Seçimler tamamlanalı tam bir ay oldu. Geçen bu bir aylık süre zarfında, kamuoyu tarafından her türlü koalisyon modeli ve erken seçim planlaması üzerine uzun uzun kafa yoruldu ancak fiili olarak bir türlü adım atılamadı. Ne yalan söyleyeyim, bu durum giderek sıkıntılı bir hal almaya başlamıştı. Zira sürecin uzaması, her geçen gün ortaya atılan siyasi kulis dedikodularına zemin hazırlayarak zaten son iki yıldır seçimlerden ,propaganda süreçlerinden yorgun ve bitap düşmüş ahaliyi giderek bıktırdı. Hatta ahaliye gına geldi desek yeridir herhalde. Son dönemlerde çevremdeki insanlardan o kadar çok '' aman be ne olacaksa olsun artık'' lafını duydum ki, siyasilerimize bu uyarıyı yapma ihtiyacı hissettim. Halk sizin yapmanız gereken işleri yapmak istemiyor ,halk bezgin , halk yorgun. Diyalog kurmak , strateji üretmek, kafa yormak ve çözüm üretmek siz siyasilerin işidir. Halkı bıktırmayın, siz zararlı çıkarsınız.
Nihayet dün itibariyle Sn. Cumhurbaşkanı tarafından, Sn. Ahmet DAVUTOĞLU ' na hükümeti kurma görevi verildi. Artık umulur ki ,siyasiler seçimden çıkan netice doğrultusunda birbirleriyle diyaloğa başlar ve ortak noktada buluşurlar. Aksi taktirde yeni bir seçim kaçınılmaz olacağından yukarıda anlattığım bezginlik katlanarak devam edecek demektir. Sonuç değişir mi?? Hiç sanmıyorum ama siyaset bu ,bekleyip göreceğiz.. Hele şu koalisyon görüşmeleri bir başlasın da hayırlısıyla...
Seçimlerden sonra iki liderden farklı stratejiler izledik. Bu liderlerden biri her ne kadar siyaset üstü bir makamda bulunsa da siyasetin tam merkezinde duran Sn. Erdoğan; birbirini takip eden iki siyasi manevra yaptı. Seçimlerden hemen sonra CHP' nin eski Genel Başkanı Sn. Baykal ile bir görüşme yaptı. Görüşmenin içeriğine, oluşum sürecine vs. günlerdir yazılı ve görsel medyada en ince detaylarına kadar irdelendiği için hiç değinmeyeceğim. Benim burada vurgulamak istediğim nokta şu. Sn. Erdoğan, tek bir hamle ile seçimlerden önce kaybettiği, gündemi belirleme gücünü yeniden eline alıverdi. Üstelik Sn.Erdoğan bu hamleyi, muhaliflerinin, seçimin tek mağlubu olduğunu ilan ettikleri ,ilk kez güçsüz düştüğünü iddia ettikleri bir dönemde yaptı.
İkinci hamlede gecikmedi. Teamüllerin aksine, hükümet kurma görevini vermeyi,önce meclis başkanlığı seçimlerinden sonraya daha sonra da Meclis Başkanlık Divanı'nın oluşumundan sonrasına bıraktı. Neden peki? Cevabı basit. Bu süreçte muhalefet partilerinin nasıl da birbirlerine düştüğünü ve sonunda da T.B.M.M Başkanlığının altın tepsiyle Ak Partiye sunuluşunu izleyince cevabı otomatik olarak buluyorsunuz. Yani Sn. Erdoğan iki siyasi hamleyle seçim sonrası Ak Partililerde oluşan karamsar havayı bir anda dağıtıverdi.
Bu iki hamlenin de karşılık bulduğu açık. Ancak ne var ki; bu hamleler ve alınan neticelerin ardından sanki bir erken seçim isteği kuvvetlenmiş gibi duruyor. Yada en azından Sn. Erdoğan böyle istiyor gibi bir hava var. İşte bu istek kendisinin beklentisini karşılar mı ondan pek emin değilim. Zira gelen tüm kamuoyu araştırmaları yapılacak bir erken seçimde sonucun pek de değişmeyeceğini gösteriyor.
Gelelim ikinci siyasi lidere...MHP lideri Sn. Bahçeli de seçimlerden buyana türlü çeşitli ve ne yaptığından son derece emin bir strateji izliyor, hamleler yapıyor. Bunların ilki daha seçim gecesi kameralar karşısına geçip yaptığı ''alayına gider'' konuşması. Ki; bu konuşma , o günden buyana Sn. Bahçeli'nin kurmayları tarafından defalarca izah edilmek zorunda kalındı. İkincisi de malum T.B.M.M Başkanlığı seçimleri sırasında takınılan tutum. Sonuç ortada... İki siyasi lider ve o siyasilerin hamleleriyle liderlik ettikleri yapılara faydaları hakkında küçük örnekleri sizlerle paylaşmak istedim. Yorum yapmayacağım. Takdir sizlerin...
Haftaya görüşmek üzere hoşça ve sevgiyle kalın...
YORUMLAR