Yolu Kemeratı’na düşüp Kızlarağası Hanı’nda kahve içmeyeniniz var mı? Ben ne yapar eder bir mola verir, kahvemi yudumlar, yorgunluğumu atarım. Bu benim yaşantımda vazgeçilmezimdir...
Orası dostlarla buluşma noktasıdır. İzmir nabzını yoklamanın doğru adresidir.
Ne zaman İzmir dışından bir konuğum gelse tarihi dokusu bulunan bu bölgede soluğu alıyoruz. Her şey iyi güzel de fakat içimi acıtan bir nokta var ki bir çok dostumun da ortak üzüntü kaynağı olan konuyu vurgulamalıyım.
Eski adıyla kayıtlarda Hızır mahallesi, bugün ise Halim Ağa Çarşısı olarak bilinen bölgede 895 ile 861 Sokaklar arasında yer almakta olan Çakaloğlu Hanı yıllardır özel mülk olması nedeniyle, mirasçıların bir araya gelememesi gibi nedenlerle bir türlü restore edilememiş, kaderine terk edilmiş, içler acısı bir ayıp göstergemizdir. Ortada bir koridor ve bu koridorun iki yanına sıralanmış 18 adet dükkanın sıralandığı kuzey güney yönünde uzanan dikdörtgen planlı, kabayonu taş ve tuğla örgülü taş işçiliğinin devasa yapısıdır. Hana kuzey ve güney cephelere açılan birer kapı ile girerdiniz. Girince İzmir yangının tavanına kadar uzanıp isle kaplandığının farkına varırsınız. Dükkanların kapı atkı üzerlerinin bazılarında ay yıldız sembolleri, süs motifleri, bazı noktalarda kuş evleri yer almaktaydı. Bunca vurdumduymaz ilgisizliğimizle bu yapı yine de ihtişamından ödün vermez bir yapıdır.
Buradan ilgililere seslenmek istiyorum, bir formül üretilemez mi?
Bu gidişatın bir duru yok mu?
Kurumların yaptırım gücü olmalı diye düşünüyorum…
Bu vaziyete bir dur demelisiniz.
Nasıl kıyıp bu tarihi yapının üzerine, tehlike yarattığı gerekçesi ile mühürlenip dikkat yıkılma tehlikesi var yazısı asılır anlayamıyorum. Kızlar Ağası ve Abacıoğlu Hanı gibi kaderine terk edilmekten kurtarılmış yapılar arasında yerini alıp, gerekli restorasyon yapılarak kent turizmine neden kazandırılmıyor da göz göre göre bu kabul edilip yıkılacak deniliyor?
Tarihe tanıklık eden Çakaloğlu Hanı’nın ne yazık ki inşa kitabesi yoktur. Ancak kuzey cephesindeki girişin doğu ve batı yanlarında yer alan çeşme sebilin üstünde 1805/6 tarihi bulunması yapının bu tarihte inşa edildiğinin göstergesidir.
Selçuklu hakimiyeti Anadolu’yu İslam dünyasının geniş ekonomik ve ticari faaliyetleri çerçevesine sokmakla bölgenin tarihinde çığır açmıştır. Bunun neticesi olarak doğunun medeni İslam memleketleriyle batının kavimleri arasında süre gelen ticari ilişkiler için Anadolu yolu önem kazanmıştır. Zamanla Anadolu’yu saran Kervan yolları üzerinde Kervansaraylar, hanlar inşa edilmiştir. İzmir hanları ile ilgili bilgilerin en eskisi Katip Çelebi’nin 1648 yılında yazmaya başladığı ‘’Cihannuma’’ adlı kitabında yer almaktadır. Katip Çelebi bu kitabında İzmir’de 60 adet han olduğunu kaydetmektedir. 1671 yılında ise İzmir’e gelen Evliya Çelebi ise ‘Seyahatname’sinde kaleye benzeyen 82 han bulunduğunu yazmıştır. Bunlardan 19’unun adını belirtmiştir. Bu yayınlar dışında hanlara bazı haritalarda rastlanılmaktadır. Bu haritalar hanların hem adını vermesi, hem de yerlerini göstermesi bakımından önemli kaynağı oluşturmaktadırlar. 1905 yılına ait İzmir şehrini merkezi iş muhitini gösteren sigorta planlarından yararlanıldığında günümüzde yer almayan kaybettiğimiz bir çok yapı olması içler acısıdır. İzmir hanları üzerine araştırma yapmış yazar Bozkur Ersoy’un kitabını sahaftan alıp okuduğumda Osmanlı döneminden sadece İzmir’de 101 adet han inşa edildiğini kitapta paylaştığı fotoğraflar görülmeye değer.
Siz değerli okuyucularımdan bu konuda etkin ve bilgili olanlarınız var ise destek olmanızı bekliyorum. Sadece Çakaloğlu Hanı değil, adını yazmakla sayfaya sığdıramayacağımız kadar çok yapı var. Lütfen sessiz kalmayın, bu yapıların çığlığına kulak verin, yapılan yanlışa, vurdumduymazlığa hep beraber bir son verelim...
YORUMLAR