Güzel İzmir’imin altyapısıyla, üst yapısıyla hep bir sorunu olmuştur. Sorunları çözme çabası da kendi içinde sorunlara hep gebe kalmıştır. Peki bu çözüm çabalarını kim sorunlara gebe bırakmıştır?
Gelin bununla ilgili gerçek bir hikaye anlatayım size.
Günlerden bir gün yine İzmir’in bir sorununa daha çözüm bulmak adına, bir proje ihaleye çıkarılmış. Bu ihalede gönlü olan insanlar(Firmalar) kolları sıvamış, gerekeni yapmış ve ihaleye talip olmuşlardır. İhaleye talip olan firmalar arasından uygun olduğu görülen firmaya ihale bırakılmıştır. Bunu içerleyen diğer bir talipli oturmuş, kara kara düşünmüş, bir çıkar yol bulmak için çalışmalara başlamıştır. Ya tutarsa diye göle maya çalmaya karar vermiş ve bunun üzerine KİK’e gitmiş “Uyan KİK uyan! İş işi bilmeyenlerin eline düştü. Zaten hep o firmaya veriyorlar. Herhalde onları çok seviyorlar. Yok mudur bir çaren?” diyerek KİK’imizin aklını karıştırmaya çalışmıştır. KİK’te onu rahatsız eden firmaya “ Canım kardeşim biz ihaleyi verirken sen de orda değil miydin? Niye kara kara düşünerek vakit geçirdin? Arzuların zaman aşımına uğradı, sana geçmiş olsun” demiş. Bu durum bu firmanın daha da zoruna gitmiş. Artık KİK’e de kızar olmuş.
KİK’in tekrar kapısını çalmış “Bak sen bize zaman geçti dersin ama zamanımız doğrudur. Biz olaya geç uyandık , bize bilgileri geç verdiler. İhalemizi bize geri getir” demiş. KİK’te olur ya bir gaflete kapılmış, bir hataya düşmüş ve “İhale kimin hakkıysa ona geri verin” demiş.
Diğer taraftan işine gücüne koyulan firma bir bakmış ki işleri ellerinden alınmış. “Madem hak pusulasını şaşırttılar gidip bir düzeltelim” demişler ve onlarda haklarını adalet terazisinde ölçmeye karar kılmışlar. Şükürler olsun ki terazi şaşmamış KİK’e ve işi alamayan firmaya “ Siz bilmez misiniz ki bu firma Ukrayna’da görmeyeceğin büyüklükte, sayamayacağın sayıda işler yapmış. Nasıl olur da işi bilmez dersin?” demiş. Velhasıl kelam iş sahibine dönmüştür.
Şimdi gelelim bu hikayeden çıkarmamız gereken derslere. Öncelikle birinin haksız olduğunu ispatlamak için haklı olmadığını araştırmak gerekir. Önyargılar insanın bilgi ve deneyimlerinin birikimiyle kendi beyninin ürettiği tahminlerdir. Tahmin edilen şeyin doğruluk derecesini bana söyleyebilir misiniz? Elbette ki hayır. Gelin ne demek istediğimi size ünlü fizikçi Albert Einstein anlatsın. “Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç” demiş. Ne güzel demiş!
Gelelim çıkarmamız gereken bir diğer derse. Bunu da günlük yaşantımızdan esintilerle anlatacağım ve sizlerin çok iyi anlayacağından eminim. Ben Pazar alışverişine gittiğimde hep aynı kişilerden sebzelerimi, hep aynı kişilerden peynirimi zeytinimi vs. alırım. Sizler de muhakkak böyle yapıyorsunuzdur. Tabi bu demek değildir ki başka yerden alamam. Kimse beni oradan almam için zorlamıyor ki. Ben memnun kaldığım için başka yerden almak istemiyorum. Hatta bir süre sonra o kişilerle aranızda güzel bir bağ oluşuyor ve sizin poşetleriniz daha da güzel ürünlerle doluyor. Yani sürekli aynı firmaya proje verilmesi illa altında çıkar ilişkisi olduğu anlamına gelmez. Cinayete karşıyım ama buna da önyargılarımızı öldürüp baksak daha doğru sonuçlara ulaşabiliriz.
Zil çalmadan önce son dersimiz de, eğer yanlış bir yazı yazıp birilerini haksızlığa uğrattıysak vicdan silgimizle yazdıklarımızı silip doğrularla doldurmasını bilelim. Bu utanç değil çok ama çok büyük bir erdemdir ve tadı muhteşemdir. Tavsiye ederim.
(Konuya vakıf olamayan okuyucularımızı aydınlatmak adına: İhaleyi kazanan ana firma KBM Metro inşaat ve o firmanın alt yüklenicisi BARANKAYA İnşaattır. Diğer firmalar hakkında bilgi vermekten kendimi tenzih ederim. Bu yazı bu firmaları savunma amaçlı değildir. Firmalar zaten kendilerini Adalet yoluyla aklamış ve haklarını geri almışlardır. Bu yazının asıl amacı yaşanan bu olayın örnek olması ve benzerlerinin yaşanmaması içindir. İzmir için güzel şeyler yapmaya çalışan bu firma ve bunlar gibi firmalar aksine desteklenmeli ve şevklendirilmelidir. Başarı artık cezalandırılmasın diyorum ve yine bunu destekleyen güzel bir sözle yazımı bitirmek istiyorum. FRİEDRİCH NİETZSCHE demiş ki “ Ne kadar yükselirsek, uçamayanlara o kadar küçük görünürüz”)
Her şey yurdum ve yurdumun insanları için...
Not 1: Yazılı ve görsel basın temsilcilerimize sesleniyorum. Lütfen bir konu hakkında yazı yazarken konuyla alakalı tarafların hepsiyle görüşün. Cevap hakkını her iki tarafa da tanıyın. Böylece farazi bir mahkeme kurmuş ve kendi tarzınızla zaten adaletli davranmış olursunuz.
Not 2: Biz aynı şekilde okuyucularımız adına adalete de seslenmeyi bir borç biliriz. Bir şekilde adaletimiz doğruyu buluyor, o muhakkak. Lakin sorum şudur ki neden dolaylı yoldan ve uzun sürede oluyor? Oysa biraz daha hassaslaşsa teraziler, hak yerine daha çabuk gelecek.
Not 3: Emekçiler için de bir şeyler söylemeden geçmeyeyim. Bazen attığımız adımlar bir çok insanın işinden gücünden olmasına sebep olabiliyor. Barankaya İnş. firmasında çalışan binlerce emekçi kardeşimiz bu dikkatsiz yazılan yazıdan ve adaletin geç yerine gelmesinden nasibini alıp mağdur edilmişlerdir. Biraz tasavvur etme kabiliyetine sahipseniz o çalışanların mağduriyetinin onların evine giden ekmek sayısından tutun ailede yaşayan tüm bireylerin psikolojisine kadar nasıl etkilediğini anlayabilirsiniz.
YORUMLAR