Bu hafta, dillerimiz de pelesenk olmuş ‘’ Agora Meyhanesi’’ şarkısının, şiirinin ve birçok duygu yüklü şiirlerin söz yazarı, Şair Dr.Onur Şenli ile tedavi gördüğü hastane odasında ki ziyaretim sırasında karşılıklı sohbet etme sansına eriştim. Sağlık sorunlarının rağmen, tüm içtenliği ve gülümseyen yüzüyle kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi samimiyetle, tadına doyulmaz geçmişten günümüze uzanan bir sohbetin içinde yer aldık. Ben Hasta ziyareti kısa olmalı gideyim dediysem de,’’ ben paylaştıklarımla dinlendim dedi’’, değerli eşi Kıymet hanımefendi de Onur bey canlandı kal lütfen diye teyit edince ziyaretin uzamasında sakınca görmedim. Şair Dr.Onur beyin ve zarif eşinin paylaştıkları bu köşeme sığdırılamayacak kadar önemli ayrıntılar içeriyor, bir dönemin tarih belleğini oluşturacak hazine niteliğinde diyebilirim. Düşünün ki, eşi Kıymet hanımla ilk tanıştıklarında boyundan büyüktü sazı diye takıldığı, Kıymet hanımdan kusursuzca yorumladığı Kütahya yöresine ait olan Elif dedim, be dedim türküsünü dinlediğinden bahsedip, bana da hatırlatmak için nağmelerini mıraldaması. Düzenledikleri, katıldıkları şiir matineleri, ya o hamam da yıkandıkları akşam üzeri Avni Anıl ile Ali Rıza beyler ve naif bir hayranlarıyla tanışma fasılları, biz de bir gülmek krizi diye anlatırken, adamın yüzü dün gibi gözlerimin önünde diyerek o günlere uzanıp, kahkalar attık beraber, Ali Rıza beyin program giriş müziğinin nağmesini mırıldanışı, Yılmaz Yüksel, Atila İlhan, Melih Ergen, Şadan Gökovalı gibi edebiyat dostlarından bazıları, ismini yazamadığım bir çok dostunu andık, Avni Anıl ile en hızlı yaptıkları güftelerden bazılarını dile getirip mırıldanışı, azıcık söyleyişi engin, duru, öz Türkçesi ile aktardığı anıları arasında arada coşup da, şairlerini aşan şiirlerden bazılarını gözümün içine bakarak, o şahane yorumuyla dile getirdi. Bu köşeye bunca anısını kaleme alıp sığdırabilmek mümkün değil. Belki izni olursa özel bir röportajla sizlerle paylaşabilirim. Ben de izniyle aldığım ses kayıtları mevcut, özledikçe, bu özel anları tekrar tekrar sesinden dinleyeceğim. En büyük arzusunun bu güne kadar yazdığı şiirlerini, kendi sesinden kayda almak olduğunu dile getirdiğinde, sevgili dostum Nejat Altıok ile bu hususta zevkle, seve seve yanında yer alacağımızın, sözünü verdim. Diliyorum bir an önce sağlık sorunlarını aşar ve bu dileğini beraber yerine getiririz.
Bu yıl, geçtiğimiz Mayıs ayında kuratöratörlüğünü yaptığım, Atölye Su grubu olarak Aziz Vokulos kilisesinde gerçekleştirdiğimiz ‘’Geçmişten Günümüze Basmane Semtinde Minyatürlerle Yaşam ‘’isimli sergimiz de, Semt Belleği belgeselini de yayınlamıştık. Belgesel Çalışmalarını beraber gerçekleştirdiğimiz dostum Nejat Altıok ile bu belgeselde olmazsa olmaz dediğimiz, Basmane semti denilince emeklerini es geçemeyeceğimiz, araştırmacı yazar Orhan Beşikçi ile Ulu Çınar Ağacının gölgesinde, Altınpark da kahve içip sohbet etmek üzere bir araya gelmiştik. Sohbet sırasında, Sevgili Orhan Bey, Şair Dr.Onur Şenli ile yaptığı özel röportajından ve Agora Meyhanesi Şiirinin hikayesinden bahsetmişti bizlere. O dönemin ‘’Neşter’’ isimli dergisinde ilk kez yayınlanan ve ünlü besteci İsmet Nedim tarafından bestelenen ve Gönül Yazar’ın Arya plak’a okuduğu, çok satanlar arasında yer alan plağı bulmaya çalıştığını söylediğinde, bizler de bakalım bulabilirsek Şair Dr.Onur bey’e takdim etmek isteriz demiştik. Aradan günler geçti, Şair Dr. Onur beyle, Avni Anıl Korosunun Şef’i, Türker Atik bey vesilesi ile tanıştırılıp, konuşabildim, ziyaret etmek istediğimizi malum plağı da takdim etmek, hatta dinletmek isteğimizi dileğimizi dile getirdim. Nihayetin de arayıp bulduğum plağı, bizzat takdim edebildim, bu vesile ile Kıymetli Şairimiz Dr. Onur beyle bir araya geldik. Plağı eline aldığında ‘’Fikri Sınai Mülkiyet’’ davasını müteselsil sorumlu şekliyle açtığını, fazlaca şahidin olması nedeniyle, uzun süren davayı on yıl sonra kazanarak sonuçlandığını, o dönemde plak firmasının batması, Bestekar İsmet Nedim’in Yurt dışına gitmesi nedeniyle mecburen Fuar da sahne alan Gönül Yazardan Tahsil edildiğini, tebessüm içinde anlattı.
Dava sürecinde, dostu Suha Akın’ın Fuar da, sahne alan Zeki Müren’le öncelikle Gazeteci olarak tanıştırıldığını, ilerleyen sohbet sırasında, sadece gazeteci özelliği olmayıp, ‘’Agora Meyhanesi’’ şiirinin şairi olarak bilinmesi gerektiğini vurgulayarak takdim edilmiş. Zeki Müren’in yanın da o tarih de Mustafa Kandıralı’nın bulunduğu, İstanbul’da bu şiirle bir çok hanıma kur yapıldığını, gönüllerinin çelindiğini, şirininiz meşhur oldu diyerek latife yapmışlar. Ve ardından ’’ bu şarkıyı benden, Zeki Müren’den dinlediniz mi ‘’diye sorar, geç saatlere kalırsak, Sidik Ali meyhanesinde oturduklarında hoparlörden sesinin işitildiğini söyler şairimiz.( Bu isim, Şair Dr. Onur beyin yaptığı, Dünyayı Kadehte Görenler seri röportajlar, salaş meyhaneler çalışması sırasında kendisi tarafından verilmiş.) O halde, bu gece şarkıyı senin için seslendireceğim, dinleyiniz lütfen diye cevap verir. Gece program sonrasında, Şair Dr. Onur bey tebrik için kulise gitmeye karar verir, o sıra da Zeki Müren’in yanında bulunan Müzeyyen Senar’a, ’’ bu genç ‘’Agora meyhanesi’’ şiirinin söz yazarı. Bizim, İsmet Nedim’e ve Gönül Yazar’a dava açmış’’ diyerek takdim eder. Müzeyyan Senar şaşkın bakışlarıyla, tanışıp ilgilenir ve gerekirse şahit olurum ‘’iyi yapmışsın, çok iyi yapmışsın. Ha sırtında ki ceketi çalmışlar, ha şiirini çalmışlar oğlum, iyi yapmışsın’’ diyerek, hatta istenilirse şahit olabileceğini dile getirir. Şair Dr.Onur bey, buna gerek olmadığını yeterince şahidinin olduğunu destekleri için teşekkür eder. 1968 yılında Mehmet Aslan’ın ‘’Agora Meyhanesi’’ filminin çekimleri için Sadri Alışık İzmir’dedir. Beraber semti gezerler, Sadri Alışık aradaki samimiyete güvenerek takılır, Şair Dr. Onur Şenli’ye bana da tazminat davası açmazsın inşallah diyerek. Gönlümüzden geçen, Malum Plağı Kıymetli Şairimiz Dr. Onur Şenli’ ye takdim ederken, sevdiğimiz ortak birkaç dostumuzla beraber dinleyip, iki kadeh içip geçmişi yad etmekti. Şimdilik bu planı, Sevgili Onur Beyin sağlıklı olacağına inandığımız, umut bağladığımız yarınlara erteliyoruz. Sevgili eşi Kıymet hanımefendi, anneciğinden emanet bana diyerek sevgisiyle kuşattığı eşine öyle güzel bakıyor ki, vefa duygusunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Onlar, karı koca olmaktan öte dost olabilmeyi başarmışlar. Sevgili Kıymet Hanımefendinin ziyaretim sırasında ki yakınlığı ve desteği, belki de eşinin yanında ki sağlam duruşu, çabalarıyla gönlümü nasıl fethettiğini kelimelerle anlatamam. Yüce Yaradan’ın izniyle, Kıymet Hanımefendinin özel ilgisiyle, sevenlerinin iyi dilekleriyle Sevgili Dr. Onur Şenli’nin iyi olacağına inancım sonsuz. Benimle bu eşsiz anılarını paylaştığı için kendisine sonsuz müteşekkirim.
Ömrüm boyunca en değerli anılarım arasında yer alacak bir zaman dilimini paylaştık. İtiraf etmeliyim ki, çok şanslı olduğumu hissettiğim kadar, geç kalınmış bu ziyaretten muzdarip olduğumu, bunca yıl neden cesaret edip bir araya gelmediğimizi düşüne dururken, Şair Dr. Onur Bey’in Hastane odasında ki penceresine uzanan, ağacının dallarında ki, ham şeftaliler kadar eksik olduğumu hissettim. Ezberinde en az otuz’a yakın şiirin olduğunu belirtip, bazılarını dile de getirip yorumladı. Yıllarca eksiksiz aktarsa yaşadıklarını, hafızasında biriktirdiklerini, o olgunluğa erişebilmemiz sanıyorum bir çoğumuz için imkansız olacaktır.
Uzandığı hastane yatağında tüm sağlık sorunlarına inat, gülümsemesiyle, yaşama dört elle sarılan duruşuyla, hayranlık uyandıran mağrur, usta yorumuyla ezberinden eksiksiz, bir an bile duraksamadan , Ziya Osman Saba’ya ait dizeleri ellerimi tutarak, gözlerimin içine bakarak okudu. Bu anımız, mıh gibi hafızama kazındı.
İlk yağmur damlası düştü
Kuru yapraklarına güzün,
Ardından kış kıyamet,
Dert, hüzün.
Alın yazısı hepsi…Kısmet…
Ha yazı, ha kışı geceyle gündüzün,
Kimbilir kaç günü kaldı,
Ömrümüzün?
YORUMLAR