Neden? VE Çünkü
EGO NE İSE İNSAN O MUDUR?
Ego,
insanın karakterini belirleyen şahane bir mekanizma; aklın gönlü, gönlün iyi
tarafı ya da kötü tarafı… Şu meşhur “ben” duygumuz… Olmazsa olmazımız…
Önce
ben, sonra sen duygumuz… Ya da sen ne olursan ol… Bana ne diye kestirip atan
ruh hallerimiz…
Sinirlenince
dediğimiz “Sen kimsin?” diye yermeye çalıştığımız her kimse.
Hayatın
içinde olan olmayanın sosyal medya aracılığıyla öğrenilen, karmaşık ve dayanaksız
bilgiler… Öne çıkma isteği, sen ne bilirsin, ben biliyorum cevapları…
Uzar
gider egomuzun bizi pohpohlamaları… Bu ahvaller neticesinde kendimize
biçtiğimiz değerler silsilesi bizi değil yukarı çekmek durduğumuz yerde, içi boş
sözde bilgiyle bilgilendiğimiz yanılgısına düşürür. Gerçek ise, alt yapısı
olmayanları; ayrık-otu gibi ayırır. Sosyal medyadan bıkmayanınız var mı bilmem ama
şahsen bıktım. “Temcit Pilavı” gibi aynı şeyler, ısıtılıp ısıtılıp önümüze
konuyor çünkü. Şarkıcılar, güya
bilirkişiler ve sözde yazarlar, ününe ün katan memleketime bir çivi çakmamış
birçok bir şekilde ünlenmişler mi bana ya da size ve çocuğunuza bilgi verecek
ve yönlendirecek öyle mi? Üstüne basa basa söylüyorum bilgi, bilim
merkezlerimiz olan üniversitelerimizdedir, kütüphanelerimizdedir ve akademik
çalışmalardadır. Bir şekilde fenomen
olmuş kimseye sorun bakalım bilim nedir, bilgi nedir diye ne cevap verecek
size…
Onun
için beğenilerinizle sizlerin sırtından para kazanan, ünlerine ün katanlara
fırsat veren yine sizlersiniz ve onlar sizi şekillendirirken, siz onları
görmezden gelip, “toplumu şekillendiren sen değilsin” diyebilirsiniz ve “sosyal
medya perhizi”, yaparsanız ve kitap okumaya, eğitime, gerçek sosyal hayata geçerseniz
belki de… İşte o zaman bilgiyi, emekle ve yalan olmadan kaynağında
öğrenirsiniz.
ÖNÜNE
GELEN GAZETECİYİM DİYOR
Hadi
ya…
Hiç
uğramadığımız bir sitede yazmakla
gazeteci olunmaz!!! Zira bu gerçeği daha 85’lerde yaşamış biri olarak gayet iyi
biliyorum. Kaldı ki tecrübeyle sabittir ki,
gazeteciliğe; polis-adliye muhabirliğinden başladım. Üstelik bu yoldan geçmeden gazeteci olunmaz ve o dönem
beraber çalıştığım arkadaşlarım da bu yolu gayet iyi bilirler. Okumadan, emek
vermeden olan her ne varsa; “kumdan kalelere” benzer… Nokta.
İYİ
KÖTÜ VE ARASI VAR MIDIR İNSAN TABİATININ?
Maalesef dünyamızda; kimsenin iyiliğini
istemeyen kötüler, açıkgözler, çıkarcılar, açgözlüler, hasetler, kendi
yetersizliğini göremeyen budalalar, fena gönüllüler, sürekli açık arayan
kompleksliler, sahtekârlar, ikiyüzlüler, yalancılar, ukalalar, iftiracılar, manipülatörler
ve daha neler neler var… İyiler de var ama…
Fakat en kötü sözde insan profilinde çocuklara ve kadınlara kıyan
caniler var bu dünyada…
Ruhu
karanlık insan, başka bir insana zararlıdır
bu yapılan anketler ve araştırmalar sonucunda eldeki verilerin saptadığı
gerçeklerdir. Psikoloji Bilimi konuya vakıf ve insana özgü iç dünyasını
çözümler. Sosyoloji Bilimi ise, tüm insanları ve toplumların davranış
biçimlerinden yola çıkarak toplumsal çözümlemelerini yapar, topluma rol model
olanları göz ardı edeceği ya da etmeyeceği yeri iyi bilir. Onun içindir ki, bu önemli olguya ve toplumsal şekillenmeye bir
sosyolog olarak müdahale etmem ve tüm sosyologların da toplumsal gerçekleri
konuşmaları elzem olmuştur.
Zira
gençlere örnek olacaklar, gencecik insanımızı özendiriyorlar üne şana ve ben
egosuna… Güzellikle bozmuş şarkıcılar,
hayatında bir kitap okumamış ha-bire konuşanlar, sosyal medyada cirit atıyorlar…
Onlar
her şeyi biliyorlar ya!
Sanırsınız
bilirkişi…
Sebep?
Okumamak,
üşenmek ve görselliğin rahatlığı…
Hâlbuki
elimizdeki o ufacık telefon çok zaman göz yorar, zihin yorar boş şeyler, gelgeç
gösterişler sunar bizlere…
Haydin
hep beraber sosyal medya perhizi yapalım bizlerin zamanını alan güzellik
merkezlerini, şarkıcıları, ahkâm kesenleri, gelecek hakkında kâin kesilmişleri…
Görmezden gelelim… Akılcı mantıklı
bilimsel olmayan düşünceleri ve toplum sosyolojisinden habersizlikleri baş
tacımız mı yapacağız? Yok, öyle bir lüks…
Çünkü ve çünkü biz hepimiz çok önemliyiz ve de
gerçek bilgiye ilimle, eğitimle ulaşabiliriz…
YORUMLAR