EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK!
Pelin Uğur

Pelin Uğur

EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK!

03 Ekim 2017 - 12:11

03 Mart 1924’de Tevhit-i Tedrisat Kanunu ile Milli Eğitimde Din ile Eğitim verilme medreselerin kapatılması ile son buldu.. Sayın Cumhur Başkanımız adıyla tadilatı yapılan eğitim gördüğü Lisenin açılış merasiminde yaptığı konuşmasında ‘’ İmam Hatip Liselerinde sadece din dersi verilir gibi bir algı var cahil toplumumuzda, onlar bilmiyorlar ki; Tarih, Türkçe, Matematik dersleri de en iyi şekilde verilmekte bu okullarda ‘’ diyerek serzenişte bulundular. Bu söyleme dayalı seslenişte yer alan cahil toplum bireyi olduğumu kabul etmeksizin, İmam hatip okulu mezunlarını da hafife almaksızın gerçekleri irdelemek adına bu yıl 6. ve 7 sınıf öğrencilerinin yapılan TEOG sınavlarında 400 puana ulaşamadıklarını söylemeliyim. Hala, kaosa neden olan ani sistem değişikliklerinin hangi cesaretle uygulandığını, atılan büyük adımların nasılda bizleri uçurumun kenarına kadar sürükleyebildiğini bir ebeveyn olarak görmekte sorgulamaktayım. Bu günlerde TEOG sınavının bile neden aniden kaldırıldığını anlamakta da zorlanıyorum. Bir zamanlar Eğitim sisteminde değişiklik yapılmadan evvel, eğitim şura’sından bilgi ve görüş alınırdı. Fakat; günümüzde değişiklikleri takip etmekte zorlanıyoruz. Geleceğin Mimarı çocuklarımız zor bir dönemden geçiyor. Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz da ‘’ Bizim doğalgazımız, petrolümüz, elmas madenimiz yok. Elmastan değerli eğitimimiz var’’ demişler. Gerçek olmasını nasıl da isterdim, maalesef gerçekler ortada demeçler kulağıma samimi gelmiyor. Hele ki Atatürk İlke ve Devrimlerine dayalı sistemin kaldırılıp yerine konanlarına bir bakalım. Yine de içimde umut var, gelecek güzel günler var karamsar olmak istemiyorum. Bireysel olarak bu toplumda üzerime düşenleri yerine getirmek için çabalıyorum, sizler de bu halkaya dahil olun lütfen. Her şeyi devletten beklemeyelim, bireysel olarak toplumu ileri seviyeye taşımak adına emek verip vazifelerimizi gerçekleştirelim. Deniz yıldızı hikayesini unutmayalım uygulayalım. Yoksa gerçekten çok geç olacak, ülkemize, yetişen gençlerimize, sanatçılarımıza, bilim adamlarımıza, aydın yazar çizer fikir insanlarımıza çok yazık olacak. Birer ikişer kaybediyoruz, güzelim aydınlarımızı. Beyin göçüne dur demeli, ülkemizde kalmaları için uygun zemin hazırlamalı. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, fikirlerimizi özgürce ifade etmekten korkar olduk. Kalabalığın içinde, aydın kesim olarak yalnız kalmamak gerek. Şeriatla yönetilen ülkelerde dini temele dayalı eğitimleri alan ülkelerin Bilime, uygarlığa ne kattıklarına bir bakmak gerek.

Eğitim Öğretimde geçmişte uygulanan 1968 yılı müfredatı, günümüzde tamamen değiştirilmiş olup artık uygulanmamaktadır. Eğitim sistemi bu müfredata göre İlköğretim 1,2,3 sınıflarında öğrencilere hayat bilgisi dersleri kitabında Milli Bayramlar ve 10 Kasım haftası, Atatürk ile ilgili geniş bilgiler verilirdi. 4. ve 5. Sınıflarda tarih derslerinde Atatürk’ün hayatı, İlke ve İnkılapları, devrimleri ve Kurtuluş mücadelesi çocuklara eksiksiz abartılmaksızın anlatılır Atatürk, Vatan, Bayrak, Millet sevgisi verilirdi. Birinci sınıflarda okumaya başlayan çocuklara ilk öğretilenler ‘’Ne Mutlu Türk’üm Diyene’’, ‘’En Büyük Türk Atatürk’’ fişleri değil miydi? Bir çoğumuz bu eğitim sistemiyle eğitim alıp yaşama adapte olmayı başladık. O güzelim yıllarda ayrımcılık yoktu, etnik kökenler, din, dil, ırk sorgulanmazdı. ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ ilkesiyle Vatan sevgisi kazandırılırdı. Milli Eğitim Bakanlığı’da bu uygulamaları destekler gerek seminerler düzenler, filmler gönderirler bu hassas konuda ki tutumlarını sergilemiş olurlardı. Atatürk’e dil uzatan olsa soruşturma geçirir, meslekten, camiadan men edilirdi. Şimdi ne acıdır ki çöp kutularında Atatürk resimleri, büstleri, heykelleri yıkılıp kaldırılıyor.Yetkililer neden gereğini yapmıyor? Bu cesaret nereden geliyor, içime bir türlü sindiremiyorum. Bu çirkinliğe neden olanları kınıyor, lanetliyorum. Atatürk’ün gençliğe hitabesiyle büyüyen neslin bir parçası olarak, En büyük Türk ATATÜRK diyerek, Tükenmeyecek sonsuz saygım, sevgimle, şükran duygularımla, unutanlara misilleme yaparak köşemde paylaşma gereği duyuyorum.

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

YORUMLAR

  • 0 Yorum