"Saygıdeğer İzmir’li hemşerilerim, günümüzün en zor mesleği gazeteciliktir. Hele birde elini taşın altına koyup, gazete çıkarma sorumluluğunu almak daha zor ve meşakkatli bir yoldur.
1992 yılından bu yana 25 yıllık meslek hayatım var. 2000 yılında Manisa’dan ayrılıp, İzmir’e yerleştim.
Basın sektörünü takip etmem doğal olarak önceliğimdi.
İzmir’de cesur yazı ve haberleri ile bir gazeteci dikkatimi çekmişti. Uzun süre takipten sonra yüz yüze tanışma şerefine nail oldum. O gazeteci Gazetem İzmir’in imtiyaz sahibi Salih Erkek’ten başkası değildi.
Gazetesinde köşe yazarlığı yapmamı teklif edince tereddüt duymadan kabul ettim.
Ve aldım kalemi elime.
Tabi Buca’da ikamet ettiğim için ilk yazım Buca ile alakalı olacak. Salih Erkek kardeşimin kalemi kadar kuvvetli kalemim olamaz tabi. Hakkını vermek lazım..."
Önce Buca’mızın tarihine giderek başlayalım...
Buca’da antik çağdan bu yana bir yerleşimin olduğu bilinmektedir. Buca MÖ.130’lara uzanan tarihi, birçok uygarlığa tanıklığı ile bir kültür ve tarih beldesidir. Zengin doğa ve kültür mirasını, nüfus artışına ve günümüz yaşam biçiminin ortaya çıkardığı tüm etkenlere karşı koruyabilmiştir. Buca, tarihsel geçmişi ile bünyesinde çok önemli ve günümüzde de yaşayan eserler barınağıdır. Yunan, Boşnak, Arnavut ve Bulgar göçmenleri nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır.
İznik Devleti Kralı İoyanis'in 1235 yılında Kohi denen ve Kral Yolu yakınında bir yerleşim alanından bahsettiği yerin adıdır Buca ..
Lidyalılar, MÖ 628 yılında İzmir'i almıştır. İlk yerleşim yerlerini de Buca’da kumuşlardır..
Ayrıca Buca ve Kangölü çevresinde Bizans Haçı kabartmaları bulunan sütun başlıkları, antik “ARTEMİS MABEDİ”ne ait olduğu sanılan mermer yer döşemeleri, Forbes Köşkü çevresinde Bizans sikkeleri, Gürçeşme (Kançeşme) yolu üzerinde Roma Kalesi kalıntıları da antik çağda bu yörede gelişmiş toplumların yaşadığını ortaya koymaktadır. İyon saldırısı sırasında Buca’ya yönelen halk, Dereköy, Kangölü ve Kozağacı yörelerine yerleşmiştir.
Osmanlı Devleti döneminde 1872 yılında Buca'nın ünlü üzümlerini Alsancak Limanı'ndan tüm dünya pazarlarına ulaştırmak için Buca'nın merkezine Buca Tren İstasyonu inşa edilmiştir. İstasyon günümüzde atıl durumdadır ve kullanılmamaktadır.
Buca, Rumlar, Yahudiler ve Türklerin bir arada yaşadığı, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Hollanda şirketleri ile daha çok ticari ve sınai ilişkiler çerçevesinde oluşan Levanten Grubu’nun sayfiye yeri olarak yerleştiği bir belde özelliğini yakınçağ öncesinde taşımaya başlamıştır.
George King Forbes, Gout, Prenses Borghese, Kont Dr.Aliberti, De Jongh, Dimostanis Baltacı Malikaneleri, tarihi İngiliz Protestan Kilisesi, Su Kemerleri, Buca’da yaşamış ve ölmüş birçok ünlü ailelerin mezarları, dar sokakları ve bugün bile birçok mimara ilham kaynağı olan Rum Evleri, ilçeye gelenlerin ilgisini çeken yapıtlardır.
Tarihteki konumundan günümüze geldiğimizde, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in en büyük metropol ilçesi Buca, Üniversite Kampüsleri,Cezaevleri,Balkanların en büyük balık ve sebze halinin bulunduğu, orta gelirli vatandaşın mesire yeridir Buca.
Halen açık olan kiliseleri, su kemerleri, Forbes ve Rees köşkleri ile tarih kokan Buca’nın turizm kenti olması için hiçbir girişim ve çalıştay yapılmamaştır günümüze kadar.
İvedi bir şekilde Başkan Levent Piriştina, Kaymakamlık ve Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlilerimizin konuyu ele alarak, Buca’mızın Turizm İlçesi haline getirilmesi yönünde ortak çalıştay başlatmaları halinde, iddia ediyorum Efes Meryem Ana yerleşkesinden çok Turist çekilecektir Buca.
YORUMLAR