Mobilyanın öyküsü
Seyfi Dağ

Seyfi Dağ

Mobilyanın öyküsü

12 Mart 2015 - 18:16

Mobilyanın çok eski devirlere kadar uzanan bir geçmişi vardır. Yalnız o çağların mobilyalarını bugün ancak kabartmalarda görebiliyoruz. Öte yandan tarihin ilk medeni milletlerinden Sümerler’in mobilyaları hakkında hemen hemen hiçbir şey bilinmiyor. Bilinen en eski mobilyalar Mısır'lılardan kalanlardır.

Eski Mısır’da Mobilya: Eski Mısırlılar mezarlarına büyük önem verirler; ölüyle birlikte onun eşyalarını da saklarlardı. Eski Mısır'lıların oturulacak yeri hasırla kaplı basit iskemlelerden, üstü abanoz, fildişi işlenmiş renkli lüks ev eşyalarına varıncaya kadar çeşitli mobilyaları vardı. Evlerde kerevet, sandık, çekmece, masa gibi çeşitli eşyalar bulunurdu. Kerevetin üstü hasırla örülerek yumuşak hale getirilir. Şilteler bunun üzerine serilirdi. Eşyaların pek çoğu bugün kullandıklarımıza benzerdi. Yüzyıllar boyunca değişmeyen mobilya şekilleri, Ptolemaios’ların Mısır’a Yunan sanatını sokmalarından sonra değişmiştir. Mısır mobilyalarına bugün dünyanın birçok müzelerinde rastlanır.

Kaide ve Asur : Bu ülkelerde yaşayanların mobilyaları da Mısır'lılarınkine benzerse de onlardan daha kabaydı. Gerek iklimin etkisi, gerekse topraklarının devamlı istilalara uğraması yüzünden bu mobilyaların hemen hemen hepsi yok olmuştur. Bu mobilyalara ancak kabartmalarda rastlanıyor. Kerevetler, koltuklar Mısırlılar’ınkinin hemen hemen aynısı idi. M. Ö. VIII. ve VII. yüzyıllarda Asur’da mobilyalar çok süslü yapılmaya başlandı. Mobilyaların tunçtan, bakırdan yapıldığı üzerlerinin değerli taşlarla süslendiği sanılıyor. Hükümdarların masaları ve karyolaları som altındandı. Mobilyalar, Mısır’dakilerin tersine hem daha ağır, hacimli hem de sayıca daha fazla idi. Suriye’de de mobilyalar biraz Mısırlılar’ın daha çok Asurlular’ın etkisi altında kalan bir biçimde yapılırdı.

Medler ve Persler : Asur’luların komşusu olan Med’lerin mobilyaları hakkında pek fazla bir şey bilinmiyorsa da Persler’in mobilyaları hem Mısır hem de Asur mobilyalarının özelliklerini taşıyordu. İskender devrinden sonra bu bölgede mobilya alanında da Yunanlıların etkisi kendini belli etmişti.

Eski Yunanistan : Eski Yunanlıların ilk ev eşyaları çok ilkel ve basitti. Zamanla Doğu’nun etkisi altında kalarak zenginleşmeye başladı. Homeros’un anlattığına göre evlerde tunç üzerine işlemeler kazılı kerevetler, koltuklar, iskemleler, üç ayaklı sehpalar bulunurdu. Bunlar altın, gümüş vazolarla süslenirdi. M.Ö. V. yüzyılın sonlarında ise mobilyacılık gelişti ve zengin evleri sanat değeri yüksek mobilyalarla süslendi.

Eski Roma : Pompei yıkıntılarında bozulmadan kalmış ev eşyası Romalıların mobilyacılığı hakkında bilgi vermesi açısından yeterlidir. Büyük bir kısmı Yunanlıların mobilyalarından taklit edilerek yapılan bu eşyalardan Romalılar’ın rahatlarına düşkün kimseler oldukları anlaşılıyor. Romalılar’ın Cumhuriyet Senatosu’ndaki tunç, mermer, tahta iskemleleri hem arkalıksızdı hem de kol dayayacak yerleri yoktu. Öte yandan uzandıkları yerde yemek yemekten hoşlanan Romalılar’ın yuvarlak masaları ve bunun çevresine yerleştirdikleri ay biçiminde sedirleri vardı.

Ortaçağ Avrupası : Ortaçağ Avrupası’nda mobilya öteki sanat eserlerinde olduğu gibi Doğu biçimlerinin etkisi altında kaldı. Mısır’dan, Suriye’den, Hindistan’dan, Orta Asya’dan gelen eşyalar bunların üzerindeki işlemeler Avrupa’daki mobilyaların biçimlerini, süslemelerini büyük ölçüde değiştirdi. Bunlar gene oldukça basitse de süslü eserlerdi. Üzerlerinde biçim güzelliğinden çok el sanatı ve işçilik değeri vardı.

XII. yüzyıldan sonra yapı biçimi mobilyalar ortaya çıktı. O zamana kadar bu gibi marangozluk şaheserleri daha çok kiliselerde ve ya manastırlarda bulunurdu. Rönesans’tan sonra evlerde ağır büyük mobilyalar kullanılmaya başlandı. Ondan önce evlerde daha çok sandık, masa, iskemle gibi basit eşyalar kullanılırdı. Hele sandıklara büyük önem verilir hem içine eşya konur hem de üzerlerine oturulurdu. Ancak toplum yaşayışında durulma başlayınca eşyalar kunt, sabit bir hale geldi. Taşınma güçlüğü ortadan kalktıktan sonra daha esaslı mobilyalar yapılmaya başlandı.

Rönesans sonrası : Sanatın değişik kollarında olduğu gibi, mobilyacılıkta da büyük bir ilerleme görülür. Bu ilerleme Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, İspanya gibi ülkelerde değişik olmuştur. Almanlar, İtalyanlar’dan daha sağlam eşyalar yaptılar. Felemenkliler oymacılığa büyük önem verdiler. İspanyollar Arap etkisinden kurtulmaya çalıştılar. Yalnız hemen hepsinde güzelliğe, zarafete büyük önem veriliyordu.

XVII. yüzyıl bir arama ve deneme devri oldu. Süsleme, işleme konusunda değişik tarzlar görüldü. XVIII. yüzyılda mobilyalar daha zarifleşti daha inceleşti. Tunç oymalar bırakıldı, mobilyalara daha zarif şekiller verildi.

Bir yandan Eski Yunan, Roma biçimlerine doğru gidilirken öte yandan Doğu’nun lake kaplama tarzı ortaya çıktı. Çok eskiden beri Çin’de kullanılan bu çeşit boyaların Batı’da da bulunması ile mobilyalar parlaklık kazandı. Fransız Kraliyet Sarayı’nın ihtişamı debdebesi Avrupa’da yeni yeni tarzların ortaya çıkmasına yol açtı.

XIV., XV., XVI. Louis tarzlarından sonra Napolyon kendine öz bir tarz ortaya çıkarmak için Eski Yunan ve Roma motiflerinden alınan ilhamla yepyeni bir tarz vücuda getirdi.

Yalnız zamanla çizgiler, biçimler sadeleşti. Yuvarlakların yerini düz yüzeyler aldı. Dünyanın her yanında yapılan mobilyaların her şeyden önce ihtiyacı karşılaması şart koşuldu. Güzellik ve ya süslerden çok hacimlerin çizgilerin birbirine olan oranlarıyla sağlanmaya çalışıldı.

YORUMLAR

  • 0 Yorum