Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN ' ın sistem değişikliğine yönelik olarak geçtiğimiz hafta yapmış olduğu açıklamaları oldukça yadırgadığımı belirtmek isterim. Sn. Erdoğan bu açıklamalarında diyor ki: " Türkiye' de sistem fiili olarak değişmiştir. Bundan sonrası için artık yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni anayasa ile netleştirilmesi ve kesinleştirilmesidir. "
Ülkenin adeta bir yangın yerine döndüğü, her gün gencecik vatan evlatlarımızın acı haberleriyle sarsıldığımız ve buna karşın eli kanlı terör örgütünün deyim yerindeyse iyiden iyiye gemi azıya aldığı ,doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yolların kesildiği, köprülerin havaya uçurulduğu bir ortamda, terör örgütü ele başlarının halkı sivil itaatsizliğe zorladığı ve hatta seçilmiş sorumsuzların özerklik ilan etme tehditleri ile karşı karşıya olduğumuz şu günlerde beğenilmeyen ve değiştirilmek istenen anayasaya göre yürütme organının başı niteliğindeki Sn. Cumhurbaşkanımızın ağzından ; mevcut yasalara rağmen sistemin fiilen değiştiğine, anayasanın geçerliliğinin kalmadığına ve mevcut duruma göre yeniden dizayn edilmesi gerektiğine dair cümleler duymak bana göre son derece sakıncalı durumlara sebebiyet verecektir.
Bu kadar hassas bir dönemden geçerken bile Sn. Cumhurbaşkanımızın bu Başkanlık meselesi ile ilgili böylesine ısrarcı olmasını da anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Zira kanımca Sn.Erdoğan , mevcut siyasiler arasında seçmen nabzını en iyi tutan , halkın tepkilerini en iyi okuyan lider konumundadır. Üstelik bu yeteneğini ve siyasi bilgi birikimini, sürekli olarak yaptırdığı anketler vasıtasıyla teyit etmeyi de hiçbir zaman ihmal etmez. Ancak konu Başkanlık sistemi olunca eldeki verilerin hepsi tersini gösterse de belli ki Sn. Erdoğan bu iddiasından vazgeçmiyor ,vazgeçmeyecek... Ancak bu ısrar, hafta başında yapılan açıklamadaki gibi bir oldu bittiye getirilip halka dayatılmaya kalkışılırsa, korkarım bundan zararlı çıkacak kişi de yine Sn. Erdoğan' dan başkası olmayacaktır.
Unutmayalım ki; bu halk 2007 yılında Sn. Abdullah GÜL beyefendinin Cumhurbaşkanı seçilememesi için bugün beğenilmeyen anayasayı hiçe sayarak, hatta açıkça ayaklar altına alarak kararlar alıp, uygulamaya koyanları al aşağı etmiş ; hem bu mağduriyetin sembolü Sn. Gül' e Çankaya Köşkünün kapılarını açmış, hem de o dönem anayasayı bile yok sayan bu statükocu anlayışla savaşan Sn. Erdoğan' a Türk siyasetinde eşine az rastlanan bir kredi ile altın tepside iktidarı sunmuştur. Şimdi aynı halkın 7 Haziran seçimlerinde çıkan sonuçlara bakılacak olursa açık bir şekilde "istemiyoruz ! " mesajı verdiği Başkanlık meselesini , " fiilen sistem değişti, arkasından anayasa değişir" diye gündeme getirmek, üstelik ; halk seni baş tacı etmiş , seni en güzel makamlara layık görüp, taşımışken , " bu gömlek bana dar geliyor" diyerek daha fazlasında ısrarcı olmak , bana siyasi olarak çok ama çok tehlikeli sularda yüzmek gibi geliyor. Elbette Sn. Erdoğan siyasi hayatında pek çok kez risk almış ve kazanmış bir siyasi liderdir,dolayısı ile elbette vardır bir bildiği denebilir. Ancak şu da bir gerçek ki ; Sn. Erdoğan bu başarıların hepsinde tarafların mağdur olanıydı, ezilmeye çalışılandı, yok sayılandı, hakir görülendi...Ne var ki şimdi dışardan bakılınca hiç de öyle görünmüyor...
Haftaya görüşmek üzere..Hoşça ve sevgiyle kalın...
YORUMLAR