Beleş petrol sevdalısı coniler ve yıllardır destekçileri AB ülkeleri ile onların silahlandırdığı teröristleri Ortadoğu bölgesindeki Müslüman devletleri çıkarları için vurdular ve vurmaya devam ettikçe o ülkelerde yaşayan masumlar mecbur kalıp göç etmeye başladılar.
Göç eden masumların ilk durakları en yakın demokratik ülke Türkiye oldu.
Ancak Türkiye'nin çalışma ve barınma şartları geçinmelerine yetmedi.
Bu durumda tek bir yol vardı!
Kendilerini vuran cellatlarına yani AB'ye doğru yol almak.
Türk sınırlarından geçip Avrupa ülkelerine gitmek istediler, AB ülkeleri sınırlarını bu göçmenlere kapattılar. AB ülkeleri bu devasa göçmen mültecilere kapılarını kaparken yıllardır dünyaya "biz özgürlükler ve insan hakları ülkeleriyiz" propagandalarını unuttular bile. Kısaca maskeleri düştü kelleri göründü böyle olmadıkları yalan söyledikleri ortalıklara döküldü. Beğenmedikleri yıllardır eleştirdikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti o AB ülkelerinden çok daha fazla insan haklarına saygılıydı ki tam 2.5 milyon Suriyeli göçmeni zarar görüp ölmesinler diye ülke sınırları içine almış besleyip, barındırıyordu.
AB ülkelerinin bu durumdan rahatsız olup utanacaklarını bekleyenler yanıldı.
Kalktılar TC'ye baskıya geldiler, "Bu kaçak Suriyeli göçmenler için alın sadaka paraları besleyin, barındırın, oyalayın ne yaparsanız yapın ama sakın ha sınırlarınızı açıp biz ilerlemiş çağ atlamış özgür ülkelere göndermeyin" dediler.
Bu durumda kaçak Suriyeliler devasa kitleler halinde Ege Denizi'ndeki illerimizin sahillerine yığılmaya başladılar.
Batıda İzmir'in Karaburun İlçesi'nde yaşadığımız için Suriyeli göçmenleri her gün görüyor, yapmaya çalıştıklarını, başlarına gelenleri üzülerek aynı dram filmi gibi izliyoruz. Son hafta 69 Suriyeli kaçak göçmenin AB ülkesi Yunanistan'ın Ege Denizi'ndeki adalarına teknelerle, botlarla gitmek isterken boğulup öldükleri haberlerine kahroluyoruz.
Bu göçmen trafiği azalacağına her gün artarak sürmekte olup, AB sınırlarını bu göçmenlere açmazsa binlerce masum insanın ölmelerine yol açacaklarının uyarısını yapıyoruz.
29 Ekim akşamı gece yarısı saat 01.00 sıraları baktım Karaburun Kararies deniz sahilinde zifiri karanlıkta müthiş bir trafik var!
Sanki şehrin tüm renkli ışıklı resmi arabaları sahilde, yetmiyor tepede o karanlıkta fırtınalı havada helikopter uçuyor, sahile iniyor, kalkıyor, aynı polisiye dizilerindeki gibi.
Hemen Karaburun Jandarmasını aradım ne oluyor Kararies'de diye.
Nöbetçi Jandarma Komutanı "Ümit Bey, kaçak göçmen operasyonu var" deyince hemen giyindim, atladım arabama olay yerine gittim.
Operasyon bölgesinde devletimizin hemen ilgili tüm kurum ve araçları orada gecenin yarısında ayaktaydılar!
Gözüme ilk çarpan araçlardan okuduğum isimlerle İzmir 112, İzmir UMKE, İzmir AFAD, Karaburun Jandarma Komutanlığı ekipleri, Sahil Güvenlik ekipleri, botları ve yine Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı helikopter iş başında göçmen kurtarma operasyonu yapıyorlardı. 8'i çocuk 39 Suriyeli kaçak göçmen Yunanistan'ın Sakız Adası'na botla geçmeye çalışırken, botun fırtınadan batması ile Karaburun'un meşhur turistik Eşek Adası'na yüzerek çıkmak zorunda kalıyorlar. Tamamı 39 göçmen neyse ki aldıkları can yelekleri merdiven altı yapımı değil de gerçek kaliteli yeleklerden olunca kurtuluyorlar. Ancak Eşek Adası'nda çıktıkları koyda bir şeyler yapmazlarsa öleceklerini anlayınca, macera filmlerinde olduğu gibi ateş yakıyorlar yetmiyor ormanın bir bölümünü yakıyorlar ki birileri görüp gelip kendilerini kurtarsınlar diye. Sabah denize açılan balıkçılar Eşek Adası'nın yanmakta olduğunu kaçak göçmenlerin bölgede olduğu ihbarlarını resmi makamlara yapınca operasyon başlıyor ta gece yarısına kadar sürüyor çalışmalar (bize gelen gayrı resmi haberlere göre Eşek Adası'nda saklanan yaklaşık 250 civarında kaçak Suriyeli göçmen olduğu söyleniyor, bu haber doğru mu acaba?) Bu arada o fırtınalı zifiri karanlık havada Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın helikopteri büyük risk alıp 8 çocuk ve anne babaları toplam 10 kişiyi havadan taşıyıp Karareis kıyılarına çıkarıyor. Daha sonra adaya yanaşan botlarla tüm Suriyeli göçmenler kurtarılıyor adadan alınıp karaya çıkarılıyor operasyon bitiyor. Ancak bu olayların ve kaçak Suriyeli göçmen sorunlarının bitip tükenmesi asla mümkün değildir. Türk resmi yetkilileri büyük bir özveriyle her olaya koşup göçmenlerin Ege Denizi'ne çıkıp boğulmaması için çalışıyorlar ancak bu kadar çok kaçak göçmen insanla baş etmeleri asla mümkün değildir.
Tek çare var!!!
AB itiraf ettikleri gibi kendi üretim silahları ile vurdukları evlerinden yurtlarından ettikleri bu masumları kendi ülkelerine alıp "İnsan haklarına saygılarını" gösterme vakti gelmiş geçmektedir. Başka da bir çözüm yolu asla yoktur, diye tekrar tekrar uyarıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti yüzyılın bu insanlık ayıbı masumların göçünü durduracak onları barındıracak karınlarını doyuracak büyük maddi güce ve imkanlara sahip ülke değildir.
Zaten Suriyeli göçmenlerin Türkiye'de kalma gibi bir düşünceleri de asla yoktur.
O zaman çıkarcı beleş petrolcü AB'liler artık direnmeyi bırakınız ve sınırlarınızı, kapılarınızı açınız masumları alınız işe yerleştirip karınlarını doyurunuz. Yoksa Ege Denizi'nde şimdiye kadar boğulmuş ve bundan sonra boğulacak her göçmenin katili siz AB'liler ve yandaş Batılılar olacak, tarihe böyle geçeceksiniz diyorum.
YORUMLAR