Bölgede Yaşananların Diyarbakır'daki İzleri
Şirin Kurban

Şirin Kurban

Şirin'in Penceresi

Bölgede Yaşananların Diyarbakır'daki İzleri

18 Aralık 2015 - 07:52

Son dönemlerde sıklıkla Suriye özelinde bölgesel ve Küresel güçler arasında kartların yeniden karıldığı ve yoğun bir güç savaşının yaşandığını anlatan yazılar kaleme aldım. Bu hafta ise Suriye üzerinden devam eden bu güçler savaşının ülkemiz sınırları içindeki yansımalarına değinmek istiyorum.

Hepinizin bildiği üzere; yaklaşık 1 aydan bu yana başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğunun büyük bölümünde (nüfus yoğunluğu bakımından en önde gelen ilçeleri Cizre, Nusaybin, Silopi vd.) adeta bir savaş hali yaşanıyor. Bölgede sıklıkla yaşanan çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları artık bu ilçeleri yaşanamaz hale getirmiş durumda. Bu nedenledir ki; bölgeden ciddi bir göç dalgası yayılmaya başladı. Gidecek yeri olanlar içinden on binlerce insan evlerini , işlerini bırakıp bölgeyi terk ediyor. Peki ama bütün bu olaylar neden yaşanıyor? Sözde bir Kürt hareketi olduğunu iddia eden PKK adlı eli kanlı terör örgütü nüfusun büyük bölümünün Kürt olduğu bu ilçelerde neden hiçbir destek bulamıyor? İşte bu soruların cevaplarını sadece Güneydoğu'da değil Suriye , Irak, İran ve bu ülkelerde yaşananlarda öyle yada böyle parmakları olan Amerika, Rusya ve AB ülkelerine bakarak aramak gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle son haftalarda Rusya ile yaşanan kriz dolayısıyla yakından inceleme fırsatı bulduğumuz Suriye' de son duruma bir bakalım. Rusya bir yandan; Putin liderliğinde boğazdan geçen gemilerinde, elinde roket atarlarla poz veren askerlerinin soğuk bir reality show tadındaki girişimlerine devam ederken , diğer taraftan da askeri olarak son derece stratejik hamlelerle Suriye topraklarında rejimin askerlerine avantaj sağlayacak adımlar atmaya devam ediyor. Suriye' de Fırat'ın batısında yer alan PYD güçlerinin kontrolünde olan Afrin' den doğuya doğru yani Türkiye'nin desteklediği diğer rejim muhaliflerinin kontrolünde olan bölgeye doğru bir saldırı var. Suriye' li muhalifler bir yandan PYD tehtidine karşı durmaya çalışırken diğer taraftan da arkasından gelebilecek IŞİD tehtidiyle karşı karşıya. İşte tüm bunlar yetmezmiş gibi birde Rus bombardımanıyla boğuşuyorlar. Peki Halep'in hemen kuzeyinde yaşanan bu yoğun mücadelenin nedeni ne dersiniz? Hepsi ''Azez koridoruna '' hükmetmek ve Türkiye ile Halep bağlantısını kesebilmek için. Eğer ki bu bağlantı kesilirse Türkiye 'nin desteklediği muhalif güçlerin bu kadar cephe karşında direnebilmesi imkansız. Hal böyle olunca bizim için bölgede yaşananlara müdahil olmak ta imkansız hale geleceğinden, Türkiye ; hem PYD 'nin güçlenme ihtimalini hemde Halep' li Türkmen'leri öne sürerek Rusya'ya gözdağı vermeye çalışıyor.

Irak cephesinde de durumlar hayli karışık.Zira Irak'ta hali hazırda İran'lı milis güçler kol geziyor. Merkezi hükümetteki Şii hegemonyası ve dolayısıyla İran vesayeti ise herkesin malumu. İşte bu ortamda Türkiye ;aramızın en iyi olduğu hatta tek iyi olduğu Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkileri de kullanarak Musul' da Başika'ya asker göndererek bölgede Amerika ve İran'dan sonra asker barındıran üçüncü yabancı ülke sıfatıyla burada ben de varım dedi. Tabi bu durum karşısında tüm dünyadan da anında tepki geldi. Son durumda Başika'daki askerlerimizi kaydırmak zorunda kaldık ama öyle yada böyle kendimizi herkese bir kere daha hatırlatmış olduk.

Şimdi ;bölgede tüm bu gelişmeler yaşanırken birden bire PKK denen aşağılık örgüt adına Hendek Siyaseti dediği bir saçmalıkla ve özyönetim talebiyle Güneydoğu'yu adeta ateşe verdi. Yakılan okullar, kazılan hendekler ,şehit edilen yiğit asker ve yiğit polisler derken PKK, işi Camii yakmaya kadar götürdü. Böylesi bir hareket ve zamanlaması moda tabiri ile sizce de oldukça ''manidar'' değil mi?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti elbette vatan sınırları içerisindeki hiçbir noktada özyönetim adı verilen saçmalığa göz yumacak, hele hele PKK yada adı her ne olursa olsun , hiçbir terör örgütüne boyun eğecek değildir. Ancak; olayların bu kadar büyümesi, bana göre; bölgesinde güç gösterisi niteliğinde hamleler yapmaya çalışan Türkiye ' nin ,içerden vurulmak istememesinden, başka bir deyişle ''Dimyat' a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak '' istememesinden ötürü meseleyi kökünden çözmek kararlıliğının göstergesidir. Umarım bu olaylardan ötürü derin yaralar alan bölge halkı ve bölgenin kadim topraklarının yaraları bir an evvel sarılır. Memleketin her köşesinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın huzurla ve mutlulukla yaşayacağı günlerin bir an evvel gelmesi dileğiyle hoşça ve sevgiyle kalın...

YORUMLAR

  • 0 Yorum