Hayat bir dramsa ben bunu sonuna kadar yaşadım, yaşıyorum!
Çünkü bazı insanlar kadersiz doğarlarmış, işte ben onlardan biriyim diye düşünüyorum.
Bu yazımda babamın bana ve anneme yaşattığı aile içi şiddeti sizlerle paylaşıp nasıl bir baba oldum onu paylaşacağım.
Umarım bu yazımı okuyanlar anlattıklarımdan önemli dersler çıkarırlar baba olarak yanlışlar yapmazlar.
Bir daha dünyaya gelsem bir melek olan annemi isterim, babamı asla istemem!
Annem ve babam halen hayattalar, yaşıyorlar. İstanbul'da bir huzur evindeler.
Çünkü kendi evlerini kız kardeşimin daha üniversitede okurken "Benim sonum ne olacak? Evinizin tapusunu üzerime yapın" ağlamalarına yenik düşerek babamın dayatması ile kız kardeşimin üzerine daha 20 yaşında tapu devri yaparak evsiz kalmışlardır.
Bu duruma büyük tepki göstereceğimi düşünerek benden tam 18 sene bu işi saklamışlardır.
Gelelim babamın bana ve anneme yaşattığı aile içi şiddete!
Babam zamanın en önemli okulları Köy Enstitüleri’nin öğretim-eğitim görevlilerindendi.
Tıpkı annemin babası dedemin Köy Enstitüsü hocası hatta okulların kurucularından biri olması gibi...
Babam küçük yaşta annesini kaybediyor ve çalışkan biri olduğu için hep devlet yatılı okullarında okuyor. Sonunda Köy Enstitüleri iş dersleri öğretmeni oluyor.
Bir ara İsmet İnönü'nün hizmetinde Ankara Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde görev de yapıyor.
Sonra Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü, iş dersleri öğretmenliği görevine tayin ediliyor.
Orada öğretmen olan dedemin büyük kızı yani annemle tanışıyor ve evleniyorlar.
Bu evlilikten 2 ikiz ağabeyim oluyor. Zatürreeden ölüyorlar sonra, ben doğuyorum.
Akçadağ mahrumiyetin yanında çok da güzel imkânlara sahip bir yerdi.
Ancak babamın vazgeçilmez bir tutkusu vardı!
Sürekli tasarruf etmek ve para biriktirmek…
Babam maaşının neredeyse yüzde 80'i biriktirdiği o paralarını Elazığ'da köyündeki babasına ve kardeşlerine göndererek "Alın bu paralarla köyde en güzel tüm arazileri, tarlaları kapatın kendinize satın alın" demektedir.
Ancak bunu yaparken evdeki büyümekte olan çocuğunun benim ve eşinin yani annemin boğazını, gıdalarını hiç düşünmemektedir.
Sonuç olarak babamın ilk çocuğu yani ben gıdasızlıktan açlıktan zayıflayarak ölme durumuna gelince o zamanlar Aksu Köy Enstitüsü'nde görevde olan dedem ve anneannem acele beni ve annemi Antalya'ya getirtirler gerekli gıdaları verip benim açlıktan ölmemi durdururlar.
Babama o günleri annemle birlikte hatırlattığımızda "Ne yani her ay 75 litre süt alıyordum ya" diye cevap verir.
Kısaca babam süt içilince her türlü gıdanın alındığını söylemektedir.
Babam tüm hayatım boyunca asla bana ve anneme her şeyi yiyin demedi!
Örnek olarak sofrada etten köfte varsa "Katık edin köfteleri lop lop götürmeyin" kısaca yiyin değil yemeyin derdi.
Babam sürekli "İşten değil dişten artar" diyerek hayatımızda önemli sözlerini, yasaklarını aktarır açlık çekmemizi sağlardı.
İtiraz eden annemi ve beni sürekli döver para biriktirmekten o paraları babasına göndermekten asla vazgeçmezdi.
Şimdi bana "Nasıl olur bir Köy Enstitüsü öğretmeni bir baba bunu nasıl yapar, onlar geçmişin proflarıdır" diye söylenen sizleri düşünerek yazıyorum ki her şey her yazdığım doğrudur.
Annem hayattadır ve babamın bu para biriktirme ve ailesine açlık çektirme konusu gündeme geldiğinde çok ağır ifadeler kullanır babam hakkında.
20 yaşlarıma kadar bana adeta işkence oldu babamın yaptıkları.
Okul hayatımda para vermediği günler defter kalem bile alamadım.
Öğretmenlerim "Ama nasıl olur senin baban hem de Köy Enstitüsü öğretmeni" dediklerini ve hayretlerini hiç unutamam.
Herkes babasının işten çıkınca eve gelmesini dört gözle beklerken, bendeniz babam şimdi eve gelmek üzere saklanayım bana dalmasın, dövmesin diye yaşadım durdum, çaresiz.
Babamın bu para biriktirme huyu neticesinde annemle beraber çok dayaklar yedik ama dışarıya başkalarına hissettirmedik, yansıtmadık.
Babam bu devirde aynı şiddeti bizlere yani annemle bana yaşatsaydı kesin hapse girerdi diye düşünüyorum.
Ben parasız pulsuz bir simit bir gazoz parası bulmak için memleketim Elazığ'ın sokaklarını dolaşır yerlerde para arardım ve inanın her defasında o yiyecek paramı bulurdum.
Bazen de kapıya atılmış bakır, demir veya kurşunları toplar götürür hurdacıya satar gider karnımı doyururdum.
Bu durumu yaşayan aile içi katmerli şiddet gören bendeniz 2 oğluma bunları hiç yaşatmadım dersem yalan olmaz.
2 oğluma babamın dediği "yeme" sözüne karşılık "Çocuklar neyi yemek istiyorsanız onu bolca yiyin" dedim.
Tam 10 sene büyük oğlumu ve 2 sene küçük oğlumu üniversitelerde hatta yurt dışı üniversitelerde okuttum.1 tek lira kendi başlarına çalışıp kazanıp okumalarını değil, sadece benim helal kazancımla okumalarını sağladım.
Birinci sınıf giysiler aldım, yemek yiyeceklerden sosyal faaliyetlerden, spordan asla taviz vermeden harcamalarını kendi olanaklarım ile yaptım.
İnanın bir baba olarak yaptıklarımı yapacak babalar bu ülkede sayılıdır diye düşünüyorum.
Geçen pazar babalar günüydü ve ne yazık ki 2 oğlum senelerdir babalarına baba demiyorlar, hastanelerde yattığım zamanlar dâhil aramıyorlar, sormuyorlar.
Ben babamdan şiddet gördüm ama baba olunca kendi çocuklarıma sevginin alasını verdim, maddi olanaklarımın çok üzerinde onlara hayat yaşattım ama yaranamadım.
Kader bu ya hem babamdan şiddet gördüm, hem de babalık yaptığım 2 oğlumdan manevi şiddet görüyorum.
Eski eşim maaşını sırf kendine harcar ev için tek bir fatura ödemez, bendeniz 60 TL cep telefonu kullanırken, o çocuklara 1000 TL değerinde cep telefonu alır "Nasıl yaparsın" diye karşı çıktığımda "Sen karışma ben kendi maaşımla öderim" derdi.
Her zaman olduğu gibi hacizler eve gelmeye başlayınca eski eşim "Ben ödeyemeyeceğim sen öde" der maalesef bana ödetirdi.
Unutmadan eski eşim parayı çok severdi, harcamada sınır tanımazdı. 2 oğlumu da kendi gibi yetiştirdi ve bana düşman etti.
Bu nasıl bir kaderdir Allah aşkına?
Umarım babalarımıza ve baba adaylarımıza yazdıklarım ders olur.
Babalara en büyük tavsiyem eş seçerken çocuklarınızı yetiştirecek vatana millete yararlı insanlar yapabilecek bir anne adayı seçiniz yoksa siz ve çocuklarınız yaşarken işkence çekersiniz diye uyarıyorum.
Kendi babam mı başta da onun hayatta olduğunu yazmıştım. Allah ona uzun ömürler versin bana ve anneme yaşattığı açlığı, aile içi şiddeti düşünsün günah çıkarsın. Bize değil artık Allaha hesabını versin diye dualar ediyorum.
YORUMLAR