitim ile nasıl buluşturabiliriz olmalıdır. Bu konuda yapılan bilimsel çalışmaları, güvenilir kaynakları takip edelim.
Çocuk Hakları Evrensel Bldirgesine göre; "Her çocuk eğitimini tam yapabilmek için desteklenir ve korunur."
Okullar, çocuklar her zaman ilk önceliğimiz olmalıdır. Onların gülen gözlerini, coşkularını, arkadaşlarına ve öğretmenlerine kavuştuğunu görmek için çok bekledik.
Yolları açık, aydınlık olsun...
Psikolog&Aile Danışmanı Neslihan GİRGİN
[email protected]
YORUMLAR