Türkiye'nin 3. büyük kenti İzmir akranlarından çok daha yavaş kentleşiyor, ve doğal olarak çok da yavaş zenginleşiyor. Bunun en büyük nedenlerini başında “İzmir'in büyüyünce ne olacağına” karar vermemiş olması yatıyor. “Bugün İzmir ne kenti?” sorusuna alacak hiçbir yanıt yok.
Bakmayın bu konuda üniversitelerin ciddi bir çabası olmasa sağlık, turizm, sanayi gibi isimlerden çoktan arınmış İzmir geleceğini çizmekte çok daha fazla zorlanacak. Kentin bir çok eksiklikleri var. Soyla ve kültürürel yapılar, yeşil alanlar, sağlıklı konutlar, yeni yollar... Bunların hepsi bir şekilde aşılabilir. Ama önemli olan kafayı yenileyebilmekte.
İzmir'in tarihi yapılarının bir bir yok olduğunu her defasında dile getiriyorum. Hatta ardı ardına yazdığım yazılara aldığım olumlu tepkiler beni yenilerini yazmak konuşunda heyecanlandırıyor. Defalarca kez söyledim. İzmir Kemeraltı olmadan, Agora bitmeden, İkiçeşmelik hazırlanmadan, Rum evleri kurtarılmadan tarihi misyonunu yeniden enstrüman olarak kullanamaz. Dolayısıyla bu yolla turist çekebilmekten çok uzaklaşır, beklentilerin çok gerisinde kalır.
Bakın, İzmir'in bir çok yeri şantiye alanı gibi. Koca koca binalar oldukça hızlı bir şekilde yükseliyor. Bana göre silüet ciddi bir şekilde zarar görüyor. Tarihi yönü gözardı edilmiş kent “Hiç değilse gökdelenler şehri olurum” kafasıyla ayağa kalkamaz. Hiç kimse kentleşmenin getirdiklerinden uzak bir hayat ile yaşayamaz. Tabi ki gökdelenler olacak, tabi ki AVM'ler olacak. Bunlar kentleşmenin getirdiği rantlar ve bir şekilde bunlar olmadan ekonominin devamını sağlayamayız. Benim kastettiğim silüeti, İzmir bir yandan gökdelen dikerken bir yandan da tarihini koruyarak sahip çıkabilir.
Bugün Basmane evleri ve Altınpark hala kurtarılmayı bekliyor...
Hergün önünden geçiyoruz, Karataş'ın tarihi binalarının önüne kafes germekten daha yapıcı asla olamadık.
Alsancak'ın, Kordon'un cumbalıları can çekişiyor.
Buca'da eski Rum evleri ona keza.
Kemeraltı için sadece konuşuyoruz.
İzmir bir turizm aksı yaratmaktan çok uzakta enerjisini sadece çok katlı yapıların imarına harcıyor.
Birçoğumuz bilir, Cicipark'ın hemen altındaki alanda eskiden kalma dükkânlar yıkılmış, burası İkiçeşmelik'in röleve projesine katılarak tarihi yapıların kurtarılması planlanmış. O yapılar epeyce uzun bir zamandır dümdüz edilmiş durumda. Molozu ile birlikte teneke levhaların ardında projenin başlamasını bekliyor. Neden bekliyor, neyi bekliyor bilen yok. Aynı şekilde İkiçeşmelik'in rölevesi. 40 yıldır hizbe biçimde kalmış binalar öylesine dayanıklı ki hala bizim harekete geçeceğimiz zamanı kolluyor. Röleve 5 yıldır gündemde ama onun bunun dava açması veya yetkili mercilerin yavaşlığı yüzünden tek bir çivi çakılamadı. Hemen altta, Sabetay Sevi'nin olduğu iddia edilen ev Büyükşehir Belediyesince restore ediliyordu. Onu yarım bırakıp kaldırım çalışmasına başladılar.
Neden? Yarım bırakıldı ama hiçbir açıklama yok.
Dünyanın en büyük ve en tarihi çarşısı olan İkiçeşmelik'te sıkıntıları çözmüş gibi şimdi Kültürpark'ı ne yaparız onu konuşuyoruz. İşin altına elini koyan herkes acı içinde kıvranıyor bugün. Tek çivi dahi çakılmadı. Sadece önlerini boyamak ile burayı nasıl aktif hale getirebiliriz ki... Kruvaziyerden 3 bin kişi iniyorsa 100'ü belki geliyor Kemeraltı'na. Tanıtmadığı, insanların bilmediği yerleri nasıl gezmelerini bekleriz ki.
Bence bir köprünün başındayız bugün...
Elini taşın altına koyanların biraz daha yürekli olması gerektiği gün bugün. Ve sadece İzmir'de iş yapılmasın diye dava makinesi haline dönmüş insanların artık daha vicdanlı olması gerektiği gün bugün. Artık tarihimizin ayakta durmaya takati kalmadı. Yarım bırakılıp gidilen, geç kalınan veya hiç kimsenin şefkatini görmemiş yapılarımız bu kentin zenginliği.
8 bin yıl boyunca onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış bu kent, ilgisizliğin, bilgisizliğin, cahilliğin ve başıboşluğun kurbanı olmamalı.
İş yapanın, tarihi kurtaranın elinden tutup yenileri için teşvik etmek varken siyasete, kişisel davalara kurban veremeyiz biz bu şehri.
İyi haftalar...
YORUMLAR