Liyakat, Türkçede “bir görevi yapmaya uygun olma, yetenek ve yeterlilik” anlamına gelir.
Bu kelime, bir kişinin belirli bir göreve ya da pozisyona getirilirken, o iş için gerekli niteliklere, bilgiye, beceriye ve deneyime sahip olup olmadığına dikkat edilmesini ifade eder.
Liyakat, hem bireysel başarıyı hem de toplumsal adaleti simgeleyen önemli bir kavramdır.
Bir toplumda adil bir yönetim anlayışının temeli olarak kabul edilen liyakat, kişilerin beceri ve yetkinlikleri doğrultusunda ödüllendirilmelerini sağlar.
LİYAKAT KELİMESİNİN KÖKENİ VE ANLAMI
Liyakat kelimesi Arapça kökenlidir ve “layık olma, hak etme” anlamlarını taşır.
Bu kavram, bir pozisyonun veya ödülün, o konuyu hak eden, layık olan kişilere verilmesi gerektiğini vurgular.
Liyakat anlayışı, bireyin kişisel yeterliliklerine, bilgi birikimine ve yeteneklerine dayalı olarak ödüllendirilmesi gerektiğini belirtir.
Toplumda adaletin sağlanabilmesi için liyakat esasına dayalı bir yönetim anlayışı çok önemlidir.
LİYAKAT NEDEN ÖNEMLİDİR?
Liyakat, adil bir toplum düzeni ve yönetim için hayati bir kavramdır.
Toplumda görev ve pozisyonlar dağıtılırken liyakat esas alınmadığında, yeteneksiz veya yetersiz kişiler önemli görevlere getirilebilir.
Bu da hem verimliliği düşürür hem de toplumda adalet duygusunu zedeler.
Liyakat sisteminin düzgün işlediği bir toplumda;
Verimlilik artar: İşe alınan veya bir pozisyona getirilen kişinin yetkin olması, o işin daha başarılı bir şekilde yapılmasını sağlar.
Adalet sağlanır: Kişilerin pozisyonları hak ederek kazandığı bir sistemde, toplumsal adalet duygusu güçlenir.
Motivasyon yükselir: Yetenekli bireyler, hak ettikleri yerlere gelme fırsatına sahip olduklarında, hem daha fazla motive olur hem de işlerinde daha başarılı olurlar.
Sosyal güven sağlanır: Liyakata dayalı bir sistemde insanlar, adil bir değerlendirme mekanizmasının olduğunu bilir ve topluma daha fazla güven duyar.
LİYAKAT SİSTEMİ NASIL İŞLEMELİDİR?
Liyakat sisteminin düzgün işlemesi için bazı temel prensiplere dikkat edilmelidir;
Objektif Kriterler: Görev ve pozisyon dağılımında nesnel ve ölçülebilir kriterlerin belirlenmesi şarttır.
Bu kriterler, bilgi, deneyim, eğitim gibi ölçütlere dayalı olmalıdır.
Adil Seçim Süreci: Bir kişiyi işe alırken ya da terfi ettirirken, adil bir değerlendirme sürecinin işletilmesi gerekir.
Bu süreç, adayların yetkinliklerinin ve başarılarının değerlendirilmesiyle yapılmalıdır.
Denetim Mekanizması: Liyakat sisteminin kötüye kullanılmasını engellemek için denetim mekanizmalarının kurulması önemlidir.
Herhangi bir adaletsizliğin önüne geçebilmek için bağımsız denetleyiciler devreye sokulmalıdır.
Platon, “Devlet” adlı eserinde şöyle der;
“İşler, ehil olanların eline verilmezse, ne devlet düzenli kalır ne de halk huzur bulur.”
Bu atama iddiası, liyakat ve adalet kavramlarını sorgulayan klasik bir tartışmayı yeniden gündeme getiriyor.
Platon’un ideal devlet anlayışında, yönetim ancak bilgeliğe, erdeme ve yetkinliğe sahip kişilere emanet edilmelidir.
Ancak günümüzde güç, bazen kişisel bağlar ve sadakat ilişkileri üzerinden dağıtılıyor.
Bu tür olaylar, toplumda güven kaybına ve adalet duygusunun zedelenmesine yol açar.
Nihayetinde, Platon’un uyardığı gibi, ehil olmayan ellere teslim edilen görevler yalnızca bireylerin değil, bütün toplumun zarar görmesine neden olur.
Turan ÇATAL
Araştırmacı Gazeteci-Yazar
YORUMLAR