1929 yılında az topraklı bir ailede dünyaya gelen Fakir Baykurt, Gönen Köy Enstitüsü’ne kayıt olabilme serüvenini şöyle anlatır;
–“Anam küllü suyla sırtımı başımı yıkadı.
Söküğümü yırtığımı yamadı.
Ekmektir, katmerdir yaptı.
Bizden önce enstitüye gidenlerin ana babasıyla konuştu.
Hiçbir şeyim eksik olmasın istiyor…
Sultan halama sarı çal bezinden ceket diktirdi.
Orada işime yarayacak defterleri, en başta şiir defterimi yanıma aldım.
Ertesi gün Muslu’ların kel Hasan, Hamide halamın ikizleri badı Hasan ile Hüseyin;
Rıza’ların damın ardında buluştuk…
Daha gün doğmamış. yol arkadaşlarımdan kimse gelmemiş.
Diğerlerinin yanından üç adım ayırdı beni anam;
–“Bak, gidiyorsun, güle güle!
Bundan sonra sana ekmek elden, su gölden!
Artık ne de olsa rahata çıkıyorsun.
Sığır hergele ile bir dünya iş bize kalıyor.
Sen büzüğünü sıkıp yalnızca okuyacaksın.
Sınıfta kalmak, kaçıp gelmek yok…
El içinde gülünç olma, bizi de gülünç etme!
Bir daha diyorum, büzüğünü sık!
Eğer okumadan döner gelirsen, seni parça parça doğrar, her parçanı kulağın kadar küçük yapar, adak gibi köyün köpeklerine, pişiklerine üleştiririm!
Ona göre düşün;
Bak bir daha söylüyorum, eğer dönüp geleceksen gitme, hemen buracıktan dön!
Anam demedi deme sonra!
Ona göre git!
Gideceksen haydi yolun açık olsun, güle güle git.”
Anamı bilirim…
Yaparım, dediğini yapar.
Sabahın beşi mi altısı mı?
Köyümüzün günlük yaşamı başladı bile…
Dağa, değirmene giden erkenciler var.
–“Git Tahir git, kurtul ürezillikten!
Paçası bağlı tavuk gibi sürünme bizim gibi!
Git kurtul” diyorlar…
Yol arkadaşlarım da geldi sonunda.
Onları bana emanet ediyorlar.
Burdur’a kadar ağabeyim götürecek.
50 km gideceğiz…
Hiç oyalanmadan yürürsek 10 saat…
Ötesini trenle gideceğiz.
Anam az önceki sert kadın değil;
Islak, sıcak dudaklarını gözlerimden bir süre ayırmadı.
Bu da beni ağlattı…
Elini alıp öptüm…
–“İyi bir gün” dedi ağabeyim.
Ve sonra da;
–“Beylerin çocuklarını görüyorsun değil mi?
Öyle oku…
Önünde dünya gepgeniş açılıyor bak.
Köyü möyü çıkar kafandan.
Bizi mizi düşünme…
Bir de ne diyeceğim?
Sakın enstitüyü bitirip pes etme.
Yolunu bul, daha yükseğine de git…
Ama her zaman köyünü kökenini düşün.
Göreyim seni…
Öyle bir oku…
Tahir bir tane desinler.”
Evet…
Tahir, hem annesinin sözünü dinleyerek Gönen Köy Enstitüsü’nü bitirdi, hem de ağabeyinin sözünü tutarak Gazi Eğitim Enstitüsü’nü…
Ve binlerce öğrenciye ışık olduğu gibi, yazdığı onlarca kitapla da bizlere esin kaynağı oldu.
Tam da ağabeyinin dediği şekilde asla köyünü ve köy sorunlarını unutmadı.
Kitaplarının ana omurgası “köy gerçekleri” idi…
Bu nedenle 1950-1970 döneminde etkili olan, “köy edebiyatı hareketi”nin en önde gelen temsilcisidir aynı zamanda.
Tahir öyle bir okudu ki, sadece ailesinin değil, Türkiye’nin bir tanesi oldu.
“Öğretmenlikte hiç gözden uzak tutmadığım ilke, yüklendiğim görevi mesleksel açık vermeden yapmaktı.” diyen Fakir Baykurt, 11 ekim 1999’da veda etmiştir dünyaya…
Sevgi ve saygıyla…
Öğretmen yalvarmaz,
Öğretmen boyun eğmez,
Öğretmen el açmaz,
Öğretmen ders verir.
Fakir Baykurt
Turan ÇATAL
Araştırmacı Gazeteci-Yazar
YORUMLAR