Sivil Toplum Kuruluşları Neden Sürdürülebilir Olamıyor?
Süleyman Gök

Süleyman Gök

Süleyman GÖK ile Genç Gündem

Sivil Toplum Kuruluşları Neden Sürdürülebilir Olamıyor?

03 Ocak 2018 - 10:07

Sivil Toplum Kuruluşları Neden Sürdürülebilir Olamıyor?

Türkiye’de sivil toplum kuruluşları farklı dinamiklerin etkileri ile son yirmi yıldır hem niceliksel hem de niteliksel olarak daha etkin bir biçimde gündemde yer ediniyor. Öte yandan bu niceliksel ve niteliksel büyüme ve iyileşmelere rağmen kurumsallaşma, kapasite, katılım, demokratiklik, şeffaflık gibi birçok konuda eleştiriler de alıyor. Hem toplum, hem kamu yöneticileri, hem de bizzat STK yöneticileri, STK’lara yönelik ağırlıkla olumsuz bir algıya sahip bulunuyor.

Niceliksel olarak büyüyen sivil toplum kuruluşlarının “hasta” olarak nitelendirilmesini sağlayan temel sorun alanları bulunmaktadır. Bu sorun alanları genel olarak STK’ların sürdürülebilirliğini olumsuz olarak etkilemektedir.

Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının sürdürülebilirliğini etkileyen sorunları iki farklı başlık altında incelemek mümkündür. Birincisi, doğrudan sivil toplum kuruluşlarından kaynaklı olmayan, genel olarak sistemsel olarak adlandırabileceğimiz sorunlar (tarihsel olarak toplumsal örgütlülük seviyesinin düşük olması; devlet, siyaset aktörlerinin ve toplumun sivil topluma yaklaşımı, sivil toplumun sınırları gibi); ikincisi, doğrudan sivil toplum kuruluşlarının karşı karşıya kaldığı, bir kısmı stk’ların yeniden yapılandırılması ve desteklenmesi ile aşılabilecek, bir kısmı ise ancak STK’lar ile ulusal ve uluslararası örgütlenmeler (devlet ve devlet dışı) arasında karşılıklı iletişim ve işbirliği ile çözülebilecek sorunlardır. İki ayrı sorun grubu arasında yapılan ayrım özsel olmaktan ziyade pratik olarak nitelendirilebilir.

Genel olarak sivil toplum kuruluşlarının sürdürülebilirliğinin ve kurumsallaşmış bir nitelik kazanmasının önündeki engelleri şu şekilde belirtmemiz mümkündür:

- Sivil Toplum Kuruluşlarının ekonomik yetersizlik ve kaynak yaratmakta yaşanan güçlük,

- STK’ların nitelikli ve yetkin insan kaynağına duyulan ihtiyaç,

- Üyelerin ve gönüllülerin “sorumluluk” eksikliği,

- Yeterli hak temelli ve sivil toplum odaklı bakış açısına sahip olunmaması,

- Devletin halen sivil topluma karşı takındığı şüpheci ve önemsizleştirici tavır,

- Sivil toplum kuruluşlarında kişisel çatışmalar, iletişim aksaklıkları, politik mücadeleler ve anlaşmazlıklar gibi örgüt içi sorunlar,

- Tanıtım ve iletişim faaliyetlerinin yetersizliği,

- Kurum içi hiyerarşik yönetim modeli ve yönetimsel şeffaflığın sağlanamaması,

Sonuç olarak; sivil toplum kuruluşlarının kalıcı olarak faaliyet göstermelerinin önündeki engelleri daha fazla genişletmemiz mümkündür. STK temsilcileri ve bu alanda kariyer yapmak isteyen bireyler önce kendilerini ve kurumlarını tanıyarak eksiklik görülen alanlara yönelik tedavi uygulamalıdır. Özellikle yeni kurulan STK’ların; gönüllülük yönetimi, stratejik iletişim, kaynak geliştirme, proje yönetimi gibi konularda kapasitelerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum