SELLUKALAR SARSIN BAHÇELERİMİZİ…!
Pelin Uğur

Pelin Uğur

SELLUKALAR SARSIN BAHÇELERİMİZİ…!

17 Ekim 2017 - 12:33

İzmir’in yerlileri, eskileri ‘’selluka’’ çiçeğinin büyülü güzelliğini, mis kokusunu anlatırlar, tutup elimizden geçmiş zaman bahçelerinin orta yerine taşırlar yüzlerinde beliren aydınlık tatlı tebessümleriyle. Bir zamanlar İzmir’de çok katlı beton yığınlarının henüz görülmediği, bahçeli müstakil evlerin hâkim olduğu sokaklar gelsin gözlerinizin önüne. İnsanların yabancılaşmadığı ilişkilerde komşudan öte kardeş gibi yakın paylaşımlarda bulunduğu günler. Günümüzde, apartman hayatına geçişle ilişkilerimize mesafe girmesiyle başlayan bir süreçteyiz, mahalle kültürü dediğimiz geleneksel yapıyla yoğrulmamış insanların fark edemeyeceği boşluktur. Kapı komşumuzun kim olduğunu bilmediğimiz, soğuk merhabalarla cümle kapısında göz göze gelip gülümseyen bir ifade ile karşılaşırsak şanslıyız dediğimiz, kahve içimi için Avm’lerde buluşup kahve içtiğimiz günlerde yaşamaktayız. Hâlbuki bahçeniz de özenle hazırlanmış masanız kıyısında, yer alan çocukluk günlerinizden ebeveyn mertebesine adım attığınız hatta torun sahibi olduğunuz günlerinizin şahidi kadim limon ağacının dallarından kopartırken elinize sinen ferahlatıcı kokusu ve enfes lezzetiyle hazırlanmış limonatanın, yanında halis zeytinyağlı portakallı kurabiyenin yerini bugün ne tutabilir. Başımızı kaldırıp da ruhumuzu teslim alacak ‘’Selluka’’ çiçeklerinin kokusunu hissedebilir misiniz acaba bugün gözlerinizi kapatıp hayal ederken. Kavafis’in dizelerinde ‘’yeni bir ülke bulamazsın, başka deniz bulamazsın/ Bu şehir arkandan gelecektir’’ dediği gibi, sahip çıkmak gerek kadim İzmir şehrimize. Memleketin neresine gidersek gidelim köklerimiz, doğduğumuz yaşadığımız anılarımıza sahip olduğumuz günlerde yazılır benliğimiz. Şehirlerin kökleri, hikâyeleri vardır, kulak verip dinlerseniz yüreğinizle hissedersiniz. O yüzden diyoruz ki nerede yaşarsak yaşayalım eğer İzmir’li isek; kent kültürünü burada almışsak, kolektif hafızamız bu kentte yazılmışsa hepimiz şehre anlam katan değerlerine sahip çıkma noktasında sorumluyuz. Elimizi taşın altına sokup sorumluluk almalıyız. Her şeyi yerel yönetimlerden beklemeden, Kültür hazinelerimizi koruyarak unutulmasına izin vermeden sahip çıkıp kayıt altına almalıyız.

Tam da bu ideolojiyle, Genel Koordinatörü olduğum, Geleneksel Türk Sanatları uygulamalarını yaptığımız Atölye Su’ nun sosyal projesi olarak unutulmaya yüz tutmuş ‘’selluka’’ çiçeğinin İzmir’in sembolü olarak kazandırılması hedefiyle, ‘’Sellukalar Sarsın Bahçelerimizi’’ sloganıyla birinci adım olarak Facebook’da bir gurup kurdum. Projenin ikinci adımı olarak, ünlü Havra sokağında yer alan Tarihi Küçük Karaosmanoğlu Hanında, Havra inşaat A.Ş. nin yeniden inşa edip onardıktan sonra İzmir turizm’ine kazandırılmış ‘’L’agora Old Town Hotel&Bazaar’ın ‘’ ev sahipliğinde, taş avlusunda 30 Ekim tarihinde 18.30, 20,30 saatleri aralığında Panel ve söyleşi yapılacaktır. Taş avluda, projemize gönülden desteklerini esirgemeyen, ‘’ Smyrna Mandolin grubu üyeleri Feray Şardağ, Cemal Şardağ, Önder Mumcu’’ özenle hazırladıkları repertuarlarının nağmeleriyle karşılayacaklar. Ayrıca, kıymetli varlıklarıyla panelist olarak katkı sağlayan ‘’Zıraat mühendisi Selma Aydıngöz’’, ‘’usta yazar Ayşe Kilimci’’, ‘’Gazeteci, İfod Yönetim kurulu Başkanı Lütfü Dağtaş’’ moderatörlüğünü benim ütlendiğim SELLUKALAR SARSIN BAHÇELERİMİZİ PANEL VE SÖYLEŞİ’ ye , tüm ‘’Selluka’’ sever dostlarımızı bekliyoruz. Bu projeye katkı koyan tüm dostlarımıza sonsuz şükran duygularımla teşekkür ediyorum.İyi ki varsınız. Panelin ayrıntılarını ‘’Atölye Su’’, ‘’Sellukalar Sarsın Bahçelerimizi’’ sayfalarımızdan görebilirsiniz. İlerleyen günlerde Atölye Su olarak planladığımız ‘’İzmir Selluka Festivali’’ sanatçı dostlarımızın katkısıyla daha da anlam kazanacaktır.

Bu arada küçük bir not düşmek isterim. Ticari kaygıyla hareket etmeden, gönüllülük esasıyla yaptığımız projemizin Panel ve söyleşisinde, selluka tohumu ve bitkisini armağan etmeyi çok istiyoruz. İlgili yoğunluğunu düşünerek, katılımcı sayısının belirsizliği nedeniyle her katılana selluka armağan etmek mümkün olmayacaktır. En azından bir kısmına ulaştırmak hoşluk katacaktır. İmkanı olan Belediyelerin, Parklar ve Bahçeler müdürlüklerinin, bireysel olarak bahçesinde selluka yetiştiren dostların yanlarında tohum ve bitkisini getirip katkı koymalarını rica ediyoruz. Facebook sayfamdan ilk paylaştığım yazımın en az 1500 kişi tarafından beğenilip paylaşılması doğru yolda olduğumuza dair umut verdi. Yerel Yönetim ve Sivil Toplum Örgütünde aktif olan yöneticilerimizden bu projeye destek olmaları çağrısında bulunmaktayım.

YORUMLAR

  • 0 Yorum