Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 79. Yıl dönümünde Atatürk'ü anlamak ve anarken onun demokrasi anlayışını sorgulamanın önemli olduğunu düşünmekteyim. Şüphesiz ki tarihi olaylar yaşanıldığı döneme ve ortama göre şekillenmektedir. Bizlerin bugün değerlendirmeye çalıştığımız Atatürk ve onun demokrasi anlayışı günümüz şartlarında değil, Atatürk'ün yaşadığı çağa göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Atatürkçü düşünce sistemi, temel amaç olarak Türkiye'de milli, laik, güçlü ve çağdaş bir devlet kurmaya yönelmiştir. Atatürk'ün, çağdaş devleti aynı zamanda demokratik bir devlet olarak düşündüğünde kuşku yoktur. Demokrasi ilkesi, Atatürkçü düşünce sisteminin, cumhuriyetçilik, milli egemenlik ve halkçılık gibi diğer temel ilkeleriyle de çok yakın ilişki içindedir.
Halkçılık ilkesi ile milli egemenlik arasında çok yakın ilişki olduğuna şüphe yoktur. Daha doğrusu, halkçılık, milli egemenlik ilkesinin tabii ve zorunlu sonucudur. Egemenliğin millette olduğu bir devlette hükümet sisteminin de elbette halkın kendi kendini yönetmesi yani demokrasi olması gerekir. Ancak tarihte bu iki kavramın tam anlamıyla örtüşmediği zamanlar olmuştur. Fransız İhtilalı ve onu izleyen dönem, kişi egemenliğini yıkarak yerine teoride millet egemenliğini geçirmiş olmakla beraber, genel oy sistemi uzun süre kabul edilmemiş yani halkın çoğunluğuna oy verme hakkı tanınmamıştır. Şüphesiz Atatürkçü milli egemenlik anlayışı, böyle soyut ve demokrasiden uzak bir milli egemenlik anlayışı değildir. Atatürkçülük, sadece hükümdarın kişisel egemenliğini yıkmayı değil onun yerine halk yönetimini yani demokrasiyi geçirmeyi amaçlamıştır. Atatürkçü düşünce sisteminde milli egemenliğin halkçılık ilkesi ile tamamlanması ona demokratik niteliği kazandırmıştır.
Atatürk' ün demokrasi ile ilgili bazı sözleri;
- Korku üzerine hâkimiyet bina edilemez. Toplara istinad eden hâkimiyet payidar olmaz. Böyle bir hâkimiyet ve diktatörlük ancak ihtilal zuhurunda mülakat bir zaman için lazım olur.
- Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.
- Hürriyet ve istikbal benim karakterimdir.
- Hürriyet'ten doğan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zamma fazla tazyikin temin ettiği sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir.
Atatürk, yaşadığı çağda demokrasiye ve diyalog kanallarına çok önem vermiş bir liderdir. O zamana baktığımızda Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franko gibi güçlü diktatörler varken, Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye'si gerek Kurtuluş Savaşı esnasında Türkiye Büyük Millet Meclisini açık tutarak halkın kararlarının uygulanmasını sağlamak gerekse cumhuriyet kurulduktan sonra gerçekleştirdiği bir takım reformlarda demokrasiye olan inancını belirtmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, demokrasinin en önemli koşulu olarak bildiğimiz farklı fikirlere ve düşüncelere karşı sert bir tutum içinde olmamıştır. Eleştirmenin, eleştirel akılcılığın her zaman önemli olduğunu bilerek ve buna göre hareket ederek siyasi hayatını devam ettirmiştir. Bunu da yukarıdaki " her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz " sözünden anlayabiliriz.
Sonuç olarak, Atatürk'ü ve onun düşünce sistemini anlamadan siyasi değerlendirmelerde bulunmak doğru değildir. Demokrasinin ve onun temel değerlerinin her birinin değerlendirilmesi ayrı bir tartışma konusudur. Bu yazıda Mustafa Kemal'in ölümünün 79. Yılında vermek istediğim mesaj, Atatürk'ün çağında demokrasiye önem veren bir lider olduğudur.
YORUMLAR