Geçtiğimiz hafta yaşama tutunmak için ailesi ile birlikte ülkesindeki savaş ortamından kaçarak Türkiye’ye sığınan, buradan da daha iyi bir gelecek hayali ile Avrupa’ya doğru çıktığı umut yolculuğu hüsranla sonuçlanan Suriyeli bir ailenin dramı ile derinden sarsıldık.
Ailenin en küçük ferdi olan Aylan bebeğin deniz kıyısındaki boylu boyuca uzanmış o küçücük bedeni hepimize bir yandan tarifsiz bir hüzün yaşatırken bir yandan da insanların kişisel hırslar uğruna ne kadar zalimleşebileceğini gösteren bir ders niteliği taşıyordu.
Çok değil, bundan birkaç yıl öncesine kadar muhtemelen o günlerde hayatta olmayan Aylan bebeğin ailesi de dâhil olmak üzere bütün Suriyeliler tıpkı bugün bizler ülkemizde nasıl yaşıyorsak, kendi ülkelerinde barış içerisinde huzur ve mutlulukla yaşamlarına devam ediyorlardı. Peki ne oldu da aradan geçen bir kaç yıl içerisinde her şey birden bire değişiverdi de sonuçta milyonlarca kişinin katledildiği ve milyonlarcasının da Aylan bebeğin ailesi gibi tarifsiz acılara, sıkıntılara göğüs germek zorunda kaldığı paramparça olmuş bir Suriye çıktı karşımıza dersiniz?
Cevabı basit…
Suriye’nin kendi bekasından başka hiç bir şeyi önemsemeyen baskı ve zulümde adeta babası ile yarışa giren oğul Esad’ın hırsı ve insana bu kadar da olmaz dedirten gözü dönmüşlüğü koskoca bir Ülkeyi ve bu Ülkede yaşayan milyonları biranda paramparça ediverdi. Şimdi ebetteki benim bu cümleme karşı birileri çıkıp da ; ‘Ya olur mu öyle şey, dış güçlerin hesapları, Amerika, İsrail, Petrol, Ortadoğu Bataklığı vs… bunların hiç mi etkisi yok yani? ‘ diyeceklerdir.
İşte ben; Aylan bebeğin sahildeki o minnacık bedenini gördüğüm ilk andan itibaren bu sözleri söyleyenlerin hepsine yerin dibine batsın sizin komplo teorileriniz, yerin dibine batsın sizin siyasetiniz ve yerin dibine batsın sizin insanlığınız diye bağırmak istiyorum!
Hiçbir İktidar o yavrucağın sacının teli kadar kıymetli değildir!
Bu kadar mı insanlıktan çıktınız diye haykırmak istiyorum!
Ancak, ne var ki benim bu haykırışlarım top yekun bir silkelenme, top yekun bir ayağa kalkış olmadığı sürece içimde bir yerlerde saklı kalan vicdanımı bastırma çabasından öteye geçemeyecek, tıpkı o görüntüler yayınlandıktan ve herkes Aylan bebekten haberdar olduktan sonra yazılı, görsel ve sosyal medyada hemen herkesin vicdanını bastırma çabalarının bir işe yaramayacağı gibi.
Maalesef tarih akıl tutulmasına yakalanmış toplumların bilinçsizce peşlerinden koştukları liderlerin kişisel hırs ve ihtirasları uğruna kendilerini ve halklarını helak ettikleri örneklerle doludur. Umarım yanı başımızdaki Suriye’de yaşananlardan gereken dersleri çıkartır ve her biri bir zamanlar Aylan bebeğin yaşlarında olan ana kuzularının Al Bayrağa sarılı tabutlarına bakarak arkalarından ağladığımız, sürekli Şehit haberleri aldığımız şu zor ve sancılı günleri geride bırakmayı başaracak iradeyi gösterebiliriz.
İnsanlık adına affet bizi AYLAN bebek…
YORUMLAR