Doğumdan, ölüme kadar insanoğlu hep birlikte yaşam mücadelesi verir. Bu döngü çağımıza kadar gelmiştir ve bireysel hareket etmekten ziyade, toplumsal hareket etmenin daha yaşama elverişli olduğu ortaya çıkmıştır ve bunun neticesinde devletler, devletleri oluşturan resmi kurumlar ve özel kurumlar oluşmuştur. Buradaki temel amaç ise bireylerin hırslarının ve ihtiraslarının kurbanı olup, başkalarının özeline zarar vermemelerini sağlamaktır çünkü her canlı önce kendi için mücadele eder ve bu mücadelede de ne kadar merhametli ve evrensel değerlere sahip olsa da eninde sonunda kendini, ailesini birinci sıraya koymaktan çekinmez.
Yaşadığımız dönem itibariyle, insanların birbirleriyle ilişkilerinde başkalarının duygularını anlama ve hissetme, özdeşlik kurma bağı baya azalmıştır. Empatinin yerini; kin, nefret ve bireycilik kavramları almıştır. Emperyalizmin hüküm sürdüğü dünyamızda, hep bana ve en çok bana anlayışı ortaya çıkmıştır çünkü bireyin yararlarının, toplumun yararından önde ve üstün olduğu bir yaşam şekli ortaya çıkmıştır. Bu duruma ana etken ise devletler ve devleti yöneten siyasilerdir, gezegenimiz devletlere yetmiyor ve yönetenlerin de gözü doymuyor(!)
İnsanoğlu gücü eline alınca, daha da çok güçlenmek ister ve saltanatın keyfini yaşadıkça daha da büyük ihtirasları ortaya çıkar, geriye kalan insanlara acıma ve onları anlama duygusu körelir, yani empati yapma yetilerini kaybederler. Bu kişilerin tek derdi kendi hayatlarını en lüks şekilde yaşayıp, diğer canlıları ise bir çöp gibi görerek, onlara pek bir değer atfetmemektir. Böyle olunca da sürekli savaşlar, anlaşmazlıklar baş gösterir ve bazen yerel halklar, bazen de tüm dünya halkları bu durumdan etkilenir. Hitler'in empatiden yoksun olması buna örnek olarak verilebilir.
Sadece devlet ve devleti yönetenler nezdinde değil, ayrıca kişilerin kendi aralarındaki ilişkilerinde de birbirini anlama ve duygularına paydaşlık etme çabası yavaş yavaş ortadan kalmaktadır. Aile içinde, arkadaşlar arasında ve iş hayatında da bu durumla karşılaşmak olağan hale gelmiştir. Kendi menfaatleri için karşısındaki insanın özelini gasp etmekten itina etmeyen bireyler ortaya çıktı. Suç oranlarının artmasının en önemli kanıtı ise kendi menfaati için başkalarını yermekten ve onlara zarar vermekten geri durmayan bir anlayış hakim oldu şu an.
İnsanın, insanı anlaması ve ona merhametli bir şekilde yaklaşması önemlidir. Bu durum hem kendi için, hem gelecekteki nesiller için elzemdir çünkü bireycilik ve empatiden yoksunluk, ulusların ve toplumların en büyük yarası olmaya devam edecektir. Birbirine yardımlaşma, haklarına saygı duymayı cezbetmelidir toplumlar. Güzel bir dünya için önce devletlerin, sonra toplum ve ailelerin ana hedefi, gelecek nesillerin birbirlerinin haklarına saygılı olmayı öğretmek ve her zaman birbirlerini anlamayı amaç edinmelerini sağlamaktır.
Sevginin, huzurun ve mutluluğun sizi bulması dileğiyle.
YORUMLAR