Tehlikeli Yalnızlık
Şirin Kurban

Şirin Kurban

Şirin'in Penceresi

Tehlikeli Yalnızlık

19 Şubat 2016 - 14:00

Türkiye Ekim ayında yine Ankara'da yaşanan hain saldırının travmasını henüz üzerinden atamadan yaklaşık 4,5 ay sonra bir kez daha tam kalbinden vuruldu. Vurulan Ankara değil Türkiye'dir. Bize bu acıyı yaşatanlarsa; her kim ise haindir, lanetlidir! Hepimizin başı sağolsun. Allah (c.c) memleketimizi üzerinde dolaşan kara bulutların gölgesinden tez zamanda kurtarsın...
Aylardır Suriye' de yaşanan olaylar ve bu olayların Türkiye üzerindeki etkileri üzerine yazılar yazıyorum. Bu mesele üzerine bu kadar eğilmemin nedeni; insani gerekçelerin yanında, Suriye' de olup bitenlerin güzel ülkemde yaşayan bizleri sandığımızdan çok daha yakından ilgilendiriyor olmasıydı. Ancak ne var ki ; son dönemlerde yaşanan gelişmeler ve şartların gitgide Türkiye'nin aleyhine dönüyor oluşunu görmek, okumak ,yazmak , olacakların önüne geçmemize yeterli olmuyor. Gene içimiz acıyor, kanıyoruz... Böyle zamanlarda sizlerde takdir edersiniz ki ; bi şeyler yazmak , çizmek, analizler yapmak çok zor. Zira neticede yitip giden canlar var ve şuan da memleketin farklı yerlerinden 28 şehidin evlerine düşen ateşi biraz olsun soğutabilecek ne bir kelime ne bir söz var elimizde... Ancak ne var ki; mevcut durum, aklıma bile getirmek istemiyorum ama yarın benzer acıların yaşanma ihtimaline işaret ettiğinden olup bitenlere dair elimden geldiğince ışık tutmaya çalışacağım.
Suriye' de son bir kaç haftada olağanüstü gelişemeler yaşanıyor. Özellikle Rusya'nın denkleme fiilen dahil olmasından sonra yaşanan bu olağanüstü gelişmelerin hiçbirisi de maalesef ki Türkiye için hayra alamet değil. Son durumda Fırat' ın batısına geçmeyecek dediğimiz PYD güçleri belirlediğimiz kırmızı çizgilerin hepsini zorluyor. Öncelikle Cerablus' un güneyinde yer alan Tişrin Barajını ele geçirdiler. Bununla da yetinmeyen PYD bölgede ki tek hava üssü Minnig havaalanını da ele geçirdi. Bu saydığım noktaların herbiri Suriye' de mevcut otorite boşluğunda son derece büyük stratejik önemi olan noktalar. Üstelik PYD bu agresif hamleleri, Türkiye gibi bölgesinin en istikrarlı ve büyük gücünün tüm dünyayı karşısına alma pahasına yaptığı '' bu örgüt PKK ile ortak hareket eden bir terör örgütüdür! '' çıkışlarının gölgesinde ve hatta iki hafta evvel Cenevre' de BM gözetiminde gerçekleşmesi beklenirken son anda iptal edilip 3. kez ertelenen Suriye özel görüşmelerine Türkiye'nin baskısı ile katılım hakkı elde edememişken gerçekleştirdi. Yani Türkiye'nin hamlesine karşılık rest dedi. Peki ; şunun şurasında bir kaç senelik mazisi olan dağlarda yetişmiş 3-5 eşkıyadan kurulu bir terör örgütü Türkiye' ye kafa tutma cesaretini kimden alıyor dersiniz? Tabiki de stratejik ortağımız,dost ve müttefik ülke Amerika' dan(!) Zira , dostumuz ve müttefikimiz(!)Amerika Birleşik Devletleri artık alenen ortaya çıktı ki , Suriye meselesinin çözümünde bizimle aynı görüşü savunmuyor. Hatta geçtiğimiz hafta bu ülkenin Dışişleri Sözcüsünün peşpeşe yaptığı tahrik edici açıklamalara bakacak olursak sorun bunun çok daha ötesinde gibi gözüküyor.
Amerika ile aramıza giren kara kedi ( PYD ) şöyle dursun bir diğer taraftan Rusların hava bombardımanı desteğini arkasına alan Esed Rejim güçleri de ilerlemisini tüm hızıyla sürdürüyor. Onlar da benim haftalar önceki bir yazımda, Türkiye için hayati bir önemi olduğunu, muhakkak korunması gerektiğini belirtterek tehlike çanları çalmaya başladığına işaret ettiğim, Azez koridorunun kontrolünü ele geçirdiler. Böylelikle Türkiye sınırları içerisindeki sayıları 3 milyona yaklaşan Suriyeli mültecinin üzerine bir anda Halep'ten gelmesi muhtemel yeni bir göç dalgasıyla da karşı karşıya kalmış oldu.
Suriye' de tüm bu gelişmeler yaşanırken enteresandır AB ülkeleri ( en başta Angela Merkel önderliğindeki Almanya ) hariç dünya kamuoyu da NATO üyesi Türkiye'yi desteklemek yerine karşı bir tutuma girişmiş durumda. Mesela ; bölgeye (sözde) IŞİD tehlikesine karşı dünyayı korumak için girdiğini söyleyen Rusya (!), yaptığı yüzlerce hava saldırısında IŞİD mevzilerine tek bir şarapnel parçası göndermemiş, buna karşın Suriye' de Bayır Bucak bölgesinde ki Türkmen kardeşlerimiz de dahil olmak üzere ne kadar ılımlı muhalif varsa hepsini tarumar etmişken ağzını bile açmayan Dünya kamuoyu ve BM , iş bütün uyarılara rağmen ilerlemesini sürdüren terör örgütü PYD ' nin Mining havaalanını ele geçirmesinden sonra Türkiye ' tarafından yapılan topçu atışlarına gelince hemen müdahale etme ihtiyacı hissetti ve Türkiye' ye ''bombalamaya derhal son verme'' yönünde ikazlarda bulunmayı uygun gördü. Bu da yetmiyor, BM sanki dalga geçer gibi ''Halep' ten gelmesi muhtemel olası mülteci akınına karşın Türkiye derhal sınırını açmalı'' diye bir açıklama yapabiliyor. Türkiye' nin her yerine dağılmış milyonlarca Suriyeliye kucak açan dünya üzerindeki tek ülkeye böylesine ipe sapa gelmez bir çağrıda bulunmak ,eğer ki BM yetkilileri bizimle alay etmiyorlarsa herhalde başka bir anlam taşıyor olmalı... İşte ben tam da bu anlama dikkat çekmek istiyorum.
Dikkat edecek olursanız buraya kadar aktardığım olayların hepsinin bir tek ortak noktası var. O da; Türkiye' nin giderek yalnız kaldığıdır. Ne var ki; bir zamanlar insani kriterler baz alınarak atılan adımların getirdiği ''değerli yalnızlık'' giderek '' tehlikeli'' bir yalnızlığa dönüşmüş durumda. Bu bölgede, bu coğrafyada işler bu kadar karışıkken sadece Suudilerin ve Katar'ın desteğiyle politika yürütmek imkansızı zorlamak gibi birşeydir. Dış politika esneklik gerektirir. Yaşanan gelişmeler ışığında memleket menfaatlerini göz ardı etmeyecek şekilde politikamızı yeniden gözden geçirmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Yoksa; bu kadar dışlanmışken ,bu kadar yalnızlaşmışken, karşımıza bu kadar geniş bir cephe açarsak, Allah c.c muhafaza içimizi yakan hain saldırılara yenileri de eklenebilir.
Bir kez daha Ankara' da yaşanan saldırıda hayatlarını kaybeden 28 vatandaşımıza Allah'tan (c.c) rahmet, kederli ailelerine ve tüm Türkiye' ye sabırlar diliyorum.Kısmetse haftaya görüşmek üzere...

YORUMLAR

  • 0 Yorum