Temel insan hakları ile sosyal haklar arasında tarih boyunca bir ayrımın yapıldığı görülmektedir. Ancak, zaman içerisinde bu ayrım zayıflamış, sosyal haklar, temel haklar kategorisi çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Geniş anlamda baktığımız zaman insan hakları, insanın insan olmasından dolayı sahip olduğu haklar olarak tanımlanmaktadır. İnsan onuru, en kutsal olgu olarak kabul edilmektedir. Yaşam hakkı en temel insan hakkı olarak nasıl kabul ediliyorsa, örgütlenme hakkı, çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı da en temel insan hakkı olarak kabul edilmiştir.
İnsan hakları, birbirlerine bağlı, evrensel ve bütüncül bir şekilde uygulanmalı ve korunmalıdır. Temel hakların, sosyal haklar ve insan hakları diye ikiye ayrılması, bu hakların karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi içerisinde olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Haklar arasında herhangi bir hiyerarşi bulunmamaktadır.
Sosyal haklar, belirli bir özne sınırlaması yapmaksızın, ekonomik, sosyal, kültürel vs. yönlerden güçsüz konumda olanların korunmasını ve durumlarının iyileştirilmesini amaçlayan haklar özelliğini taşımaktadır.
Genel olarak değerlendirdiğimizde, tüm insan hakları, evrensel, bölünmez, birbirine bağımlı be birbiriyle ilişkilidir. Uluslararası toplum, dünya çapında insan haklarına adil ve eşit bir şekilde yaklaşmalıdır, hepsine aynı derecede önem verilmeli, aynı derecede vurgu yapılmalıdır. Ulusal ve bölgesel farklılıklar ile tarihsel, kültürel ve dini geçmişlerin önemini dikkate almak gerekli olsa da, tüm insan haklarını ve temel özgürlüklerini geliştirmek ve korumak; siyasal, ekonomik ve kültürel sistemleri ne olursa olsun devletlerin görevidir.
Küreselleşmenin hız kazanması ve dünyada meydana gelen küresel değişimler ile birlikte sosyal hakların ve sosyal politikanın da biçim değiştirdiği görülmektedir. Neo-liberal politikalar ile birlikte, sermaye gruplarının emek üzerindeki yeni hareketleri, emeğin korunmasını gündeme getirmiş ve çalışma hayatı ve örgütlenme biçimi üzerindeki sosyal gelişmeleri etkilemiştir.
Tarihsel süreç içerisinde, değişen devlet anlayışı temel sosyal hakları da etkilemiştir. Liberal devlet- sosyal devlet tartışmalarının yaşanması ve sosyal hakların piyasa ekonomisi doğrultusunda tartışılması ve hakların korunmasının piyasa ortamına bırakılması, koruma biçimlerinin de değişmesine neden olmuştur. Özellikle, yeni liberal anlayışın savunduğu, devletin çalışma hayatındaki etkilerinin azalması ve bu rolü serbest piyasa koşullarına bırakması, çalışan kesim açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Liberal devlet anlayışının, sosyal devlet ilkesini ve sosyal hakları zayıflattığı görülmektedir.
Bu çalışma kapsamında genel olarak, sosyal hakların temel bir insan hakkı olduğu vurgulanmıştır.
YORUMLAR