Bu yaşa geldim Kıbrıs hadiseleri için kesilen zorunlu elektrik kesintileri, karartmaları dışında ülkenin neredeyse toptan karanlığa büründüğüne şahit olmadım.
Resmi makamlar kesintiler için yeterli açıklamaları yapmasalar da, biz bu enerji ve doğal gazda bir yerde dışarı bağımlı olduğumuzu bundan kaynaklandığını biliyoruz.
Geçmişte sadece jeneratörler ve küçük çapta su soğutmalı elektrik santrallerinin dışında tüm enerjimizi barajlardaki hidroelektrik santrallerinden karşıladık.
Daha sonraları dışa bağımlı doğal gazla çevrim santralleri yapıp enterkonnekte sisteme dahil ettik.
Yetmedi komşularımızdan enerji nakil hatlarıyla şebekelerimize elektrik satın almaya başladık.
Son zamanlarda biz çevrecilerin "yenilenebilir enerjidir mutlaka yapılmalıdır" dediğimiz rüzgar gülleri yani RES'leri yapıp şebekeye dahil etmeye başladık.
Bizde olmayan doğal gazı alıp çevrim santrali yapmak ne kadar yanlış bir projedir!
Başkasının enerjisi ile ihtiyaçlarımızı karşılamamız çok büyük riskleri de beraberinde taşımaktadır!
Komşularımızla dünyada değişen çıkar ilişkileri ve savaşlar yüzünden sık sık ters düşmekteyiz.
Bu ters düşüşler neticesinde enerjimizin bir şekilde kesileceği gerçeğini düşünmeden dışarı bağımlı olmaya çalışmaktayız.
Bu gerçekleri düşünmeden şimdilerde kalkıyoruz 1 yetmedi, 2 yetmedi, 3 nükleer santrali yapmaya çalışıyoruz.
Çernobil Nükleer Santrali kazasının etkilerini binlerce kilometre uzakta da olsak yıllardır Karadeniz Bölge insanlarımızın kanser olup ölmesinde yaşadık, yaşıyoruz ama gereken dersleri niye çıkarmıyoruz?
Biz bu kadar binlerce km uzaktayız da kazanın olduğu Çernobil Nükleer Santrali'ne yakın 100-200-400 km çapındaki bir alanda şu an dahi kazadan bu yana insanların başta tiroit kanseri olmak üzere umutsuz hastalıklarla mücadele ettiğinden haberimiz var mı?
Değerli okurlarım biz çevreciler Çernobil gerçeğini videolardan izlerken kahrolduk, insanların çektiği işkenceleri, umutsuz hastalıkları, mücadelelerini seyrettikçe saatlerce oturup ağladık (keşke birileri o videoları tvler’den sizlere gösterebilse veya videolar elime geçse de sizlere internetten paylaşabilsem.)
Yakın zamanda Japonya depreminin ardından Fukişima Nükleer Santrali'nin nasıl patladığını ve yüzyıllarca sürecek ölümcül çevre kirliliği yarattığına hep birlikte şahit olduk.
Dersler çıkarmadık kalktık o santrali yapan Japonlara 1 nükleer santralimizi yapmaları için ihalesini verdik.
Diğer nükleer santral ihalesini yine büyük bir kazayı yaşatan Çernobil Nükleer Santrali'ni inşa eden Ruslara ihaleyi verdik.
Kısaca dünyada yaşanmış en korkunç nükleer kazalara sebep olan ülkelere güvenip ihale vermemiz kadar yanlış bir durum olabilir mi?
Değerli okurlarım dünya hızla değişiyor ve ileri ülkeler nükleerden ve enerjisinden, doğaya ve canlılara verdiği zararlardan, tehlikelerinden dolayı kesin vazgeçiyor.
AB başta Almanya olmak üzere 2022 yılına kadar ellerindeki Nükleer Santrallerini kesin kapatma kararı aldılar.
Bu konuda AB halkı ve çevrecileri öncü oldular nükleerin verdiği zararları ortaya koyup, yasaklanmasını sağladılar.
Peki, Nükleer Santraller kapanınca aradaki enerji ihtiyacını nereden bulup kapatacaklar?
Başta yenilenebilir enerji rüzgar olmak üzere, güneş enerjisinden yararlanacaklar.
Birkaç yıl önce Yenigün Gazetemizde yazdım "Avrupa güneş enerjisine kavuşmak için Libya lideri Kaddafi'yi bir şekilde yok ettiler şimdi Sahra Çölü'nde çok büyük güneş panelleri tarlaları kurup Avrupa'ya aktaracakları projeleri var" diye yazmıştım.
Yazımın üzerinden 4 ay geçmeden Almanların 2 tanınmış gazetesi benim bu haberimi doğrulayacak şekilde yayın yaptılar.
Kısacası tüm dünya nükleer gibi öldürücü tehlike arz eden enerji santrallerini hızla terk edip çevreyi ve doğayı kirletmeyen yenilenebilir enerjilere geçmektedir.
Bizim alnımızda enayi mi yazıyor yoksa ülkece nükleerden toptan ölmek mi istiyoruz ki Dünyanın terk ettiği Nükleer Santrallerini yapmaya talip oluyoruz?
Nükleersiz ve fosil yakıtlardan kesin uzak enerji politikalarına yani yenilenebilir "rüzgar ve güneş, ayrıca jeotermal sıcak su enerjsine" mutlaka geçmemiz gerekmektedir.
YORUMLAR