Soru 1 : 1 Kasım Seçimlerinde en belirleyici faktör ne oldu?
Cevap : Bu sorunun cevabını seçimlerden hemen önceki atmosfere bakarak vermek mümkün. 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkenin birinci ve en önemli konusu güvenlik sorunu oldu. Artan terör olayları, buna karşın memleketin bu sorunla baş edebilecek, hatta bu bitmek bilmeyen soruna kökünden çözüm üretebilecek güçte bir iktidara ihtiyacı olduğu gerçeği seçmen tarafından görüldü. Bu da seçim sonucuna yansıdı.
Soru 2 : Peki sadece ''terörle mücadele etmek için güçlü bir hükümete ihtiyaç var'' diye mi seçmen tek bir partiye kanalize oldu?
Cevap : Elbette ki tek neden bu değil. Bir sosyolog değilim ama yıllardır siyaseti yakından izleyen, seçmen eğilimlerini araştırmaya çalışan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bizim toplumumuz risk almayı pek seven bir toplum değildir. Toplum olarak bilineni ,görüneni, herzaman meçhule tercih etmişizdir. Son seçimlerde de böyle oldu aslında. Seçmen; potansiyeli hakkında şüphe duyduğu , kendisini inandırmayı başaramayan muhalefet partileri karşısında, uzun süredir ülkeyi yöneten dolayısıyla hertürlü meselede yeterince tecrübeye sahip Ak Parti hükümetini bir kere daha tercih etti.
Soru 3 : Nasıl oldu da Ak Parti 5 ay gibi kısa bir sürede oylarını bu kadar arttırmayı başardı?
Cevap : 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloyu en iyi gören parti Ak Parti oldu. Seçmenin mesajlarını doğru okudu. Mesela ; ''Çözüm Süreci '' konusunda bir nevi yapılan yanlışları kabul etti. Niyetinin, bu sorunu tamamen çözmek olduğu, ancak muhatapları tarafından aldatıldığı savını öne sürerek seçmene ; ''ben hatalarımı gördüm, mesajınızı da aldım. Bundan sonrasında da bu hatalardan gerekli dersleri çıkararak, bu sorunu çözecek iradeye ve tecrübeye sahip tek parti de benim. Yeter ki; beni güçlü bir şekilde yeniden iktidar yapın! '' mesajını verdi. Bu mesajı da çok iyi işledi ve en önemlisi seçmen bu mesajları ikna edici buldu. Sadece bu da değil. 7 Haziran seçimlerine gidilirken gündem daha ziyade ekonomiydi. Ve o dönem herkes tarafından kabul edilen bir gerçek vardı ki; CHP ekonomik vaatleriyle hayli dikkat çekmişti (her ne kadar bunu oy a dönüştürmeyi başaramasada) . Ak Parti bu konuda da özeleştirisini yaptı. Yeni seçim programında ekonomik vaatlerle de halkın beklentilerini karşılama yoluna gitti. Ve sonuçta kazandı. Tabi ki muhalefetin bu büyük başarıdaki rolünü de unutmamak gerekir...
Soru 4 : Ak Partinin bu başarısında muhalefetin katkısı ne oldu?
Cevap : Ben muhalefetin katkısının hiç azımsanamayacak ölçüde bir katkı olduğunu düşünüyorum. Açıkçası ; muhalefet partilerinin 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım' a kadar olan süreyi nasıl geçirdiklerine bakınca, başlı başına bu durgunluk hali bile Ak Parti' nin önünün açılması için yeterli oldu diyebiliriz. Düşünsenize; bir taraf ivedilikle seçim sonuçlarını analiz ediyor ,özeleştirisini yapıyor, eksikleri tamamlayıp yanlışları düzeltip kendini yenileyerek tüm gücüyle tekrar sahaya dönüyor ve bütün bunları 5 aya sıkıştırmayı başarıyor. Buna karşın diğer taraf ?? Neredeyse yeni hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şey yapmıyor. Böyle bir tabloda çalışanın değil, hiçbir şey yapmayanın başarılı olması düşünülebilir mi?? Bu da yetmezmiş gibi; Meclis Başkanlığı seçimlerinde, yıllardır mücadele ettikleri Ak Parti'ye karşı bir zafer kazanma şanslarını ve 7 Haziran seçimlerinin şokunu üstünden atmaya çalışan Ak Parti' nin moral motivasyonunu biraz daha zedeleme fırsatını da el birliğiyle heba edince bu durum seçmen nezdinde muhalefete karşı ciddi bir güvensizlik havası yarattı. Yazının başında da belirttiğim gibi, bizim insanımız güvensiz ortamları sevmez . Muhalefet inandırıcılığını arttırmak için çaba harcamak yerine yanlış üstüne yanlış yaparak az da olsa oluşan umudu ve güveni de kırınca, tercihleri keskin olmayan ,kutuplaşmamış, partiler arası geçişlere müsait seçmenleri, ne yapabileceği konusunda daha tahmin edilebilir ve daha güvenli liman olarak görülen Ak Parti' ye itmiş oldu.
Soru 5 : Peki 1 Kasım seçimleri sonrasında muhalefet partilerinde bir değişim yaşanır mı?
Cevap : Şurası bir gerçek ki; 1 Kasım Seçimleri Ak Parti için ne kadar büyük bir zaferle sonuçlandıysa , muhalefet partileri için de o kadar büyük bir hezimetle sonuçlandı. Zira ; uzun yıllardır iktidarda olan bir partinin yorgunluğu, yıpranmışlığı karşısında hala seçim kaybetmeyi ''başarabilen!'' hatta seçim kaybetmeyi bir tarafa bırakın, yarışın içine dahi giremeyen bir muhalefetten söz ediliyorsa, burada ciddi bir sorun var demektir. 1 Kasım seçimlerine göre Ana Muhalefet partisi, Ak Parti oylarının ancak yarısını alabiliyor. Diğer iki parti de barajı geçtikleri için sevinir durumdalar. Bu durum artık muhalefetin de şapkasını önüne koyup ciddi şekilde düşünmesi gerekliliğini zorunlu kılıyor tabikide. Demokrasilerin olmazsa olmazıdır muhalefet. Ne var ki; son seçim sonuçlarına göre memlekette muhalefeti temsil eden partiler açıkça yokları oynuyorlar. Hal böyleyken bir değişimin kaçınılmaz olması beklenir. Nitekim daha ilk haftadan gerek CHP' de, gerekse MHP' de kurultay seslerinin yükseldiğini görüyoruz. Hatta özellikle MHP' de bu sesler iyiden iyiye bir çığlığa dönmüş durumda. Maalesef Türkiye 'deki siyasi partiler yasası ve parti tüzükleri Genel Başkanlara endeksli bir delege yapısının oluşmasına zemin hazırladığından bu değişim olur mu, olmaz mı? kesin birşey söylemek zor. Ama bu adil olmayan siyasi partiler yasasının arkasına sığınmadan başarısız oldukları aşikar muhalefet liderlerinin ve hatta yönetimlerinin değişmesi, en başta bu partilerin kendi gelecekleri açısından elzemdir. Aksi taktirde bir sonraki seçim, onlar için yine hüsran olacaktır.
NOT: 1 Kasım seçimlerini soru ve cevaplarla analiz etmeye çalıştığım yazımın ikinci bölümü haftaya yayınlanacaktır. İlginiz için şimdiden teşekkür ederim. Haftaya tekrar görüşmek üzere hoşça ve sevgiyle kalın...
YORUMLAR