Notlar, Başarının Göstergesi Değildir!
Pelin Uğur

Pelin Uğur

Notlar, Başarının Göstergesi Değildir!

22 Ocak 2018 - 18:05

Geçtiğimiz günlerde çocuklarımızın karne alma heyecanına ortak olduk. Sosyal medya üzerindeki paylaşımlara bakınca bir çok ebeveyn arkadaşlarımın coşkuyla hızlarını alamayıp, başrolü çaldıkları hissine kapıldım. Veyahut en iyi anne baba olmanın göstergesi olarak çocuklarımızın getirdiği takdir belgeleriyle tescillendiğini mi düşünüyorlar acaba, diye düşünüyorum. Not ortalamam çoğu zaman mükemmel olmasa da, ortalamanın üzerinde istikrarlı okumayı çok seven bir öğrenci olarak, çokça teşekkür ve takdir belgesi de alan bir öğrenci olma zevkini de yaşadım. Hatta ilkokul yıllarımda sınıfın en çalışkanı olarak, elması en önce kızaranlardanım. Düzenlenen şiir yarışmasında aldığım ödülü de katarsak göğsümü kabartma hakkım olsa da mütevazı olmayı, hala ham olduğumun bilinciyle haddimi bilmişimdir. Bunun nedeni de, bugün fiziki olarak yanımızda olamayan rahmetli babamın sözleridir. Biraz başarı gördüğüm notlarımla ilgili böbürlenmeye kalksam ‘’Notlar, başarınızın göstergesi değildir.’’ der, beni sakinleştirirdi. Kendimle olan yarışım hiç tükenmedi. Kayda değer başarılar edindim diyemem fakat; İnsan olma erdemini yakaladım, toplumda kabul gören saygı, sevgi ve hoşgörüyle yaşamayı öğrendim. Hayat okulunda küçücük armağanlarla mutlu olmayı ve paylaşımlarla mutlu etmeyi bildim. Gülümseyerek, merhaba demenin tüm zorlu hendekleri aştığının biliciyle, teşekkür etmenin, özür dilemenin, seni seviyorum kelimelerinin değerini her daim bildim. İnsanlar doğarken aile ve yaşam şartlarını seçemiyor. Bugün seçme sansına sahip olsam, tekrar dünyaya gelecek olsam beni sınırlı imkanlarıyla mutlu etmeyi bilen, değerli olduğumu hissettiren saçlarımı okşadığında ellerini yüreğimde hissettiren ebeveynlerimi seçerdim. Ve aile olmanın kardeş ve abla olmanın erdemini tattıran kardeşlerimi, annelik duygusunu yaşadığım biricik kızımı…Bu kıymetli yaşam hazinelerimi kaybetme riskin var fakat deneme sonucunda trilyonlara sahip olacaksın deseler riske atmam. Aynı masanın çevresinde azıcık aşımızla mutlu olmayı öğrendik. Babam karne hediyesi olarak bana şiir yazar armağan ederdi. Radyo piyesleri dinleyerek büyüyen, sabahları şarkılar söyleyerek prenses olduğumu hissettiren bir babanın kızı olarak büyütüldüm. Zannetmeyin el bebek yetiştirildim. Ben ilkokul 2.sınıftan buyana çalışıp, kendi kazandığım harçlığımla adım atmayı öğrenen bir evladım. Önce dedemin tuhafiye dükkanında çıraklık yapardım, kalfamız ve ustamız vardı. Dolayısıyla hiyerarşi sisteminde dükkana sabahın erken saatinde paspas çekmek ve kapının önünü süpürmek benim görevimdi. Üstelik şikayet etme, ergen olma lüksümüz de yoktu. Dedem oyun oynayalım diye kapıya dayanan arkadaşlarım geldiğinde göz ucuyla bana bakar, ya çalışırsın ya da oyun oynarsın karar ver der, kaytarmama da pek izin vermezdi. İlerleyen çocukluk günlerimde babamın Basmane semtindeki muhasebe ofisinde çalıştığım dönem boyunca standart çalışan haklarına sahip oldum. İşbankası İkiçeşmelik Şubesi’ndeki harika staj dönemimdeki başarımın alt yapısını oluşturur çocukluk yıllarımda yaşadıklarım. Çocuktur deyip geçmemek gerek. Yaşantımızın temel direğini oluşturuyor. Bugün bakın çevrenize yalan dolanla iş çevirenler, küçücük fırtınada yolundan dönüp pes edenler, ağlak yapıda mızmızlanarak yaşamından şikayet edenler , tüm varlıklarına rağmen mutlu olmayı beceremeyenler, doğduğuna pişman kendinden başkasını düşünmeyip bencil yapıda olanların tamamı çocukluklarında sorumluluk yüklenmeyen, el üstünde prenses ve prens olarak yetiştirilen çocuklar. Belki bu yazdıklarımdan rahatsızlık duyup fikrime katılmayanlarınız olacaktır, abartı övgüler, gereğinden fazla başarı paylaşımları, başarının pahalı armağanlarla ödüllendirilmesi çocuklarınızın geleceğine gölge düşürür. Kişiliğinde gereğinden fazla ego yaratıp, değerlerinde kaygan zemin yaratır. Çağımız teknoloji çağı, çocukların istediklerini yerine getirirken lütfen galeyana gelip dönülmez zararlara uğramayın. Eğitim önce aile içinde başlar, kafasını elindeki telefona, tablete gömen yeterince sevgi ve şefkatle, nitelikli paylaşımlarla yetişmemiş bir çocuk istediği kadar iyi okullardan eğitim alsın, altın yaldızlı takdirnamelerle taçlandırsın hayatta başarılı olacağını insan olma erdemini taşıyacağını göstermez. Kolay yolu seçmeyin, ebeveyn olmak büyük sorumluluk getirir insanın omuzlarına, eğitim vermekten tutun da, değerli anları ölümsüzleştiren küçücük armağanlar vermeli önce kendimize sonra dünyaya gelmelerine vesile olduğumuz yavrularımıza..Toplumda kabul görmeleri için; illa ki kartvizitlerinde ünvanlar, altlarında son model uçakvari araçlar veyahut maddi durumuna ayarlı şakşakçı insanlar olmadan da kendi değerlerinin farkında, gülümseyerek merhaba diyen, dünyaya gülen gözleriyle ışıl ışıl baksınlar. Unutmayalım biz dünyaya gelmeleri için birer vesileyiz, hayat yolunda başarılı olmaları için pusula görevi görmeliyiz. Bu bağlamda çok sevdiğim, karne alma heyecanı yaşayan siz değerli okuyucularıma ve evlatlarımıza, kızımı hayata hazırlarken hatırımdan çıkartmadığım Halil Cibran’a ait şiirini armağan etmek isterim. Tükenmeyecek sevgimle …

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever

YORUMLAR

  • 0 Yorum