Kadifekale'yi Yakarak Ne Elde Ettiniz?
Ömer Dinçer

Ömer Dinçer

Kadifekale'yi Yakarak Ne Elde Ettiniz?

14 Eylül 2015 - 19:09

İster sevin ister sevmeyin, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun Kadifekale'de yaptığı kentsel dönüşüm, yapılış şekli açısından Türkiye'de en iyilerinden biri oldu. Yerinde dönüşüm, halkın komşuluk ilişkilerini, kültürlerini ellerinden almamak adına önemli bir etken. Fakat zaman zaman yerinde dönüşümün yapılamayacağı bazı bölgeler bizi daha farklı dönüşümlere zorluyor. Afet riski altındaki bölgelerin başında gelen Kadifekale'de böyle bir çalışmanın altına imza attıktan sonra bölgede yapılaşmayı değil, yeşillendirmeyi seçen Büyükşehir Belediyesi'ni kutlamalıyız. Atatürk Maskı'nın tam karşısında yemyeşil bir alan yaratma çabasına giren Kocaoğlu'nun bu düşü ardı ardına gelen yangın haberleri ile bozuldu. Türkiye'nin bir çok yerinde yaşandığı gibi aşırıcılığın, kendini bilmezliğin, yeşil terörünün kurbanı oldu. “Yeşil Kadifekale” ardı ardına çkarılan yangınlarda yüzlerce ağaç zarar gördü. Peki ne için? Kimi haklılığını kanıtlamak derdindeydi, kimi neden yaktığını dahi bilmiyordu. Türkiye'de aşırı diyebileceğimiz kesim nedense bugünlerde haklılığını “yakarak” göstermeye çalışıyor. İzmir'in yüksek kesimlerine çıkan otobüsler taşlanıyor. Zaman zaman yakılıyor. Kadifekale'de yepyeni fidanlar ateşler içerisinde bırakılıyor. Vatandaşın malına saldırılıyor. Kendini bir savaşın galibi olarak gören bu zavallıların önüne geçebilmek için öne sadece güvenlik güçlerini sürmek, hapisle cezalandırmak olumlu bir sonuç vermiyor.

Diyeceğim o ki, İzmir'de sükuneti sağlamak adına farklı şeyler yapmak zorundayız. Suç oranının yüksek olduğu mahallelerde, mahalle büyüklerinin devreye girmesi, kahvehanelerde bu gençlere yakıp yıkmanın bir çözüm olmadığını anlatması gerek. Emniyet personelinin yine bu mahallelerde yapılacak toplantılara “bir bilen” olarak katılması da önemli. Bugün yaşadığımız bu şehirde kapkara olmuş bir yeşil alanın, yakıp yıkılmış, camı kırık bir otobüsün kime ne faydası olacak?

Birlikte yaşama kültüründen uzak bu insanların topluma yeniden kazandırılması, en azından İzmir gibi demokrasinin damarlarına işlediği bir şehirde Türk-Kürt, Müslüman-Alevi, beyaz-zenci ayrımlarının yapılmadığının bu insanlara anlatılması gerek.

Yanan her bir malımızın ardında İzmir'de yaşayan 4 milyon vatandaşın vergisi yatıyor. Üstelik sen kendini anlatma yolu olarak seçtiğin bu densizliğin ile belki haklı olduğun bir noktada haksız duruma düşüyorsun. Anlayacağın senin seçtiğin yöntem, beni senden daha da uzaklaştırıyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum