GEÇMİŞ ZAMAN BAHÇESİNDE IŞIK HÜZMESİYLE AYDINLANMAK…
Pelin Uğur

Pelin Uğur

GEÇMİŞ ZAMAN BAHÇESİNDE IŞIK HÜZMESİYLE AYDINLANMAK…

09 Mayıs 2018 - 17:53

İzmir sevdalısıyım, yaşadığım şehri tanımak için her gün bir noktayı keşfe çıkmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Yanlış anlaşılmasın, Avm ya da alışveriş merkezi gezintisinden bahsetmiyorum. Kadim şehrimize kimlik kazandıran tarihi kültürel varlıklarımızın yer aldığı semtlerden bahsediyorum. Mesela Kadifekale, çocukluğum geçti dönemeçli, yolu yokuşlu sokaklarında. İzmir’in en büyüleyici panoramik manzarasına sahip enfes bir semttir. Hala vakit buldukça, elinden tuttuğum çoğu dostumu alıp şahane manzaraya karşı kahve içmeye götürmekten büyük zevk alırım. Hayal kurmayı, tarihi Agora kazı alanı mıntıkasında bulunan Hürriyet Ortaokulunda öğrenci olduğum yıllarda yayan gidip gelirken öğrendim. O sokak arasında bulunan yokuşları tırmanırken susayıp da, tulumbadan su çekip içmenin zevki paha biçilemezdi. Evinin göbekli penceresinde, güvenle oturtup elindeki akide şekerini ya da leblebi tozunu yiyen çocuğun gülümsemesi ömre bedeldir. Peki, kapısının önünde Vita tenekelerinde yetiştirilen rengârenk sakız sardunyalar, maviş yasemin ve sellukalara gülümseyerek bakıp da yeni başlayan güne umutla merhaba demeden komşu kapımızın önünden geçer miydik ki? Bu sokak aralarında oynanan, teknolojiye yenik düşmeden evvel bugün adı neredeyse unutulan gazoz kapağı çevirmece, topaç, birdirbir, istop, yakar top, ip atlama, beş taş, yağ satarım, bal satarım oyunları tebessüm yaratmadı mı yüzünüzde anımsayınca? Hangimizin dizinde şeytan uçurtmamızı coşkuyla gökyüzünde havalandırmaya çalışırken düşüp yara açılmadı ki? bir düşünelim. Bugün bu semtlere burun kıvırıp, sokaklarına girmeye, adım atmaya çocuğunu ailesini götürmeye cesaret edemiyor birçok vatandaşımız. Kısmen haklı tarafları var. Güvenlik kısıtlı diyorlar. Binanın kapısını, penceresini söküp, sokak mazgallarına, tarihi çeşmenin tasını, kurnasını söküp yok eden talan edenler seni de bir köşede kıstırıp neler yapmaz ki diyorlar. Kıymetli eşya ya da fazla para ile aman gitme diye uyaranda maalesef çok oluyor. Maalesef görüyoruz kuşlu cami civarında bir kadın sığınma evi yok kadınlar satılıyor hala kanayan bu yaraya merhem olamadı sayın yetkililerimiz. İç sesim diyor ki; bugün korkuyorsanız hazine değerindeki çocukluk anılarınıza sahip olduğunuz semtlere adım atamıyorsanız, hatanın çoğu bizde, teker teker elimizi ayağımızı çektik. Bakın, göz gezdirelim Anafartalar caddesine ulu Çınar ağacının önünden adım adım yürüyelim mezarlık başına kadar. . Hatta çıkalım mumlu kahvede soluklanıp kahve içelim dilsiz güngörmüş masasında geçmişi yâd edelim. Kuşaklardır yaşayan semtin birçok yerlisi düzensizliğe dayanamayıp terk edip gitti çok katlı apartmanların, sitelerin olduğu lüks semtlere. Semt değiştirdik, yaşamı kolaylaştırdık belki, ama sokak kültürü ile büyüyen mahalle tozunu yutmuş bir neslin bireyi olarak ben artık iflah olmam diyorum. Çok katlı apartmanlarda çocukluğumda mutlu olduğum keyif aldıklarımdan mahrum kalıyorum. Ne tekrar terk ettiğimiz mahallemize ne de abartman dairelerimize sığabiliyorum. Gidip anılarımı tazeleyeyim dediğim sokaklar şimdi bana yabancı gibi adeta birkaç semtin sahip çıkan kadim esnafları olmasa helvacı ihsan amca, Öztat Kardeşler, Kasap Eyüp, Dönerci Mustafa bey, Terzi Reşat Yoğurtcular, Kahveci Tami gibi anıt gibi semti koruyan anlam yükleyen değerli dostlar iyi ki varlar. Onların dışındaki tabelalar, esnaftaki değişiklik sizin de dikkatinizi çekecektir. İnsanın içi acıyor, demirden bir leblebi yutmuş gibi hazmedemiyorum. Bu kadar pervasız nasıl olunuyor, çoğu zaman hayret ediyorum. Dolayısıyla,’’ sayın valimiz, kaymakamımız, İzmir İl turizm kültür müdürlüğümüz, belediye başkan/larımız ve danışmanları uyuyorlar mı?’’ diye cevabını merak ettiğim soruya yanıt arıyorum. İzmir, 8500 yıllık yerleşim alanı olarak onca tarihi dokuya sahip inanılmaz zengin kaynaklara sahip; maalesef vefasızca sahip çıkılamıyor.

Konak Belediyesi, hazine değerindeki kültür varlıklarımıza ait kıymetli araştırmacı yazarlar topluluğu yazınları, fotoğraf ve belgeleri 2009 yılı Kasım ayında Kent Konak KNK ilk sayısından buyana müdavimi olarak heyecanla takip etmekteyim. Ne çok bilmediğimiz, keşfedeceğimiz alan varmış derim her okuduğumda. KNK dergisi bu yıl, birçok ödüle layık görüldü. KNK Dergisinin geldiği noktadaki başarılarında hiç kuşkusuz, tarafsız olduğuna inandığım gazeteci yönünün yanı sıra, yoğun emek çaba sarf eden, vizyon sahibi, centilmen kişiliğiyle tanıdığımız Yayın Koordinatörü Işık Teoman’a ait olduğunu bilmeyen yoktur sanıyorum. Bu hafta, önce şaka olmalı diye düşündüğüm sonrasında üzülerek gerçek olduğunu öğrendiğimiz işine son verildiği haberini aldık. Benim de içim acıdı, vefalı okuyucunuz , takipçiniz olarak yazımda bu duruma değinmeden edemedim. Ayrıca okuyucunuz olarak, çocuk günlerime çıkarttığınız zaman yolcuklarımdaki mihmanderliğiniz için emeği geçen tüm araştırmacı yazarlara , öncelikle sizin nezdinizde şükran duygularımla teşekkür ediyorum. Sayın Sema Pektaş’ın istenilirse çözüm üreteceği düşüncesini taşıyarak, KHK engelinin önüne bir hukukçu olarak geçebileceğini düşünüyorum . Bunca yılın emeğinin ödülendirilmesi gerekirken bir yanlış anlama olmalı diyorum. Sehven verilen kararın telafi edilmesini, elimize aldığımız sonraki sayılardaki KNK dergilerinde Işık Teoman’ın yayın koordinatörü olduğunu görmeyi yürekten diliyorum.

YORUMLAR

  • 0 Yorum