Kimin Hak Ettiği, Kimin Seçildiği Siyasette Mevki Oyunu
Nuşin Kazak

Nuşin Kazak

Nuşin Kazak

Kimin Hak Ettiği, Kimin Seçildiği Siyasette Mevki Oyunu

29 Ocak 2025 - 09:54

Merhaba değerli okurlarım ,Bugün siyaset penceresinden bakalım ne dersiniz?


Siyaset, her ne kadar halkın çıkarlarını koruma amacıyla yapılan bir faaliyet gibi görünse de perde arkasında farklı dengelerin, stratejik hesaplamaların ve güç oyunlarının döndüğü bir alan olarak dikkat çeker. Bu bağlamda, mevki ve makamların dağıtımı da genellikle kamuoyunda tartışmaların merkezinde yer alır. İnsanların zihnindeki en büyük soru ise hep aynıdır.

Bu koltuk gerçekten hak eden kişiye mi, yoksa doğru kişiye mi verildi?


Demokratik toplumlarda ideal olan, belirli bir mevkiye gelen kişinin bilgi, deneyim ve becerileriyle bu pozisyonu hak ettiğinin açıkça görülebilmesidir.


 Ancak siyaset dünyası nadiren bu kadar şeffaf işler. Kimi zaman liyakatli bireylerin geri plana itilip, “doğru bağlantılara” sahip kişilerin önemli görevlere geldiği örnekler sıkça yaşanır. Bu durum, hem kamuoyunda güven kaybına yol açar hem de siyasetin “adil bir mücadele” olduğu algısını zedeler.


Peki, bir mevkiye atama yapılırken hangi unsurlar belirleyici oluyor? 

Siyasi partilerde liderlik anlayışı ve stratejik dengeler bu konuda büyük rol oynuyor. Parti liderleri, özellikle kritik görevlerde kendilerine tam anlamıyla bağlı isimleri tercih ediyor. Bu, bir yandan iç disiplini sağlama çabası olarak görülebilirken, diğer yandan “parti içi demokrasi” kavramını tartışmaya açıyor. Çünkü bu tür atamalar genellikle “hak eden değil, sadık olan” algısını pekiştiriyor.


Diğer taraftan, halkın oylarıyla gelen mevkilerde bile benzer bir tablo görülebiliyor. Bir adayın bilgi ve yeteneği kadar, medya desteği, finansal kaynakları ve parti liderliğine olan yakınlığı da seçim sonuçlarını etkileyebiliyor. Halkın önüne getirilen adayın arkasında, çoğu zaman detayları pek açıklanmayan bir “aday belirleme süreci” yatıyor. Bu süreçte şeffaflık eksikliği, halkın siyasi sürece duyduğu güveni sarsan bir diğer etken oluyor.


Bu dinamiklerin doğal bir sonucu olarak, siyasette makam sahibi olan birçok kişi haklı bir sorgulamanın hedefi haline geliyor. Gerçekten bu pozisyonu hak etti mi, yoksa doğru yerde doğru kişilere bağlı olduğu için mi buraya geldi? Bu sorunun sıkça soruluyor olması bile, siyasette liyakat ilkesinin ne kadar zayıfladığına işaret ediyor.


Elbette ki tüm siyasetçiler için böyle bir genelleme yapmak doğru olmaz. Liyakat sahibi, alanında uzman ve halkın sorunlarına çözüm üreten birçok isim de mevkilere geliyor. Ancak bu tür örneklerin sayısı arttıkça, kamuoyunun siyasete olan güveni de aynı oranda yükselecektir.


Sonuç olarak, siyasette “hak edenin mi, yoksa seçilenin mi” kazandığı tartışması, sadece bireyleri değil, sistemin bütününü ilgilendiren bir sorundur. Bu sorunun çözümü ise daha şeffaf, adil ve liyakata dayalı bir yönetim anlayışını benimsemekten geçiyor. Unutulmamalıdır ki, siyasette koltukların sahibi geçicidir, ancak o koltukların halk nezdindeki itibarı kalıcıdır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum