Detroit’taki mütevazı bir firmada çalışan genç tamirci, günde on saatlik çalışma karşılığında haftada 11 dolar kazanıyordu.
Ancak; hırslı genç adam eve geldiğinde gece uzun saatlerini evin arkasındaki ahırda yeni tip bir araba yapmak için çalışarak geçirdi.
Çiftçi olan babası, oğlunun çabalarını boşa çıkarırken, ailesi ve komşuları arasında onu cesaretlendiren tek kişi genç adamın karısı oldu.
Bütün geceyi onunla geçirip heyecanına ortak olan, kış geldiğinde üşürken bile elinde bir gaz lambası tutarak yanından ayrılmayan karısını “azize” gibi görüyordu.
Ve 3 yılı onunla bu şekilde geçirmişti…
1893 yılında çalışma tamamlanmak üzereydi ve genç adam o zamanlar neredeyse otuz yaşındaydı.
O yıl, komşuları daha önce hiç duymadıkları tuhaf bir ses duydular.
Alay ettikleri genç Henry Ford’u ve karısını atsız bir faytona binerken gördüler.
Bu garip fayton’un sokağın sonuna varmasını hayret dolu gözlerle izlediler.
O gün, modern dünya, şehrin gelişimi üzerinde derin etkisi olan yeni bir buluşun doğuşuna tanık oldu.
Eğer, Henry Ford;
“bu buluşun babası” ise karısı da “bu buluşun annesi” olmayı hak ediyordu.
Mucit Henry Ford’a kırk yıl sonra şu soru soruldu;
–“Otomobil’in icadının yapıldığı tarihten bir yıl sonra, Dünya’ya gelseydi, ne olmak isterdi?”
Şöyle cevap verdi;
–“Eşimin yanımda olmadığı hiç bir durum umurumda olmazdı.”
Gerçekten, her büyük erkeğin arkasında bir kadın vardır.
Gerçekten de her büyük kadın, en büyük erkekleri yaratma kapasitesine sahiptir.
MEDENİYETİ İNŞA EDEN ERKEKSE,
ERKEĞİ İNŞA EDEN DE KADINDIR.
Turan ÇATAL
Araştırmacı Gazeteci-Yazar
YORUMLAR