Genel seçimlerden bu yana Cumhuriyet Halk Partisi, tüm televizyonlarda akıl hocalığına soyunmuş birileri, bilirkişi edasıyla haftalardır CHP’yi konuşuyorlar. CHP’nin aldığı seçim yenilgisi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yükleniyor ve genel başkanın tüm didinmeleri, uğraşıları, seçimde gösterdiği performans, topladığı altılı masa tarafından da görmezden geliniyor. Kılıçdaroğlu’nun birleştirici, uzlaştırıcı ve kibar üslubunu kimseler yadsıyamaz. Ama olmadı ve altılı masa ittifakına rağmen genel seçimler kazanılamadı ve genel seçim mağlubiyeti “sadece ve sadece genel başkana fatura ediliyor. Üstelik CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yüklenen birçok partililer de “koltuğu bıraksın, gitsin…” diye ver yansın ediyorlar… Bundan mağda CHP’nin kurmayları da koltuk peşinde olduklarını yapılan milletvekilli seçimlerinde apaçık görmekteyiz. Aksini söyleyen var mı? Nitekim o milletvekilleri yıllardır CHP tabanının istemediği hatta tanımadığı kişileri milletvekili yaptılar. Bu durumu partililer de bilmektedir. Yıllarca milletvekilliği yapmak meslek mi oldu diye gayri ihtiyari soruyor insan. İyi güzel ala da, toplum sosyolojisinden haberleri var mı? Cumhuriyet Halk Partisinin tabanı bu vaziyete ne diyor? Bu durumda seçim yenilgisi salt genel başkana ait olamaz. Parti içi hesaplaşmalarda gelinen son noktada; genel başkan gitsin söylemleri ve CHP Genel Başkan koltuğuna şu otursun, bu genç olsun… İlla ki popüler olsun ve parlatılmış olsun…
Kılıçdaroğlu’nun koltuğu, üç-beş sendir ismi duyulan İmamoğlu’nun olsun… Varsın tecrübesiz olsun… İmamoğlu, “değişim, değişim” diyor ve işte size değişim… Madem değişim, siz değişin bakalım ve görelim… Cumhurbaşkanı yardımcılığına koşturarak giderken değişim olmayacak mıydı? “ Sizi gidi koltuk meraklıları sizi… “ derdi rahmetli Erbakan sağ olaydı. İmamoğlu, “Gençliğimiz var bizim” diyor ya… “Ya tecrübe… Liyakat ve saygı ne alemde sayın genç başkan?
Siyaset bir anlayış, bir hal ve davranış ve de toplumun ihtiyaçlarını iyi okumaktır bir açıdan. Çünkü siyasetçi halkın yüreğine dokunandır.
CHP MAHALLE DELEGE SEÇİMLERİ BAŞLADI… EĞER DELEGE OLACAKSANIZ 35 ÜYE GETİRME ŞARTINIZ VAR ONA GÖRE
Bir gazeteci olarak delege seçimlerini izledim. Dahası doğal hakkım olan delege olmayı da deneyeyim istedim. Gelgelelim bu işin de liyakat yanı kalmamış kanaatindeyim ve bizzat yaşayarak öğrendim. Bu yüzden de parti içi didişmeleri ve benim adayım, senin adayın kayırmalarını gördüm. Buradan o kimseleri, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılçdaroğlu’na, belediye başkanlarına, il ve ilçe yönetimine ve kamuoyuna şikayet ediyorum. Bu arada gazetecilik asli görevimdir ve işimi yapıyorum. Nokta.
Kaldı ki, Cumhuriyet Halk Partisi kimselerin babasının çiftliği olmadığı gibi kimsenin tekelinde bir parti de değildir. Mahalle delege seçimleri, yok beyaz liste, yok mavi, yok sarı diye göstermelik listelerle olmuyor çünkü! Olursa da böyle oluyor. Birkaç kişinin kendi arasında belirlediği liste ne etiktir ne de ikna edicidir. Onun için ben de bu yarışa katılayım anlayışıyla; bizatihi yaşadığım gerçekleri müsaadenizle kamuoyuyla paylaşıyorum.
Tek bir liste hazırlayan, tanımadığım bir kadına “ben de aday olmak istiyorum” dedim.
“Katiyen olmaz, dedi”.
“Neden?” diye sordum.
“35 kişi getirin ve o getirdiğiniz kişileri üye yapın öylelikle sizi listeye alabiliriz” dedi.
“Öyle şey olur mu?” dedim.
“Yönetmelik” dedi.
“Sizin iddia ettiğiniz yönetmeliği kim yazdı!” dedim karşı taraf mırın kırın etti.
İlçeyi aradım ve orada da yönetici olduğunu söyleyen bir erkek telefonla aradığım kadınla söz birliği etmiş gibi “35 kişiyi CHP’ye üye yapın, listede adınız olsun…” Dedi ve sorularıma kaçamak ve eril şiddetin hakim olduğu bir tavırla konuştu. Öte yandan da saygısızca yanındaki bir erkekle konuşuyor, torpilden söz ediyordu. “Her yer torpil”, dedim ve telefonu kapattım.
Seçim günü Karşıyaka Tuna Mahalle Delege seçim yerine gittim ve listeyi hazırlayan ve benden 35 üye isteyen kadına kendimi tanıttım. Sandı ki onlara oy kullanacağım… Telefonda söylediklerini tekrarladı ve “sizi şikâyet edeceğim” dediğimde çevirdi. Ben öyle demedim dedi. . .
“Niye sözünüzün arkasında durmuyorsunuz, bir arkadaşımda sizin konuşmanızı duydu” dedim.
“Söyledim dedi, gidin buradan…” dedi. Orası babasının yeri ya!
VAZİYET BU…
Yok, öyle yağma… Zira önce kadın ve insanım ve bir gazeteci olarak görevimi yapıyorum. CHP Genel Merkez ve il ve ilçe ve de başkanlıklar, bu yeni değişim argümanlarını duysun ve bilsin istiyorum. Haksız mıyım?
Eskiler derdi. “Yerden göğe kadar haklısın…” diye o misal. Çünkü tüzüğü olmayan bir vaziyet bu! 35 üye İzmir İli numarasıyla karşımızda yalanın sunturlusunu icat etmiş birileri. Tabii inanırsanız!
Yine çünkü böyle bir tüzük yoktur ve uydurulmuş bir kandırmacadır. Buradan şunu hatırlatmak istiyorum ve öneriyorum. Delege listesi hazırlayanlar ve delege olacaklar iyi irdelensin, eğitimine ve topluma katkısına ve de toplumun sosyolojik yapısından haberdar olanlardan ve kandırma yalan olmadan güzellikle olsun her atılım ve her değişim…
YORUMLAR