Peygamber efendimiz (SAV) tarafından daha hayattayken cennetle müjdelenen 10 kişiden biri Hz. Ömer (RA) idi. İslam halifesi ve İslam Devletinin başındaki Hz. Ömer (RA) heybetli, otoriter, lider bir kişiydi.
Bir cihat sonrası konuşma yapmak için mescitte minbere çıkar.
“Ey müminler! Beni dinleyin ve bana uyun.” der. Arka saflarda biri itiraz eder. “Ey müminlerin emiri! Seni dinlemiyorum ve sana itaat da etmiyorum! Çünkü sen, Allah ve Resul’ünün yolundan gitmiyorsun!” dedi.
Halife, “Neden?” diye sordu.
O zat sebebini şöyle izah etti: “Ganimet taksiminde, bizlerden hiçbirine elbise diktirecek kadar bir kumaş düşmediği halde, görüyorum ki, sen o kumaştan fazla almış, bir elbise yaptırmışsın!”
Hz. Ömer, cemaat arasında bulunan oğlu Abdullah’a (r.a.) işaret etti. Hz. Abdullah da kalkıp durumu izah etti. Payına düşen kumaşı babasına verdiğini söyledi. Gözler ikazda bulunan zata yönelmişti. O zat ayağa kalktı ve:
“Şimdi konuş, ey müminlerin emiri! Şimdi dinliyor ve sana itaat ediyorum.” dedi.
Cennetle müjdelenen, İslam’ın halifesine suçlayıcı ve itham dolu böyle bir soru sorabilmek hem de herkesin önünde sorabilmek tabiki cesaret ister ama asıl önemli olan bu soruyu sormasına izin veren ve cevabı ile bugün dahi bizleri hayran bırakan, kendisine saygımızı artıran, İslam’a imanımızı bir kez daha yükselten Hz. Ömer’in duruşudur. Allah hepsinden razı olsun.
"Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim (bilinmeye muhabbet ettim) ve kâinatı yarattım." mealindeki kudsi hadis ile yüce Allah’ın (CC) buyruğunu bize nakleder. İnsan ise fıtratı gereği bilmediğini öğrenmek ister ve sorar. Size yönelik sorular varsa, bilin ki; bu aslında tarihi varlığınızın ve öneminizin ispatı için çok güzel bir kaynak ve sebeptir. Varsın merak etsinler, varsın sorsunlar, Elhamdülillah. Sorulara karşı sabretmek, dinlemek, ön yargılı olmamak gerekiyor. Doğru Soruyu sormak ve sorulara doğru cevaplar vermek ne güzel.
Muhyiddin-i Arabi hazretleri, büyük veli ve müctehid idi. Beş yüzden fazla kitap yazdı. Gerçekleri çok farklı bir üslup ile çekinmeden söylerdi. Cahiller, buna zındık dedi. İbni Teymiyye gibiler kâfir dedi. Âlimler, ârifler ise, veliy-yi kâmil olduğunu anladılar. Yavuz Selim Han, Vefatından önce ayağını yere vurarak, "Sizin taptığınız, benim ayağımın altındadır" buyurduğu yeri tespit ettirip, orayı kazdırdı. Orada küp içinde altın çıktı. Bundan, "Siz, Allah teâlâya değil de, paraya tapıyorsunuz" demek istediği anlaşılmıştı.
Soru soralım tabiki. Alınan her doğru cevap davayı güçlendirir, inancı sağlamlaştırır. Allah Rızası için soru soranları ve yapıcı eleştiri yapanları "Hain" ilan etme hastalığını bırakın artık!
ALLAHA EMANET OLUN
YORUMLAR