Geldik yılın en çok sevdiğim Aralık ayına. Benim için çok özeldir. Neden mi? der iseniz uzun yıllardır bilinçli okumaya başladığım yıllardan bu yana felsefesine hayranlık duyduğum, nefsimi terbiye etmemden tutunda, beni ben yapan toplumda kabul görüp, saygın bir kişi olmamın temel unsurlarının sebebidir Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî. Yediyüz yıldır düşünceleriyle sadece İslam âlemini değil, onun düşünceleriyle tanışmış değişik dine mensup milyarlarca insanı etkilemiş olan büyük mutasavvıf, şair, düşünce adamının unutulmaz sözlerini yaşamına düstur edinmemiş olanımız var mı?
Peki, Konya da düzenlenen Şeb-i Arus törenine katılmayanınız var mı? Var ise hayıflanmalı bir an önce program yapıp izleyen yıl için şimdiden plan yapmalı derim. Biliyoruz ki; Şeb-i Arus Mevlevilikte Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin öldüğü gecedir. Mevlana Celaleddin Rumi, bu geceyi Rabb’ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırır. Rumi’nin ölüm yıl dönümlerinde 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak isimlendirilmeye başlanılan törenler, halk arasında “Şeb-i Arus” olarak da anılmaktadır. Diğer illerde bir çok yer de STK veya Belediyelerce düzenlenen törenler oldu. Ama aynı lezzette olması sanıyorum mümkün değil. Mensubu olduğum Alsancak Musiki Cemiyeti ile üç yıl Mevlana’yı anma sema töreni gerçekleştirdik. İlki İsmet İnönü Kültür merkezinde, son iki tören Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü Musiki Günleri etkinliğinde yer aldı. Salonda oturacak yer bulamamış konuklar merdivenlerde oturup sema törenini hayranlıkla izlemişler, biz de vesile olup İzmir’de hakkıyla sema törenini gerçekleştirmenin onurunu yaşamıştık. Bu törende bizlere ev sahipliği yapan Sayın Rektör Mehmet Füzün’e, Danışmanı İhsan Çelikdemir’e, Konya’dan ricamı kırmayıp gelerek törenin olmazsa olmazı Postnişin Mustafa Holat’a, semazenbaşı İhsan Alp’e ve diğer semazenlere, sazendelere, yönetim kurulu ve üyelerimize, koro şefimiz İsmail Devrim’e, Ahmet Nuri Çağdaş’a, hırka ve cüppe bulamadık diye telaşa düştüğümde İl turizm kültür Müdür yardımcısı olduğu dönemde Mustafa Akkaya’nın içtenlikle desteklerini esirgemediler. Var olsunlar. Hatırlamak bile iyi geliyor insana, onur duyduğum ender günlerden biridir. Sema törenine katılımlarıyla doğru bir iş yaptığımızı yürekten hissettiren musiki şinaz dostlarımıza ve emeği geçenlere şükran duygularımla bir kez daha teşekkür ediyorum.
Tören vesile oldu, Kıymetli büyüğüm Postnişin Mustafa Holat ile paylaşımlarımızla dostluğumuzu pekiştirme sansını yakaladık ve daveti ile geçtiğimiz tarihlerde 03 Mayıs’ta Mevlana Celalettin Rumi’nin karşılama törenine Konya’da katıldık. Bizi evinde yatılı ağırlayıp, mihmanderliğinde Konya’yı tanıma şansını yakaladık. Kendi gibi ailesinin de gönlü çok yüce sağolsunlar. Sema töreninin, ritüelinin ne olduğunu işte o zaman yerinde izlediğimde, bizzat katıldığımda tam anlamıyla idrak ettim.
Yıllardır üzerinde çalıştığım, bir hayalim var burada sizlerle paylaşmak isterim. İzmir’de Basmane semtinde Patlıcan yokuşunda günümüzde boş bir arsa görünümünde olan, özel mülk olması ve sahiplerinin yurt dışında yaşaması nedeniyle öylece kaderine terk edilmiş bir arsa düşünün. Bu arsayı değerli kılan üzerinde bir zamanlar tarihe tanıklık etmiş dergahın, Mevlevihane’nin bulunması, fakat sonradan yerleşen insanlar burunlarının ucunda neyin yer aldığını bilmiyorlar. Gidip sorun mesela burada ne vardı? Diye, az Türkçe ve şaşkın bakışlarla alacağınız cevap bilmiyoruz olacaktır. İzmir’li olanlar, burada doğmasa da bu coğrafyada yaşayanlar kültür hazinelerimize sahip çıksınlar, ben elimi taşın altına koymaya varım. Gelin elbirliği yapalım tarihi Basmane semtinde müze şeklinde yer alacak Mevlevi Dergahı’nı bir arada yaratalım. Ben ve Geleneksel Türk sanatlarına gönül vermiş Atölye Su üyesi arkadaşlarım, Kurucumuz Selin Uğur ile konuştuğumuzda birer reprodüksiyon ve orijinal eser vermeye hazırız. Bir çok sanatçı dostumun, Türkiye’nin her yerinden bu oluşuma katılarak destek vereceğinden eminim. Fakat; doğru eserlerle müzeyi donatmak mesele değil sizler de biliyorsunuz. Mesele vizyon sahibi olmayan şehrin idarecilerinde, Belediye Başkanlarında ve danışmanlarında. Yüzyıllardır geçmişten günümüze miras kalan tarihe tanıklık eden binalara uygulanan işgüzarlık yeterince can sıkıcı. İzmir Tarihi ve kültür mirasları böylece kaderine terk edilmemeli, koruma altına alınmalı. Taşeronlara verilen yüksek bedelli ihalelerle memlekete yol, tramvay, kaldırım, mazgal temizliği yaptırmakla olmuyor. Dev aynasında kör gördükleri, bir türlü bitmek bilmeyen kötü planlamayla yürütmeye çalıştıkları proje çalışmaları ortada. Desek ki; bir kızım bütçe ayırın, bir bina tahsis edin İzmir için ciddi bir katkı saylayacak bir projemiz var, kırk dereden su getirilir. Düşününce gerçeklerle yüzleşiyorum, bu proje belediye nezdinde değil de, vizyon sahibi iş adamlarıyla firma sahipleriyle gerçekleşecek hissine kapılıyor, hayalimin bir gün gerçekleşeceğine inanıyorum. Ticari kaygısı olmadan, manevi değerleri yüksek, İzmir Şehrine vefa duygusu ile hazırlayacağımız bu özel projeye destek almak için sanıyorum başka güçlü kaynaklar bulmak da mümkün olacaktır. Bu yazımı çağrı olarak kabul edip, fikriyle, bilgi ve deneyimleriyle bize projemizde destek olmak istetenler eposta adresinden bana ulaşabilirler. İlgi ve alakanız için peşinen teşekkür ediyorum.
YORUMLAR