Hayat yolunda ilerlerken öğrendiğim bir tek gerçek var. ‘’ İnsan onuru için yaşar, kimseye eyvallahın olmasın, bana bile ’’derdi rahmetli babam öğüt verirken. Yirmi dört yıl evvel, aklımda kavak yelleri eserken, henüz on sekiz yaşıma girmiştim ki; çok sevdiğim babam ani kalp krizi sebebiyle hayata gözlerini yumdu, gözyaşı döküp yas tutmaya fırsat bulamadan hayatın gerçeklerinin içine atılmak zorunda kaldım. İlkokul çağı itibariyle çalışıp harçlığımı kazanınca bu öğüdü uygulamak zor olmadı. Öyle ki; bir gün babamla fikir ayrılığına düştük, tartıştık. Küstük birbirimize, benim gönlümü almasına fırsat vermemek için uzak durdum ve bir sabah acı vefat haberiyle başladık güne. O günden buyana içimde hazmedemediğim demirden bir leblebi, zamanı geri sarıp hata yaptım diyemiyorsunuz. Kendinize ders çıkartıyorsunuz. Küskünlüğü bu yüzden sevmem, bir kez ayağına kadar gider hata yaptım der özür dilerim gönünü alayım der konuşurum tekrarına gururum izin vermez. Hayatta istediğiniz kadar başarılar elde edip, diplomalar, sertifikalar alıp kendinize statü yapıp, çevrenizdeki insanlarla iyilikler, güzellikler paylaşın içinize çöreklenen bu acıyı hafifletmek mümkün olmuyor. Yüzünüz gülse de geçen zaman içinde, acınız hep içeride bir yerde çöreklenip olmadık zamanda sizi zayıf düşürüyor. Cemal Süreya ‘’Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?’’ şiiriyle ifade etmiş ya acısını, benim babam da bir kez öldü işte o gün büyüyüp ayaklarımla yere basmayı öğrendim. Söylenen gerçek; öldürmeyen acı, sizi güçlü kılıyor. Başınız dik, alnınız açık, onurla yaşamanızı mümkün kılıyor.
Her tercih, bir vazgeçiştir esasında. İnsan koltuğunun altına birkaç tane karpuzu sığdırıp çok istese de yol alamıyor. İnsanlar sonradan lider olmuyor, kendimden biliyorum doğuştan bahşedilmiş yetenektir liderlik vasfı. Becerileriniz vahiy iner gibi olaylar karşısında aniden ortaya çıkıyor. Hiçbir zaman sıradan insanlar gibi, işimi yapıp alayım ücretimi kenara çekileyim kıyıdan yola sessizce devam diyemedim bu nedenle. Canımı dişime takar, içinde yer aldığım sorumluluğun hakkını sonuna kadar vermek isterim. Verdiğim sözler de, beni dolayısıyla çok bağlar. İşini yaptığım insanlarda bu nedenle seçici olurum. İş ve emek benim için kutsal ve değerlidir. Özel hayatla, işi birbirine karıştırıp duygusal davranmayı tercih etmem. Az olmayan bir süredir, Gazetem İzmir yazılı ve görsel basınında kıymetli dostum Salih Erkek tarafından şahsımı onurlandıran Genel Koordinatörlük görevi telakki edilmişti. Bunca yılın korkusuzca yazan, çizen gerçeklerin üzerine giden ‘’Erkekçe’’ programını yıllarca takipçilerine izletip, yazdıkları Hz. Ali kılıcı kadar keskin olan, ismi marka olmuş bir gazeteciden gelen bu teklife hayır demek mümkün olmadı bir hayli yol aldık. Kendisi, bu süreçte asla unutamayacağım deneyimler kazanmama olanak sağlayacak, amatörlüğüme büyük sabırla tahammül ederek yüceliğini gösterdi. Kadim dostum Salih Erkek’i ne kadar sevdiğimi, saydığımı burada yazmaya kalksam kelimeler yeterli olmayacaktır. Fakat; hayır diyemeyeceğim yeni bir oluşumun içinde olmak zorundayım ve Gazetem İzmir’deki işime gerektiği kadar zaman ayıramayacağım; yüce gazetecilik mesleğine saygımdan ve bir işi bölünmeden tam yapmak düşüncesi ile üzülerek veda etme zamanımın geldiği bilgisini sizlerle paylaşmak zorundayım.
Gazetem İzmir’deki görevim vesilesi ile beraber çalışıp, yol aldığımız, Genel Yayın Yönetmenimiz Yusuf Erkek, Grafikerimiz Umut Erses, Ali Davutoğlu, Haber Müdürümüz Buket Karaldı, Muhabirimiz Buse Duman ve konularında uzman köşe yazarlarımız; Neslihan Aydın Batok, Harika Külçür, Nalan Yımaz, Gülay Altınbaş, Sevilay Odabaş, Mustafa İmrak, Muhammet Gömük, Süleyman Gök, Remzi Duman, İlhan Yaman takım arkadaşlarımıza başta imtiyaz sahibi kıymetli kadim dostum Salih Erkek olmak üzere hepinize ayrı ayrı şükran duygularımla çok teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki; Gazetem İzmir Salih Erkek farkıyla dün olduğu gibi yarın da var olacak doğruların, gerçeklerin peşinden yumak sarar gibi büyüyerek hak ettiği yere gelecek. Ben görevimden ayrılırken, içimde buruk bir hüzün olsa da, Gazetem İzmir İmtiyaz Sahibi ve kıymetli dostum Salih Erkek’in dostluğu vesilesi ile çok kıymetli insanları tanıyıp, yaşamıma katıp zenginleşmenin mutluluğu içindeyim. Gerçek dostluklar arasında gerçekten istenilirse mesafe mefhumu engel olmaz. Bir telefon kadar yakınınızda olacağım.
Birkaç gün sonra Ramazan Bayramını kutluyor olacağız. Günümüzde insanların birçoğu, bugünleri tatil fırsatı olarak değerlendirip şehir dışına kaçmayı tercih edeceklerdir eminim. Ben her zamanki gibi büyüklerime ziyarete gidip gönüllerini almaktan yana hareket edeceğim. Bakarsınız onurlu davranmak isterken, hiç istemeden kırdığımız kalpleri bayram vesilesi ile tekrar kazanmak mümkün olur. Hayat kavgalarla, küskünlüklerle zaman kaybetmeyecek kadar kısa, bunu idrak etmek gerek. Yazıma son verirken, tüm İslam âleminin Ramazan Bayramını çocuk yüreğimle kutluyor, hayırlara, güzelliklere vesile olmasını sevgi ve saygılarımla diliyorum.
YORUMLAR